"Meşruiyetini ABD’den alan RTE’nin, bugünden sonra daha da azıtacağını öngörebiliriz. Örneğin, M. Yavaş’ın tutuklanması, Ö. Özel’in dokunulmazlığının kaldırılıp tutuklanması, suikastlar, provokasyonlar ve en önemlisi de şeriat içerikli İslami yasalaşmalar gündemde olacaktır."

Emperyalizmin ne kadar itici ve tehlikeli olduğunu bilmeyen kalmadı sanırım.

Onun yaydığı kültürel pandemiye bakmanın tam zamanı. Emperyalizmin yaydığı bu ideolojik salgın hastalığa bir bakalım ki, geri kalmış ülkelerin yasallıklarını (meşruiyetlerini) neden ABD’de aradıklarını, ABD dâhil birçok ülkenin neden değişmeyen yaşlılar tarafından yönetilecek şekilde organize edildiğini de anlamış olalım.

RTE’nin son ABD ziyareti, bize bu konuda sayısız bilgi ve belge sunuyor. Bu örneğe bakarak hastalığı daha net tarif edebileceğimizi ve ülkemizi bekleyen daha büyük tehlikeye dikkat çekeceğimi düşünüyorum.

Fakat Avrupa’nın farklılığını vurgulayarak ilerleyelim.

ABD ile Avrupa merkezli emperyalist ülkelerin yönetim biçimlerindeki farklılığı kabul etmemiz gerekiyor. ABD halkının toplumcu ve sosyal dokusu ciddi oranda budanmış olmasına rağmen, Avrupa’daki halklar tüm bunlara rağmen, tarihsel devrimlerin ve antifaşist mücadelelerin birikimiyle farklı yerde durmaya devam ediyor. Örneğin, Avrupa’da her zaman ABD’nin bir numaralı destekçisi olan İngiltere ve faşist olarak nitelenen İtalya iktidarı bile anti-İsrail tavrıyla herkesi şaşırtmıştır. İspanya’daki sosyalist iktidarın Filistin soykırımına sessiz kalmaması normal ise de Fransa’nın bu konuda ABD’den farklı bir yol izlemesi not edilmelidir. Avrupa ülkelerinin ABD merkezli yönetim anlayışından temeldeki farklılıkları ise;
1- Yöneticilerin hatalarını kabul edip istifa etmeleri ve zamanı geldiğinde yönetimi bırakmaları,
2- Feodalizmin dayanağı radikal din ve şeriata karşı seküler yaşamı (laik sistemi) korumalarıdır.

Erdoğan’ın ve geri kalmış ülke liderlerinin Trump ile olan ilişkisi, Ortaçağ karanlığının Papası gibi kutsama merkezinin artık ABD olduğunu bize söylüyor. Kendi halkı açlık ve yoksulluk içinde kıvranırken sayısız tavizler verilerek tek bir şey istendiğini okuyoruz: meşruiyet!

Böylece ele alacağımız konuyu, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack açıklamış oldu: “Tamam sayın başkan, neye ihtiyacın var? diye sorduğumda ‘meşruiyet’ dedi. Çok akıllı biri! Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16’lar değil. Mesele meşruiyet.”

ABD istenen meşruiyeti (tam kanunsuzlukların onayını) verebilecek mi?

RTE’nin Trump’tan istediği meşru destek büyük ihtimalle, yapılacak erken seçim sonuçlarını çarpıtarak istediği gibi açıkladığında başkanlığını desteklemesi ve yapacağı tam kanunsuzluk uygulamalarına (bunun içinde anti-laik yasalar da dâhil) göz yumması. Bütün bunların ABD yönetimi tarafından onaylanması elbette ki yetmemektedir. Avrupa’nın tavrı da ABD kadar önemlidir! Fakat Erdoğan, Avrupa ülkeleri için elindeki iki koza güveniyor:

1- Mülteci ve göçmen akışını her an başlatabilecek durumda olması,
2- Rusya’ya karşı NATO içindeki askeri gücüyle Avrupa’nın bodyguard’lığına aday olması.

Bu iki gücünü kullanarak onları susturacağını umuyordur sanırım.

Bu açıdan ABD’den alınan bu meşruiyet, daha önceki yıllarda olduğu gibi tedrici ve uyutan İslami bir stratejiye ve seçimlerde açıklanacak yolsuzluğa hizmet edecektir. Kaldı ki Trump’tan istenen bu meşruiyet, kendi ortağı Bahçeli’nin anti-Batıcı ve Rus-Çin odaklı isteğiyle de çatışmaktadır. Tüm bu nedenlerle, muhalefetin özellikle de CHP’nin yeni stratejiler geliştirmesi hayati bir ihtiyaç olarak duruyor. Bürokrasiyle ilişkileri geliştirmek, CHP’nin diğer muhalefet partileriyle ortak aday çıkartması, dağılmamak üzere toplantılar yapması, RTE’nin meşru olmadığını (CHP’nin parlamento açılışına katılmaması vb. gibi) muhalefetin hepsiyle birlikte ajitasyonu yükseltmek, birçok sivil itaatsizlik dâhil eylemleri gündeme almak vb. gibi.

ABD merkezli Şirketler Oligarşisi, sömürge ülkelerin meşruiyet sistemini 1945’lerden itibaren kurmaya başlayarak, onları kendine göbekten bağlamayı başardı. Nazilerin tüm deney ve tecrübelerini CIA adlı örgütte toplayarak, tam 80 yıldır dünyayı tehdit ederek, korkutarak, insanları katlederek terör ile yönetmeye başladı.

