"Filistinlilere sunduğu desteğin yanı sıra, İsrail’e yönelik kararlı eleştirisi, içinde yer aldığı DP’nin çizgisiyle çelişse de geri adım atmadı. İsrail’in Gazze’de soykırım yapmaya devam eden bir apartheid devleti olduğunu açıklamaktan çekinmedi. Üstelik Netanyahu’nun tutuklanması gerektiğini söyleyebilecek kadar da cesur davrandı. Siyonist lobilerden çekinip korkak davranmadı."
4 Kasım’da New York’ta gerçekleştirilen belediye başkanlığı seçimini, %50,4 oy alan Demokrat Parti (DP) ve “Amerika Demokratik Sosyalistleri” üyesi Zohran Mamdani kazandı. Kendini “kral” olarak gören Trump’a sert bir “sol kroşe” vurdu. Trump, beş eyaletteki seçimlerde de darbeler aldı.
Mamdani, Uganda göçmeni bir Müslüman aktivist. Akademisyen Mahmood Mamdani ile film yapımcısı Mira Nair’in oğlu. Ailesi, Mamdani beş yaşındayken Güney Afrika’nın Cape Town kentine; yedi yaşındayken ABD’ye göç edip New York’a yerleşmiş. 2020’de DP ön seçimlerinde New York Eyalet Meclisi’ne seçildi. Ekim 2024’te New York Belediye Başkanlığı adaylığını açıkladığında kazanabileceğine inanan yok gibiydi. Ancak ön seçimlerde eski New York Valisi Andrew Cuomo’yu yenerek parti adaylığını kazanınca, Cuomo bağımsız aday olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Trump, genel seçimlerde Cuomo’yu destekleyeceğini ilan etse de hezimetten kurtulamadı.
Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi “demokratik sosyalist” politikacılardan destek alması, Mamdani’nin oy oranını artırdı. Burada bir noktaya değinmek gerekir: ABD’lilerin demokratik sosyalizmini, CHP’nin Sosyalist Enternasyonal üyesi olmasına benzetmemiz yanlış olmaz. Önümüzdeki dönemde devlet başkanlığı seçimini bir “demokratik sosyalist” kazansa bile, Amerikan politikalarında ayrıntılar ötesinde değişimler olmayacaktır.
Mamdani’nin seçim kampanyasına dönersek, vurguladığı ana slogan şuydu: “Yaşamı daha erişilebilir kılmak.”
Filistinlilere sunduğu desteğin yanı sıra, İsrail’e yönelik kararlı eleştirisi, içinde yer aldığı DP’nin çizgisiyle çelişse de geri adım atmadı. İsrail’in Gazze’de soykırım yapmaya devam eden bir apartheid devleti olduğunu açıklamaktan çekinmedi. Üstelik Netanyahu’nun tutuklanması gerektiğini söyleyebilecek kadar da cesur davrandı. Siyonist lobilerden çekinip korkak davranmadı.
Kampanya sırasındaki vaatleri netti: ücretsiz şehir içi otobüsler, kamusal çocuk bakımı, belediyeye ait marketler, kira sabitli birimlerde kira dondurma ve uygun fiyatlı konut birimleri inşa edilmesi; kamuya ait uygun fiyatlı konutlar inşa edecek bir Sosyal Konut Geliştirme Ajansı kurulması; 200.000 adet uygun fiyatlı, kiraları sabitlenmiş yeni konut inşa etmek; şehrin 400.000 sosyal konut kiracısının evlerini yenilemek için harcanacak parayı iki katına çıkarmak; şu anda 15-16 dolar olan asgari ücretin 2030 yılına kadar saat başı 30 dolara çıkarılması gerektiği...
“Trump gibi milyarderlerin vergi kaçırmasına ve vergi indirimlerinden faydalanmasına olanak sağlayan yolsuzluk kültürüne son vereceğiz,” diyerek bu konunun altını çizdi. Kurum vergileri ile geliri 1 milyon dolardan fazla olan şehir sakinlerinin vergi oranlarının artırılmasıyla oluşturulacak fonu şöyle kullanacağını açıkladı: kimi okulların öğrenim ücretlerinin ücretsiz hale getirilmesi, eyalet çapında evrensel çocuk bakımı, metro ücretlerinin sabit tutulması, otobüslerin ücretsiz hale getirilmesi, kiracıların korunması ve yeni doğum yapan ailelere bebek bezi ile emzirme malzemeleri gibi ürünleri içeren “bebek sepetleri” verilmesi…
Şubat 2025’te, Trump tarafından imzalanan ve “trans gençlere cinsiyet onaylama tedavisi sağlayan hastanelere federal fon sağlanmasının durdurulması” tehdidini içeren bir yürütme emrini protesto mitingine katılıp tepkisini göstermesi de kendisine artı puan kazandırdı.
New York belediye başkanlığı seçimlerinde yaşananları izlerken yadırgamadık; tanıdık geldi. Trump, Mamdani’yi “komünist deli” ve “beklenen tehlike” olarak niteledi. Mamdani seçilirse kentin federal fonlarını keseceği tehdidini savurması da hiçbir işe yaramadı.
“Ve bir despotu gerçekten korkutmanın bir yolu varsa, bu, ona güç kazandıran koşulları ortadan kaldırmaktır. Bu siyasal karanlık döneminde New York ışık olacak. New York, göçmenlerin kenti olarak kalacak. Göçmenler tarafından inşa edilmiş, göçmenler tarafından ayakta tutulmuş ve bu geceden itibaren bir göçmen tarafından yönetilen bir şehir.”
Göçmenlerin yoğun olduğu New York’ta belediye başkanlığını bir göçmenin kazanması şaşırtıcı olmadı. Çünkü Mamdani, seçim kampanyasında göçmenlerin sıkıntılarının yanı sıra yoksul kesime yönelik vaatlerini de net biçimde dile getirdi. Diğer yandan Trump, göçmenlerin yoğun tepkisini çeken bir politikacı. Göçmenlerin yoğun yaşadığı eyaletlere yönelik tehditlerinden dolayı hakkında davalar açılmış durumda. Muhalif kentlere ulusal muhafızları yollama tehditlerini savurmaya devam ediyor.
Kısa bir süre önce ABD’nin farklı eyaletlerinde, toplamı yedi milyonu bulan gösterici, Trump’ın kendini “kral” olarak ilan etme anlayışına karşı protesto gösterileri düzenledi.
Mamdani–Trump çatışmasının nasıl seyredeceğini göreceğiz. Mamdani, seçim vaatlerini yerine getirme konusunda başarılı olursa, bu, Trump yandaşlarına yeni darbeler vurulmasının önünü açacaktır.
Trump ve faşizan yandaşlarının başarısızlıklarına değinirken altını çizmek istediğimiz temel nokta şudur:
Diktatörlüklerin sonsuza kadar yaşama şansları yoktur!