Önümüzdeki yıl AB'yi fethe hazırlanan aşırı sağ partilerden Viktor Orban'ın Fidezs'inin listenin başındaki varlığı Anadolu Ajansı tarafından hasıraltı edildi

Geçen hafta Avrupa Birliği'nin en sağcı liderlerinden biri olduğu gibi Turancı kimliğiyle Türk Devleti Konseyi'nin önde gelen simalarından biri olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile ne denli kirli ilişkiler içinde olduğunu yazmıştım.

Üzerinden bir hafta geçmedi ki, Avrupa'nın en önemli sol düşünce kurumlarından biri olan Rosa Luxemburg Vakfı'nın sitesinde, AB içindeki aşırı sağ partilerin yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde nasıl bir tehdit oluşturduğunu açıklayan ayrıntılı bir inceleme yayınlandı.

Yazının sunuşunda yer alan ve AB içindeki aşırı sağ partilerin hiyerarşik sıralanışını gösteren bir haritada Tayyip'in can ciğer dostu Viktor Orban'ın partisi Fidesz son seçimlerdeki %59'luk oy oranıyla en başta yer alıyordu. 

Onu son ulusal seçimlerde aldıkları oy oranlarına göre sırasıyla Polonya'nın PIS, İtalya'nın Fdl, Hollanda'nın PVV, Finlandiya'nın PS, İsveç'in SD, Avusturya'nın FPÖ, Fransa'nın RN, Belçika'nın VB, Almanya'nın AfD, İspanya'nın Vox, Portekiz'in Cheg ve Danimarka'nın DF adlı aşırı sağ partileri izliyordu.

Büyük tehlike, gelecek yıl yapılacak seçimlerde bu partilerin oylarını daha da artırarak Avrupa Parlamentosu'nda büyük bir grup oluşturmaları, AB Bakanlar Konseyi'ne ve AB Komisyonu'na anti-sosyal, ırkçı, yabancı düşmanı politikaları dayatabilmeleriydi.

Tam da bu incelemenin işaret ettiği ihtimaller ve tehlikeler üzerinde kaynak araştırması yaparken ekrana Anadolu Ajansı'nın aynı konuda "Avrupa siyasetinde aşırı sağ partiler iktidar ortakları olmaya başladı" başlıklı bir dosyası düştü.

Hollanda seçimlerinde yüzde 23,5 oyla 37 milletvekili çıkaran aşırı sağcı PVV'nin adayı Martin Bosma'nın 15 Aralık'ta Temsilciler Meclisi başkanlığına seçilmiş olmasını alarm verici bir gelişme olarak kaydeden AA'nın dosyasında diğer AB üyesi ülkelerdeki aşırı sağ partilerin gelişimi hakkında şu bilgiler veriliyordu:

"AP'deki popülist ve aşırı sağ siyasi partilerin oluşturduğu Kimlik ve Demokrasi (ID) grubu, AP seçimlerinde üçüncü sırayı hedefliyor.

"Avrupa genelinde seçimleri izleyen Europe Elects'in 30 Kasım'da açıkladığı araştırma sonucuna göre de Avrupa ülkelerindeki aşırı sağ siyasi partilerin oy oranları, son dönemde hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere çıktı.

"Söz konusu araştırmada, Avrupa Parlamentosu'nda Kimlik ve Demokrasi (ID) grubu şemsiyesi altında toplanan ve mevcut 705 sandalyenin 60'ına sahip olan aşırı sağ partilerin, bugün seçim olsa sandalye sayılarını 87'ye çıkaracağı öngörüldü.

"ID içinde Hollanda'da Geert Wilders liderliğindeki PVV, Fransa'daki Marine Le Pen'in partisi RN, Almanya'daki aşırı sağcı AfD, Avusturya'daki FPÖ, İtalya'da Matteo Salvini'nin partisi Lega, Belçika'da aşırı sağcı Vlaams Belang gibi partiler bulunuyor.

"Tahminlerin doğru çıkması halinde ID Grubu, AP'de 4'üncü büyük siyasi güç olacak.

AP'de aşırı ve radikal sağ partilerin temsil edildiği diğer siyasi grup olan Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ise İsveç Demokratlar Partisi, İspanyol Vox, İtalya'nın Kardeşleri Partisi ve Polonya'nın Hukuk ve Adalet Partisi gibi partileri bünyesinde barındırıyor. 

"Europe Elects araştırmasına göre ECR, AP seçimlerinde sandalye sayısını halihazırdaki 67'den 83'e çıkaracak. Böylece farklı aşırı sağ partileri bünyesinde barındıran Kimlik ve Demokrasi ile Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler gruplarının toplam AP'deki sandalye sayısı 170'e ulaşacak."

Anadolu Ajansı'nın hile-i şeriyyesi...

Türkiye'deki iktidarın sözcüsü Anadolu Ajansı'nın verdiği bilgiler kuşkusuz son derece yararlı, ancak çok önemli bir eksiğiyle...

