1996 Kasım'ında da ki Susurluk kazasıyla, devlet aslında suçüstü yakalanmıştı. Bu kazada polis, siyasetçi ve terörist aynı karenin içinde yer almışlardı. Bu fotoğraf,  o güne kadar faili meçhul denen cinayet, işkence, suikast ve yasa dışı tüm eylemlerin bir belgesi niteliğindeydi.  Sonuçta o günlerde ki yorum şuydu: Devlet bağırsaklarını temizliyor.  

Kısa zamanda görüldü ki bırakın bağırsak temizlemeyi gaz çıkışı bile doğru dürüst yapılmıyordu. Bunun üzerine Şubat 1997'de Avukat Ergin Cinmen ve Sürekli Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi öncülüğünde Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi başlatıldı. Ülkemizde bu derece yaygın ve pasif ilk kitlesel eylem başlamış da olsa, devlet ve ordu bu işe sahip çıkıyorum diyerek eylemi amacından saptırıp, göstermelik bir ceza ile Mehmet Ağar cezaevine konularak onun üzerinden protestolar söndürüldü. Dolayısıyla Susurluk Kazası ile demokrasi güçlerinin kucağına gelen fırsat devletin yönlendirmesiyle heba edilmiş oldu. 

Şimdi durum fos da çıkabilir veya büyük bir filmi de izleyebiliriz.  

Düne kadar akademisyen ve ilericilerin kanlarıyla devlet adına konuşup duş etmeyi hayal eden bir 'zavallı', şimdi bakıyoruz Derin Devletin başı dediği M. Ağar’a ve Damat’a saldırabiliyor. Hem de onurunun ve çocuklarının incitildiği gerekçesiyle. Bu nasıl bir incitilmedir ki;  Sarıyer/Armutlu ’da ev aramasında polise ‘ayağınıza galoş takın öyle girin’ diyen Dilek Doğan oracıkta kafasına sıkılıp öldürülerek devrimcilerin onuru çiğnenmiyor da Bay Peker’in evine silahlı girildiği ve kadın polis getirilmediği için onuru zedelenmiş oluyor. Hatırlayın Ergenekon davası ve birçok nedenlerle tutuklanan S. Peker sayısız onursuz muameleye uğramıştı ve sesi çıkmamıştı. Belki de şimdi çok güçlü birileri, onun onurunun ayaklar altına alındığını dile getirmesini istemektedir.     

Bugün Bold, Zanka TV. veya Cevheri Güven vb. yayın yapanlar gördüğüm kadar sınıfsal ve terminolojik bazı yanlışlara imza atıyorlar: 

Birinci yanlış; Çakıcı veya Peker gibi faşist çetecilere mafya demeleridir. Nerede görülmüş bir mafya babasının muhalefet liderini ölümle tehdit ettiği, nerede görülmüş bir mafya babasının ilerici veya demokratları öldürüp kanlarıyla duş almayı planladığı? Bu açıdan bu iki şahıs ve benzerleri mafya falan değil aksine devlet teröristleridir. Onlar da tıpkı tarikatlara verilen haklar gibi yanlarında adam besleyip, verilen görevleri yapabilmeleri için yasal ve yasa dışı ekonomik imkânlardan yararlandırılan kişilerdir. ‘Paraları var öyleyse mafyadır’ demek tek kelimeyle bilgisizliktir. 

İkinci yanlış; Peker’in videolarında var olduğu söylenen şifrelerin açıklanmasındaki yorumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu şifreler hem konuşmalarda hem de masa üstündeki objelerde aranıyor. İyi güzel de şifreler denen tüm argümanların nerdeyse tümü ‘Sol’dan veya Milliyetçi-Türkçü olmayan tarihin içinden alınmış: BABA-Mario Puzo, Dersim katliamı-Seyit Rıza, Troçki’nin Sürgünü kitabı, 1789 devriminden figürler vs. kullanmak gibi. İyi güzel de; bu kanlarımızla duş alan ve kendini Türkçü-Milliyetçi- Turancı olarak tanıtan bu devlet teröristi neden kendi ideolojisi ve tarihinden bir tane örnek veremiyor? Çünkü solu da ilericileri de istemem ama arka cebime koy misali kirliliği faş ettiği fikrine çekmek istiyor. Demek ki bu videolar da gösteriyor ki: verdiği hem ayrıntılı bilgi-istihbarat zenginliği açısından hem de bu tür manipülasyonlar nedeniyle Sedat Peker’in bu senaryoda başoyuncu olduğunu söyleyebiliriz. Ama eğer bir anlık çıkışla kalmayacaksa senarist ve yönetmen olmadığı açık. Hatta filmin yapımcısının da bir başkaları olduğunu söyleyebilirim.  

İŞİN İÇİNDE KİMLER OLABİLİR?  

Yani devletin bir kapıkulu olan şahıs, tek başına hem yasal(derin olmayan) hem de yasadışı (derin) devletine tek başına delikanlılık görüntüsüyle başkaldıracak ve bizde bunu yutacağız. Bu olayın gelip geçici bir hezeyan (delilik) olmadığı ortaya çıkıp arkası gelirse bilin ki devlet içinde ciddi bir organizasyon var demektir. Bunun ucu Biden’e kadar gidebilir. Baksanıza hem Kolombiya da hem de Panama’da tonlarca Kokain ülkemize gelirken yakalanıyor? Bu miktarda uyuşturucunun finans nedeniyle devlet gözetimi ve kollaması olmadan bir yerden bir yere aktarılmayacağı uzmanlar tarafından belirtiliyor. Bu iddiayı doğrulayan bilgiler de şöyle: hem İzmir hem de Mersin’de malı teslim alacak şirketler belli olmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir operasyon yapılmadığı bildirilmektedir. Yani bu işin iktidar güçleriyle yakından ilgili olduğu nettir. Ayrıca iki ayrı ülkede bu türden büyük tüm uyuşturucu operasyonları CIA’nin denetimi ve gözetimiyle yapılmaktadır. 

Sonuçta başka bel altı vuruşlar ve PEKER videoları peşi sıra gelirse, bilin ki bu oyun planlı olup 12'den vurmayı amaçlamaktadır. Çünkü hedef minderinde sadece Kokain operasyonunu değil, videoda Derin Devletin başı denen M. Ağar ile Pelikancılar yani damat bulunmaktadır. Damat demek biliyoruz ki Erdoğan demektir.                 

Susurluk Kazası devletin nesnel yani istemeden yaptığı bir gaz kaçırması iken, S. Peker olayı eğer arkası gelirse öznel yani planlı ve programlı bir rahatlama-bağırsak temizleme olarak değerlendirilebilir.