Başkanlık seçiminin ilk turu bugün yapıldı, sonuçlar henüz açıklanmamış olmakla birlikte en fazla oy alarak ikinci tura kalacak iki adayın Macron ve Le Pen olacağı tahmin ediliyor.

Bu ülkedeki seçim sistemine göre ilk turda en fazla oyu alan iki aday ikinci tura kalır ve bu turda çoğunluğu sağlayan seçimi kazanır. Aynı sistem parlamento ve belediye seçimlerinde de geçerlidir. Bu nedenle ırkçı Ulusal Cephe –Le Pen’in partisi- hiçbir zaman kazandığı yüksek oy oranına uygun sayıda temsilci çıkaramaz. İkinci turda Le Pen’in partisinin karşısındaki kim olursa olsun herkes ona oy verir ve böylece de Le Pen’in partisi temsilcilik çıkaramaz ya da aydığı oy sayısına göre oldukça az temsilcilik kazanabilir.

Fransa’daki bu seçim sistemi nedeniyle partilerin gücünü belediyelerdeki ve parlamentodaki temsilcilik sayısına bakarak değerlendirmemek gerekir. Önemli olan oy oranlarıdır ve Le Pen’in partisi bir dönem ülkenin en büyük partisiydi, sonra ikinci büyük oldu ama seçim sistemi nedeniyle gücüne uygun temsilcilik sayısına hiçbir zaman ulaşamadı.

Başkanlık seçiminde de aynısı olacak gibi görünüyor. İlk turun en fazla oy alan adayları Macron ve Le Pen olursa ve ikinci tura kalırlarsa, bu turda komünistler bile Macron’a oy verecektir çünkü Le Pen’den kötüsü olmadığı için kazanması kendileri dışında kimse tarafından istenmemektedir.

Irkçılıkta İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Almanların adı çıkmıştır ama Fransızlar bu konuda Almanlardan ileridedir. Fransa yıllarca dünyanın ikinci büyük sömürgeci ülkesiydi –birinci İngiltere idi- Almanya’nın sömürgeleri ise azdı. Sömürgecilik de ırkçılık olmadan varolamaz.

Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşının önde gelen isimlerinden olan Martinikli Frantz Fanon İkinci Dünya Savaşı sırasında gönüllü olarak Fransız ordusunda Nazilere karşı savaşır ve yaralanır. Paris’in Nazilerden geri alınmasından sonra de Gaulle resmi geçit törenine renkli askerlerin katılmamasını ister. Fransızlar başkentin kurtuluşunda sömürgelerden gelenlerin de payı bulunduğunu görmemelidir. Fanon ırkçılığın psikolojisiyle ilgili ünlü kitabı Siyah Deri Beyaz Maske’de bu dönemde verilen balolarda Fransız kadınların asla renkli askerlerle dans etmediklerini yazacaktır.

Toplumsal kültüre işlemiş olan bu ırkçığın çok değiştiği söylenemez.

1981’de Mitterand devlet başkanı seçildikten sonra sömürgecilik döneminden kalan bir yasayı yürürlükten kaldırmıştı. Bu yasaya göre bir Fransız bir göçmene küfür edebilirdi, tersi olursa yapan ceza alırdı.

İnsan haklarının beşiği kabul edilen Fransa’da 1981 yılına kadar süren böylesine bir yasa!

Bu ülkede insan hakları yıllarca beyaz ve Fransız olanlar için geçerli olmuştur. Kağıt üzerinde başka türlü yazabilir ama pratikteki işleyiş böyle olmuştur.

Le Pen mi daha ırkçıdır Almanya’daki Naziler mi?

Kesin cevap vermek zordur.