“Tarihin tekerrür ettirilmesi,” kavramını kullanmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.

“Olacak o kadar” adlı eleştirel güldürü programının jenerik müziğinde, “Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun,” denirdi. Şunu söylemek zorundayız: Eğer toplum gözünü dört açarak gelişmeleri izlemediği sürece 'tekrarın da tekrarları' yapılmaktadır. 2023 seçim dönemine yaklaştıkça, 7 Haziran- 1 Kasım 2015 arasında yaşananların hemen aynısı tekrarlanmaya başladı.

Öyle bir noktadayız ki, yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız bizleri şaşırtmıyor. Çünkü, koltuğu asla ve asla terketmek istemeyenler her türlü dolabı çeviriyorlar. İç ve dış politikada 'U Dönüşü'nü yapmak zorunda kalıyorlar.

13 Kasım günü Taksim'de patlatılan bombayla 6 kişi katledilip, yüze yakın insan yaralandı. Bu terör saldırısına şaşırılmadı. Çünkü bu tür saldırıların yineleneceği yorumları yapılmaktaydı. Çünkü, 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında bu bombaların pek çoğu içimizde patlatılmıştı. Yüzlerce insanımız katledilmiş, ağır yaralanıp sakat kalmıştı.

Taksim saldırısı sonrası, bilindik dezenformasyon politikaları uygulandı. Bilgi kirliliği yaratılarak, saldırı Kürt yurtseverlerinin üzerine yıkılmaya çalışıldı. Ne var ki, toplumun büyük kısmı, iktidarın uydurduğu senaryolara inanmadı. Saldırganların sosyal medya hesapları terör saldırısını gerçekleştirenlerin ÖSO ile cihatçı bağlantılarını ortaya serdi.

Taksim saldırı gerekçe gösterilerek sınır bölgelerine bombardıman başlatıldı. DW'nin yazdığı şekliyle ABD ve Rusya'nın onayı alınarak, hava üsleri kullanıldı. Hatta basında, kapı arkası istihbarat görüşmeleriyle “Pençe-Kılıç Hava Harekâtı” için Suriye'nin de kısmi onayı alındığı yazıldı. Bu da yeterli görülmeyip kara harekâtının da yapılacağı açıklandı. Bu açıklama ABD ile Rusya'nın tepkisini çekti. Türkiye devletinin şiddetin dozunu artırmaması yönünde diplomatik açıklamalar yapıldı. Bu arada, HDP Suriye ve Irak üzerinde yoğunlaştırılan savaş senaryolarına 6'lı Masa çevresi onay ve destek verirse, gösterecekleri hiçbir adayı desteklemeyecekleri çağrısını yaptı.

Bu sırada RTE, Türkiye milli futbol takımının katılamadığı Katar 2022 Dünya Kupası açılışına gitti. Sonradan anlaşıldı ki, bu gidişin diğer sebepleri de varmış. “Darbeci, tiran, katil” sıfatlarıyla tanımlayıp “asla görüşmem” dediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile samimi şekilde el sıkıştı. Sisi aleyhindeki açıklamalarında, “Aynı masaya oturup darbecileri meşrulaştırmam” ifadelerini kullanmıştı. U dönüşlerinden birini daha yapmasının etkilerini yok emek amacıyla, “bu önceden ayarlanmış bir görüşme değildir” dendi. Ancak Mısır basını, Katar-Ekvador maçını yan yana koltuklarda izleyen Erdoğan ile Sisi'nin başka bir görüşme yaparak, ikili ilişkileri ele aldıklarını yazdı.

Bunlar olurken Devlet Bahçeli devreye girdi. Misyonu, iktidarın izleyeceği politikaları kısa bir süre önce dile getirmek olan Devlet Bahçeli, "Türkiyenin Suriye ile görüşme düzeyini siyasi diyalog mertebesine çıkarması, (...) ciddiyetle ele alınmaya değerdir," açıklamasını yaptı. Suriye ile Türkiye arasında görüşmelerin yapılmakta olduğu bilinmekteydi. Erdoğan'ın Esat ile Şam'da görüşme yapılması teklifinin, 'üçüncü bir ülkede yapılmalı' şeklinde reddedildiği de basına yansıdı.

Dış politikada bu tür dönüşler yaşanırken, iç politikadaki dönüşler de onları izledi. Başörtüsü konusunda destek istenmesi gerekçesiyle HDP ziyaret edildi. Almanya'daki bir görüşmede Saadet Partililerden kendilerine destek verilmesini istendi. Bu girişim daha önceleri Oğuzhan Asiltürk ile başlatılmıştı. Bunların ardından, İyi Parti'ye 6'lı masadan ayrılın çağrıları yapıldı. Yirmi yıllık iktidarın yıpranmışlığı sonucu yapılacak seçimleri kaybetme kaygıları artan mevcut iktidarın, önümüzdeki aylarda oyun içinde oyunlar oynayacağı biliniyor.

24 Ağustos 2019 tarihinde Sakarya’da bir konuşma yapan, Haziran-Kasım arası dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz" demişti. Uğur Mumcu'nun katlinden sorumlu Mehmet Ağar da, Güldal Mumcu'ya,”'Bir tuğla çekersem duvar yıkılır,” açıklamasını yapmıştı. Davutoğlu'na o kirli defterleri açması çağrıları yapılıyor. Zafer Partisi G.Başkanı Ümit Özdağ, “Sayın Davutoğlu korkmayın, çıkın Haziran-Kasım 2015 arasında ne olduğunu anlatın. Çünkü benzer bir çalışma tekrar başlamış görünüyor” çağrısını yaptı.

Seçimler öncesi egemen sınıflar cenahında dengeler değiştikçe güçler kapışması yaşanıyor. Karşı-devrim cenahında kapışma yaşanırken, üzerinde durulması gereken temel nokta, sol cenahın, bütün bu gelişmeler karşısında neler yapacağı.

“Yeni bir dünya mümkündür” diyenlerin, egemenlerin karşısına, ezilenlerin temsilcileri olarak blok halinde çıkıp, devrim yolunda yürümeleri gerekiyor.