KOMÜNİSTLER’İN CENAZELERİNİN, DEVRİMCİ İÇERİĞİ VEYA 

“KOMÜNİSTLER ÖLÜNCE MÜSLÜMAN MI OLUR?” 

Yukardaki başlığa ilişkin elbette ki birçok tespit yapılabilir. Fakat bu sorunun çözümü için somut öneriler yapmaz ve de gerçekleşebilir alternatifleri hayata geçirmek için kolları sıvayıp yollara düşmez isek, bu konuda yapılan değerlendirmeler havayı yumruklamaktan öteye gitmeyecektir. Boş gevezelik, bugünlerde devrimci kamuoyunda moda olabilir ama çok ciddi ve bizim duygularımızı inciten bu sorunda, çözüm odaklı adımlar atmamız gerekiyor. Bunun en iyi yolu da doğru öneriler geliştirip, bu konuda duyarlı olan devrimcilerin birbirleriyle irtibata geçmelerini sağlayıp, birlikte yollara düşmektir. Bu konuda ki görüşlerimi, bir arkadaşa verdiğim cevabı buraya taşıyarak açıklamak istiyorum. 

Sözüme, Ali Yıldırım arkadaşın aşağıda ki düşünce ve tespitlerini değerlendirerek ona verdiğim bir cevap ile başlayabilirim(bu cevabımda bazı düzeltmeler yaptım tabi). İsterseniz bir bakalım. 

Al Yıldırım:   

“Mihri Belli, Vedat Türkali, Bülent Uluer... Açık komünist ateist yoldaşlarımız. Ölünce nasıl müslüman olurlar. En son Oktay abi. Oktay Etiman, Mahir Çayan'ın yoldaşı. Ömrü zındanlarda geçmiş gerçek bir devrimci.... Bu insanlar nasıl olur da ölünce Müslüman olur ve cenazeleri camiden kalkar... Cevap ailesi... Her biri 70'ini devirmiş yoldaşların ailesi onlardan geri olabilir mi? Bu nasıl iştir, devrimci gibi yaşa, müslüman olarak namazın kılınsın? Benim içime işledi, kabullenemedim bu sonu. Deniz Gezmişler darağacında son nefeslerinde imam istemediler. 12 Eylül'de idam edilen 17 devrimci imamı reddettti. Şimdi bu ne? Bir sünni geni mi var, ölünce ortaya çıkan.... Ayıptır...! Saygısızlıktır! Vicdansızlıktır yapılan. Komünistler komünist gibi uğurlanır... Oktay Abi hakka yürüyünce uğurlamak için camiye gitmedim, kimin umrunda gitmediysen denebilir, unutmayın her yolun kendi değeri vardır... Hoca soruyor: -Er kişiyi nasıl bilirdiniz? -Terörist bilirdik... O yoldaşlarımızın elleri onların kadrini bilmeyenlerin yakasındadır...”  

Cevabım: 

“Bu konu, daha önce de defalarca dile getirilmişti. Örneğin Mersin'de ölen devrimciler eğer camiye gitmemeyi vasiyet etmişse, benim de başkanlık yaptığım 68'liler Ormanına getiriliyor, orada devrimci tören yapılıp defnediliyordu. Sorun, bence öncelikle devrimcilerin güçsüzlüğü ile yani alternatif bir alanımızın olmamasıyla yakından ilgili. 

İkinci olarak da ölen arkadaşların önceden bu konuya ilişkin tavırlarını açıklamamış olmamalarıyla da doğrudan bağı var.  

Ülkemizdeki devrimcilerin(özellikle İslami aileden gelenler) ölümünü nasıl bir törenle kaldırmak gerekir diye kendimize sorduğumuzda, eğer cevap seküler biçimde olmalı ise, yukarıdaki iki nedenden dolayı bu gerçekleşmemektedir.” 

Ali arkadaşa verdiğim cevabın çözüm bölümünü genişlettiğim için bu bölümü yeni baştan ele alıyorum.   

Bugünkü koşullarda neler yapılabilir? 

