Bir gün beni unutursun demiştin

                    Bir yanım eksikti unutamadım…

                 Kemal ile Serap, aynı lisede okudular, birbirlerini yürekten sevdiler okul bittiğinde ayrıldılar. Hayatın tozlu yollarında birbirinden habersiz yürümeye başladılar.

              Uzun yıllar sonra İzmir'de bir pazar yerinde karşılaşmışlardı. Serap yanında henüz 6 yaşlarındaki oğlu ile pazarı geziyordu. Kemal ile karşılaşınca hayranlıkla açılan gözleri ile bakıştılarr, İstem dışı hareketle birbirlerine sarıldılar, dakikalarca bırakmadılar birbirini, sonra gidip bir kafede oturdular, dertleştiler, geçmişten konuştular. Serap eşinden ayrılmıştı, çocuğu ile birlikte yaşıyordu, Kemal ise eşini  genç yaşta kaybetmiş yalnız başına hayatını idame ettiriyordu.

                Tesadüfen bu buluşma onların hayatında yeni bir yaşamın başlangıcı oldu. Hemen hemen her gün iş çıkışı buluşuyor, hafta sonlarını birlikte geçiriyorlardı. Kemal, özgürdü ama Serap onun kadar özgür değildi, ailesi evlenmesine izin vermemişti, oğlu henüz küçüktü büyümesini istiyorlardı.

             Yıllar boyu böyle geçirdiler yaşamlarını her geçen gün biraz daha birbirlerine bağlanmışlardı, az değil tam yirmi beş yılı geride bırakmışlardı. Serap oğlunu everdi, oğlu evden ayrılınca tamamen yalnız kalmıştı, bu defa oğlu istemiyordu evlenmesini.

             Kemal 65, Serap ise 62 yaşına basmıştı. İkisi de emekli olmuştu. İlerlemiş yaşlarına rağmen en büyük mutlulukları birlikte olmaktı. İzmir'de ayak basmadıkları toprak kalmamıştı desem abartı olmazdı, gerçekten de gezmedikleri ve gidip görmedikleri yer kalmamıştı.

             Bir trafik kazasında Kemal'in hayatını kaybettiğini haberlerden öğrenen Serap ne yapacağını şaşırmıştı. Evinin içinde deliler gibi dönüp duruyordu, gözyaşları hiç durmuyordu.

             Mezarını arayıp buldu, aylarca gidip geldi mezarına, Kemal karşısında duruyormuş gibi onunla konuştu dertleşti eve dönerken dizleri kendisini taşımıyordu artık.

              Her gün, her akşam Kemal telefonla Serap'ı aradığı için, bir daha araması mümkün olmadığını bildiği halde telefonunu yatarken bile baş ucuna koyuyordu.

              Kış gelip çatmıştı, oğlu iki gündür Serap'ı arıyor ama telefona cevap alamıyordu. Üçüncü gün eşi ile birlikte annesinin evine geldiler kapı kilitliydi, defalarca kapıyı çalmalarına rağmen açan olmadı. çilingir çağırıp kapıyı açtırdılar, içeri girdiklerinde Serap  divanın üzerinde uzanmış iki eli göğsünün üzerinde öylece hayata gözlerini yummuştu. Sol elinin parmakları ile tuttuğu ve göğsüne sıkıca bastırdığı Kemal ile birlikte çektirdikleri soluk bir resim vardı, resmin arkasına şöyle yazmıştı.

Yokluğun dayanılmaz, bütün umutlarımı yitirdim, içimde bir sızı kaldı…