Bu bölümde seçim olacak mı, olmayacak mı, olacaksa nasıl sonuçlanacak? Sorularına cevap arayacağız. Önce seçimin niteliğine bakalım.
 

YAPILAN YEREL DEĞİL GENEL SEÇİM 
 

Yürütülen kampanyalara baktığımızda İstanbul değil, genel sorunlar konuşuluyor. Çünkü bu seçim, RTE iktidarı için bir beka, muhalefet için de demokrasi sorunu haline gelmiş durumda. Seçimin olup olmayacağına baktığımızda bunu daha iyi görüyoruz:

Seçim kesinlikle iptal edilecekse, böyle bir kesinlik varsa, bay diktatörümüz, neden İstanbul’un ilçelerinde miting yapıyor? Kürt imamlarını İstanbul’a taşıyarak bu kadar zahmete giriyor ki? AKP’li MHP’li milletvekillileri vb. leri seçimler için neden görevlendirilir ki? FETO’cu mahkûma İmamoğlu’nu karalaması için yalvarmalar, yalan ve saçma algılar? RTE, acınacak birçok slogana (oyumuzu çaldılar, Konstantinopolis vb) bizzat sarılarak neden rezil olmayı göze alıyor ki? Çünkü RTE’yi seçime zorunlu kılan nedenler var:

Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimi iyi analiz edilmelidir. Bu girişimi dikkatle incelediğimizde; Kılıçdaroğlu’nun aslında kim vurduya gitmesi için hazırlık yapıldığını görüyoruz. Bu hazırlık nasıl oldu da akamete uğradı? Diktacılar bir geçmiş olsun bile demiyorsa, bilin ki ortada istenmeyen bir sonuç var demektir. İşte bu sonucu sağlayanlar kim?

YSK Başkanı gelinen noktada artık bir muhalif. Daha önce RTE’nin bir dediğini iki etmeyen bu kişi şimdi niye İmamoğlu lehinde karara katılıyor ki?

Milli savunma Bakanı, Kılıçdaroğlu’nun linçini önleyen kişi olarak ön plana çıkarken geçenlerde NATO’ya bağlılık yeminini durup dururken tekrarlaması ilginç. 

Esas dalgalanma ise parti içinde yaşanıyor. Örneğin Fatih Altaylı, AKP’li üst düzey bir yetkilinin çaresiz isyanını aktarıyor. Eski AKP’liler YSK kararını açıktan eleştiriyorlar. Ayrıca RTE’nin finansmanını yaptığı Medya’da ki sunucuların, onlara verilen provakasyon talimatlarını tam olarak yerine getiremediklerine şahit oluyoruz.   

ABD’nin RTE iktidarına karşı tavrı(Trump ise koruyor.)onun için risk taşıyor. 

Nato, belki Kürtlere yapılanlara göz yumacak bir esneklikte olabilir fakat İstanbul seçimlerinin iptali, bu emperyalist örgütün konseptine aykırı.

Büyük Sermaye gruplarının örgütü TÜSİAD, iktidarın uygulamalarına karşı mesafeli.

Diğer bir faktör de; RTE, seçimi kendisinin alacağına inanmış durumda.   

Yukarıdaki belirtiler, sert değil yumuşak geçişi öğütlüyor. Tabi diktatörlük sistemlerinde her zaman her şey mümkündür. 

SEÇİM SONUCU NE OLUR?

RTE; polis, ordu, mafya, diyanet, tarikat, medya, dedikodu, yalan, iftira vb. güç araçlarını yasal kılıf altında kullanarak sonuca gitmeye çalışıyor. Belki ölümler ama daha çok göz korkutma, sindirme, algı yaratmalar vb. kolpacı operasyonlarla sandıkları ele geçirmeye çalışacaklar. Eğer tüm senaryolara karşı tedbirler alınır ve kişisel korkutmalardan geri adım atılmazsa, seçimi İmamoğlu yüzde yüz alacaktır.

Peki, oran ne olur?

Bunu, elimizdeki bazı ipuçlarından kalkarak kısmen tahmin edebiliriz: 

Birincisi; Sağ seçmenlerin, alternatifsizlikten dolayı bugüne kadar ya kendi partisine oy verdiğini ya da sandığa gitmediğini görüyoruz. Bu kitle İmamoğlu’nu alternatif görürse muhalefete geçiş kitlesel hale gelebilir. KONDA şirketinin yaptığı bir ankette insanların %72’si ülkede Adalet yok diyor. Bu kitle, eğer sandığa giderse hangisine oy verecek?
 

İkincisi; diğer partilere oy verenlerin 200 bin civarındaki oyu kime gidecek? 
 

Üçüncüsü; sezon faktörüdür. Tatilde Ege ve Güneye inenlerin muhalefet ağırlıklı olduğu biliniyor. Bunların 23 Haziran da seçim için dönüşü ne oranda gerçekleşecek? 
 

Dördüncüsü; iktidarı ayakta tutan sihir ŞU: kutuplaşma yani partizanlık! Fakat enflasyon %18.71(resmi). Kur farkı şirketleri iflasa sürüklemiş ve ürünlere pahalılıktan dolayı talep yok. Sonuçta işsizlik 8,5 milyon. Partizanlık gemisi artık ekonomi tarafından yüzdürülemiyor. Eğer sistemden ve uygulamalardan rahatsız olan sağ seçmen, İmamoğlu’na inanır ve güven duyar ve sandıklar korunabilirse İmamoğlu %50’in çok çok üzerinde oy alacaktır. Fakat…
 

BURASI TÜRKİYE
 

Burada her türlü dalaverenin, oyunun, her türden kalleşliğin en şahanesi oynanır. Ama dürüstlüğün, yiğitliğin, güzelliğin ve sevginin de muhteşem olanı yaşanır. Kültürel gerilik içinde olan tüm toplumlarda olduğu gibi hırs ve süper ego iki tehlikeyi gösteriyor:

Birincisi; İmamoğlu, herkesi kucaklamanın(bunun bir ütopya olduğunu bilmek gerekir) getirdiği rehavet ve devletin belli bir kesimi tarafından destekleniyor olmanın verdiği rahatlık ile gafil avlanabilir. Demem o ki; İmamoğlu, devletin reformcu kanadının temsilcisi. Kendisini her an satabileceklerini hesaba katmayıp kitleleri İNCE gibi hayal kırıklığına uğratabilir.   
 

İkincisi; RTE, yasal hilelerle yani Türk usulü diktatörlüğün ona verdiği şuur ve gururla harekete geçtiğinde, seçim öncesi %100 kaybedeceğini anlarsa yargıçlarına seçimin iptali ve ya seçimi kaybettiğinde kendisi kayyum atama yoluna gidebilir.  

Tabi ki normal şartlarda bilin ki balkon konuşmasını İmamoğlu yapacaktır.