Erdoğan'ın büyük tantanayla ziyaret edip Togg araba - Yağız at tokuşturması yaptığı Viktor Orban'ın başını çektiği AB'nin en güçlü  aşırı sağcı partisi Fidesz'i arada bulasın.

Oysa Fidesz son seçimlerde oyların yüzde 59'unu alarak Macaristan'ın iktidar partisi olduğu gibi, Avrupa Parlamentosu'nda da 12 milletvekiliyle temsil edilmekte... 

Orban'ın partisi bir zamanlar sağ partilerin bir araya geldiği Avrupa Halk Partisi (PPE) grubunda yer almışsa da, 2021 yılında bu grubu terk etmişti... Orban, 20 Mart 2021’de Macaristan devlet radyosu Kossuth’daki haftalık konuşmasındaAvrupa sağını yeniden düzenlemek için Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ve İtalya’nın eski içişleri bakanı ve aşırı sağcı Lega Partisi’nin lideri Matteo Salvini ile sürekli görüşmede olduğunu açıklamıştı.

Avrupa demokratları tarafından “Korkunçlar Çetesi” diye nitelenen bu üçlü 1 Nisan 2021’de Budapeşte'de tantanalı bir toplantıda yeni radikal sağ koalisyonun temellerini atmıştı.

Hemen ardından da Avrupa Birliği'nin geleceğini aşırı sağın istekleri doğrultusunda yönlendirmek üzere Fransa, Polonya, İspanya, İtalya, Estonya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Litvanya aşırı sağ partileriyle birlik sözleşmesi imzalamıştı.

Orada da kalmamış, aynı yılın sonunda, Varşova'da Estonya, Finlandiya, Litvanya, Fransa, Belçika, Hollanda aşırı sağ partileriyle birlikte bir zirve toplantısına katılmıştı.

Hiç kuşku yok ki, 6-9 Haziran 2024'de yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra oluşturulacak ve müstakbel üye sayısı şimdiden 200 civarında tahmin edilen aşırı sağcı parlamento grubunda Orban'ın Fidezs'i de AB'nin en güçlü aşırı sağ partisi olarak önemli bir yer alacaktır.

Dahası... Uluslararası denge hesaplarını göz önünde tutarak tıpkı dostu Erdoğan gibi Rusya ile de ilişki sürdürmeye özen gösteren, bu nedenle AB'nin Brüksel'deki son zirve toplantsında Ukrayna'nın AB üyeliğine karşı çıkan, ancak tamamen de dışlanmamak için oylama sırasında hacet görme bahanesiyle ortadan kaybolan Viktor Orban, çok değil, altı ay sonra Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını da üstlenecektir.

Erdoğan da son Budapeşte ziyaretinde Viktor Orban'la 17 yeni anlaşma imzalayıp ticaret hacmini 6 Milyar Dolar'a çıkartırken, kendisinden Türkiye'nin AB üyeliği konusunda büyük destek sözü almıştır.

Macaristan seferinden dönerken uçakta bir masa etrafında topladığı sallabaş gazetecilerin bu konuda sordukları soruya verdiği yanıtta Erdoğan şöyle diyor: "Avrupa Birliği'nde Türkiye'nin haklarına bakışta Orban'ın duruşu hep olumlu istikamette seyretmiştir. 2024'ün ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığı görevini alacaklar ve o süreçte çok daha farklı gelişmeler olabilir. Bugün kendisiyle bu hususu da konuştuk. Şu ana kadar 21 kez kendisiyle bir araya geldik. Sayın Orban, karşılıklı olumlu ilişkileri sürdürdüğümüz bir lider. Temenni ediyorum ki bundan sonraki süreçte de bakanlarımızın muhataplarıyla görüşmeleri ve mutabakatları işimizi çok daha kolaylaştıracaktır."

Sadece Avrupa Birliği mi? 

Erdoğan ve Orban, bu ziyaret sırasında Attila'nın torunu Turancılar olarak da önemli adımlar atmışlar... Budapeşte'de Orban'la birlikte Türkiye-Macaristan Kültür Yılı'nın açılışını yapan Erdoğan'ın kendisini uçakta hayranlıkla izleyen yandaşlara verdiği müjdeye göre Türkiye ile Macaristan arasında 2024 yılında çok sayıda ortak kültürel etkinlik düzenleneceği gibi, 2025 yılı da Türkiye-Macaristan Bilim ve Inovasyon Yılı olarak kutlanacak...

Evet, Avrupa'da bir kısmı kendi ülkelerinde şimdiden tek başına ya da koalisyon halinde iktidar olan aşırı sağ partiler önümüzdeki yıl hep birlikte Avrupa Birliği'ni fethe hazırlanırken, Tayyip Erdoğan da ülküdaşı Turancı Viktor Orban ile birlikte kaleyi içeriden fethetmeye hazırlanıyor.

Sahibinin sesi Anadolu Ajansı da, aşırı sağın Avrupa ülkelerini ve giderek Avrupa Birliği'ni fethetmekte olmasını haber yaparken, Viktor Orban'ın partisi Fidezs'i "aşırı sağcı partiler" listesinden dışlayarak medya planında bir başka hile-i şeriyye'ye imza atıyor...