Biliyoruz ki kapitalizme sarılarak (Rusya-Çin-Venezuela gibi) veya feodalizmin bataklığında yüzerek (Hamas-Hizbullah-Yemen-İran gibi) emperyalizmi geriletemez ve yenemezsiniz. Sadece anti-emperyalistlerin gözünü boyar ve ruhlarını okşarsınız! Bu nedenle dünyaya meşruiyet dağıtan bu canavarın nerelere dayandığını bilmek ve ona göre mücadele etmek zorundayız.

ABD emperyalizmin tarihsel referansları:

1- Feodalizmin dayandığı ideolojik ve siyasi temel, tanrının temsilcisi iddiasını taşıyor olmasıydı. Bunu da Papalık sistemi ve din (Katolik) aracılığıyla siyasi iktidara aktarıyorlardı. Fakat bu iki gücün yerini bugün para ve onun terörist patronu ABD ve müttefikleri almıştır. İşte bu nedenle; Suudi Arabistan, Mısır, Suriye, Irak, ülkemiz ve tüm geri bıraktırılmış ve otoriter ülkeler ABD’nin onayına ve onun vereceği meşruiyete ihtiyaç duymaktadırlar.

Hâlbuki kapitalizm ne diyordu: Cumhuriyet meşruiyetin temelidir.

2- Feodal sistem, yöneticilere tanrıdan gelen kutsallığı vermiş ve halk da bunu kabul etmişti. Yani hiçbir sınırlama olmadan mutlak (değişmeyen) egemenliğe sahip olmak kral ve soyluların tanrıdan gelen görevleri gibiydi. Bugün Trump’ın, Ortadoğu’daki ülkelerin, her ülkedeki faşist anlayışın ve uygulamaların dayandığı kutsal temel de işte bu tarihsel feodal sistemin kapitalist biçimleridir.

3- Feodal sistemde tartışma, bilimsel araştırma, sorgulama vb. demokratik davranışlar yasaktır. Dayandıkları gerekçe belliydi: Tanrının her sözü eğer doğruysa ve insanlar da buna inanıyorsa onu tartışmak, onun karşısına başka güç çıkarmak yani şirk koşmak günah ve ölümle sonuçlanacak bir suçtu. Bugün görüyoruz ki ABD, bu ilahi ve tartışılmaz bir güç benzeri rolü başarıyla oynuyor. Biat etmek nasıl ki feodalizmin olmazsa olmazı ise, ABD’ye biat edenler, onun sömürüsüne açık olanlar korunuyor, diklenenler ise cezalandırılıyor.

4- Feodal sistem, yukarıdaki temel ilkelerinin bir sonucu olarak yönetimlerini TEK kişi (Kral-Şah-Çar-Padişah vb.) ile sürdürmek zorundaydı. Bugün de tek adam yönetimleri yani diktatörlükler eskinin bir kopyasından başka bir şey değildir. Bu otokratların yanında yer alanlar ise eskiden olduğu gibi sadece danışmanları ve soytarılarıdır.

5- Feodal sistemin yine zorunlu bir sonucu olarak; ülkelerini veya bölgelerini yönetenler ölene kadar görevlerine devam ederlerdi. Bu sistemin doğal bir sonucudur. Bugün de ABD dâhil tüm geri bıraktırılmış ülkeleri, yaşlı insanların yönetmesi ve ölene dek iktidara tutunmaları bir tesadüf değildir. ABD merkezli emperyalizmin ve faşizmin feodal kültürü benimsemesinin bir sonucu olarak diktatörlerin ölene kadar iktidara tutunmaları (Hitler’i, Franco’yu, Salazar’ı hatırlayın) çağımızın yeni siyasi trendidir.

SONUÇ

Meşruiyetini ABD’den alan RTE’nin, bugünden sonra daha da azıtacağını öngörebiliriz. Örneğin, M. Yavaş’ın tutuklanması, Ö. Özel’in dokunulmazlığının kaldırılıp tutuklanması, suikastlar, provokasyonlar ve en önemlisi de şeriat içerikli İslami yasalaşmalar gündemde olacaktır.

Bazı iyimserler, RTE’nin daha da rahatlamış olarak uzlaşma yolunu seçerek CHP’yi uysallaştırmaya çalışacağını söyleseler de feodalizmin ilkeleriyle hareket edenlerin psikolojisini ve davranış biçimlerini yeterince bilince çıkartmadıklarını söyleyebilirim. RTE gibi otokratlar, güç dışında başka hiçbir şart altında gerilemezler. Sadece yeni stratejiler deneyerek örneğin CHP’ye kayyum atamasından vazgeçerek hedefine varmaya çalışacaktır. Ki bu tür geriye atılan adımlar ileriye daha hızlı gitmek içindir. Erdoğan da böyle yapacaktır. Örneğin, erken seçim ilan ederek muhalefetin rehavete girmesini sağlayabilir. Fakat karşısında dişli rakiplere de imkân vermeyecektir. Bu nedenlerle:

İnsanlığın geleceği; demokratik hak ve özgürlüklerin, cumhuriyet ilkelerinin ve antikapitalist başkaldırıların temel alındığı antiemperyalist bir mücadelenin sürdürülebilmesine yakından bağlıdır. CHP’nin mücadelesini bu noktaya çekmek, ezilenler adına kalıcı bir sonuç doğuracaktır.

Bunun için kendine devrimci-solcu-sosyalist ve komünist diyenlerin ideolojik saplantılardan kurtulup, bencilliğe, empati yoksunluğuna, grupçuluğa, hatalarını görmemeye, birbirlerini aşağılamaya son vererek (ki bunlar feodal kültürün kendisidir), sosyal dayanışma, hoşgörü ve birliğe sarılarak antiemperyalist, antikapitalist mücadeleyi yükseltmeleri ‘olmak veya olmamakla’ yakından ilgilidir.

Kahrolsun emperyalist feodal kültür!