1-) Komünistler, bugünkü koşullarda vasiyetlerini vakti geldiğinde mutlaka açıklamalıdırlar. Geride kalanların bu konuda tartışacağı bir şey olmamalı.  

2-) Alevi kökenli devrimciler için bu konuda fazla bir sorun olmasa da İslami gelenekten gelen devrimciler için ciddi engeller olduğunu bilmek gerekiyor. Bunlar, yukarıda da belirttiğim gibi güç ile yani örgütlenmeyle ilişkin olanlardır. a-) Ölüm sonrası tören yapılacak bir mekânın olmaması, b-) Bu sorunla ilgilenecek ve herkesin kabul ettiği bir organizasyonun ve finansmanın yokluğu sayılabilir. Dolayısıyla bunların örgütlenmesi de acil olan görevler arasındadır. Fakat bir başka sorun daha var:  

3-) Ölen arkadaşların hemen hepsi bir aileye sahip. Hatta bu kişilerin bir örgütle ilişkileri de olsa, bugünkü koşullarda; geçimlerini, duygusal, kültürel ve psikolojik bağlarını örgütü vasıtasıyla değil, aile ilişkileriyle sürdürüyor olması, onların yaşamı sonrasında atılacak adımlarda esas karar vericinin aile olduğu gerçeğini bize hatırlatır. Daha doğru bir deyimle; herkes kendine komünist de demiş olsa, profesyonel devrimci bir statüde olmayıp, örgüt tarafından geçimi ve yaşamının bütün süreci garantiye alınmadığı için, ölüm sonrası karar verici organ aile olmak zorundadır. Kaldı ki örgütün, üyesine sahip çıkıp kendi ritüeline uygun defin işlemleri yapabilmesi için; öncelikle kişinin vasiyeti, finansmanı ve uygun bir alandan da öte, ölen kişinin ailesiyle diyaloğu esas olandır. İsterseniz bu konuya da bakalım.  

4-) Bir an için, vasiyeti, devrimci tören doğrultusunda yerine getirilmesi için ailesinin de onayladığını, finansman ve uygun bir mekânın da olduğunu düşünelim. Bu törenin devrimci anlayışa göre yapılması için, bütün şartlar yerine getirildiğinde bile, cenaze sonrası birçok sorunla karşılaşabiliriz. Eğer ülkemizi tanıyorsak yani Türk-İslam sentezi doğrultusunda toplum, devlet tarafından şekillendirilmek istendiği için aileye; birincisi, “neden bu törene izin verdiniz?” veya “bunlar dinsiz” vb. türden propagandalar eşliğinde ağır baskılar yapılacağı, bugünkü iktidarla daha da bir muhtemeldir. İkincisi, mezara fiili saldırmaları da hesaba katmak zorundayız. Dolayısıyla aile, cenaze töreniyle ilgili kendisi karar vermemişse bu saldırıları göğüslemesi psikolojik olarak daha da zor olacak ve de devrimciler bu nedenle suçlanabilecektir. Ayrıca ailenin bu kararda onayı da olsa, bu tür ağır baskılara karşı koyacak, ailelerin her zaman yanında bulanabilen devrimciler (o cenazeye katılan veya katılmayan) olabilmelidir. Bu da bir örgütlenme konusudur.  

Sonuç olarak bugünkü verili koşullarda; ‘devrimciler öldükten sonra Müslüman mı olurlar?’ gibi çarpıcı laflarla veya eleştirel yazılarla yetinmemek gerekiyor. Yerine, komünistlerin cenaze törenlerinin devrimci geleneklere göre olması için, gerekli şartların örgütlenmesi(Bir araya gelme-mekânı yaratma-finansman vb.) ve daha da önemlisi, aileye, mezarlığa yönelik vb. saldırıları püskürtecek organizasyonlara kafa yorulup, bunların hayata geçirilmesi için adımlar atılması gerekmektedir. Örgütlü yapılardan ve duyarlı komünistlerden çözüm bekliyoruz! 

11. tez rehberimiz olsun!