Her şeyin hızla değiştiği, gün gün, hatta saat saat gündemin farklılaştığı bir Türkiye. Artık, „bundan ötesi yok, sözün bittiği yerdeyiz,“ dediğimiz bir anda bakıyoruz ne söz bitmiş, ne faşist baskı ve zulüm.

Zorba „reis“ ve avenesinde oyun çok. Artık alıştık. Bu rezil oyunlara karşı her yerde, her şart altında direniyor insanlar...Kürtler, Özgürlük savaşçıları, HDP'liler, kimi yiğit gazete ve televizyon çalışanları, akademisyenler...

Sözüm bu ülkenin en büyük muhalefet partisi olan CHP'nin başkanına.

İki gün önce Kılıçdaroğlu'nun İzmir'deki bir konuşmasını izliyorum televizyonda. Esip gürlüyor...Demokrasi, insan hakları, özgür basın...Ağzından bal damlıyor. Ama konuşmasının sonunda konuyu „terörizmle“ mücadeleye getirip baklayı ağzından çıkarıyor. „ Bataklığı kurutmadıkça, tek tek sivrisinekleri yok ederek, hastalığı engelliyemezsiniz,“ diyor.

„Musul'a girmekten bahsediyorsunuz, Suriye'ye girdiniz, Kandil burnunuzun dibinde, niye Kandil'e girip bataklığı kurutmuyorsunuz, „diyor.

Oysa Erdoğan'ın rezil çetesinin en şahinleri bile Kandil'e yönelik bir kara harekâtını ağızlarına almıyorlar. Elbet istemedikleri için değil, beceremiyecekleri, büyük bir yenilgiye uğrayacaklarını bildikleri için. Ama „ kraldan çok kralcı“ olan, „kutsal TC nin“ kurucusu ve en büyük savunucusu olan CHP'nin başı „arş yiğitler istikamet Kandil“ diye niyetini dile getiriyor.

Eeee...Muhalefetin başı böyle derse, sözde iktidar olan AKP'liler ne dese haklı.

Şüphesiz CHP içinde de, iyi niyetli, demokrat insanlar var. Ama Kemalizm gözleri kör etmiş. Zaman zaman anti-demokratik uygulamalar ve Kürt sorunu karşısında seslerini çıkarsalar da, CHP'nin genel politikasının yanında yer alıyorlar.

Genel olarak CHP ve Kemalistler Kürt sorununun PKK ile özdeşleştiğini görmemek için büyük bir çaba harcıyorlar. Ah şu PKK olmasa, Kürtlere ufak tefek bazı kırıntılar verilerek bu sorun çözülebilir, diye umud ediyorlar. Oysa „ atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş,“ durumda.

Onlarca yıl kölece boyun eğdirilmiş Kürt halkı, varlığının ayrımına bu yiğit, kendi deyimleriyle „fedain“ olan PKK'lı gencecik gerillalar aracılığıyla kavuştu. Ve istenildiği kadar kötülensin, etle kemik gibi birbiriyle kaynaşmış Kürt halkıyla, PKK'yı ayrıştırmak olanaksızdır. Bir çok gösteride Kürt halkının haykırdığı bir slogan bu gerçeği çok iyi dile getirmektedir: PKK HALKTIR, HALK BURADA...

Binlerce köy yakılıp, yıkıldı. Kürt kentlerinin çoğunda taş üstünde taş bırakılmadı, ikinci dünya savaşını aratmayan bir yıkım yaşandı. Milyonlarca Kürt Türkiye'nin batısındaki kentlere, Avrupa ülkelerine sürgüne gitmek zorunda kaldı. Yine de kendi çocuklarıyla, Kürt Özgürlük Hareketi'yle bağlarını koparmadı.

Nasıl koparsın ki; Türkiye Kürdistan'ını bilenler bu gerçeği çok net görürler. Hemen hemen kız, erkek çocukları dağda olmayan, şehit vermeyen, en yakınları cezaevlerine tıkılmamış bir Kürt ailesi yok gibidir. Halkı PKK'dan ayırmaya çalışmak kendi çocuklarını, anne, babalarını birbirinden koparmaya eşittir.

Bugünlerde, yalan, spakülatif haber yaratmada Hitler'in propoganda bakanı Göbbels'i kıskandıracak kadar ileri giden Diktatör'ün yalan makinaları, ne yaparlarsa yapsın bu bağı zayıflatamayacaklardır.

Bunun en güzel göstergesi Cumartesi günü Köln'de yapılan mitingtir. Bir günde örgütlenmesine rağmen, Kürtler, Aleviler, sosyalistler, onbeş-yirmi bin özgürlük aşığı insan omuz omuza faşizme karşı dik bir duruş sergilemişlerdir.

„Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,“ ne kadar güzel bir deyimdir. Sen Kürt halkının seçtiği Belediye başkanlarını, tüm kurumlarında çalışanlarını, partisinin milletvekillerini, kısacası Kürde ait ne kadar kurum ve organ varsa, çalışanlarını hapse atacak, sonra da,“Terör“ laflarıyla durumu kurtarmaya çalışacaksın. Artık halkın bu yalanlara karnı tok.

Yeniden CHPye dönersek: CHP darbeden sonra Diktatör'e biat etmeseydi, bugün durum çok daha farklı olabilirdi. Aslında bu fırsat hâlâ geçmiş değil. CHP, HDP gibi meclisi boykot etme yürekliliğini gösterebilse, „bazı şeyler“ zorunlu olarak değişebilir. Diktatör ve avanesi yalnızlaşır, dünyadaki itibarı sıfırlanırdı.(Artık MHP'yi bir muhalefet olarak kabul etmek açık ki, olanaksız. Her konuda baltacının „hıh“ deyicisi durumuna gelmiş durumda.)

Diktatör Musul konusunda avcunu yalamak zorunda kaldı. YPG için terörist diye istediği kadar yırtınsın, ABD ve Batılı ülkeler tercihini YPG den yana yaptı. Diktatör ve Başbakanı“ sokmayız, yaklaştırmayız, izin vermeyiz,“ diye bas bas bağırıp dursunlar. YPG ve müttefikleri Rakka'yı IŞİD canavarının elinden kurtarmak için tüm gücüyle savaşmaya başladı bile.

BİLD gazetesi bile dün „ Diktatör Erdoğan“ diye başlık attı.

Bugün CHP üyeleriyle toplantı halinde. Bakalım neye karar verecekler?...

7 KASIM 2016