Türkiye Hapishaneleri’nde yüzlerce tutsak Açlık Grevi’nin yüzüncü gününü devirdi...

Dünyanın başka yerlerinden de sürekli sesler geliyor: Amerika’da 40 yıldır tutuklu bulunan Mumia Abu-Jamal da korona hastalığıyla buluşmuş...

Yunanistan’da: Dimítris Koufontínas, 8 Ocak’tan beri Açlık Grevi’nde...

Bu sesler çoğaldıkça, kulaklarımız-yüreklerimiz de onlarla sarsılıp duruyor...

***

Türkiye’de yıllardır sürdürülen bir kampanya var; “Hasta Tutsaklara Özgürlük!”

Elleri olmayıp da, tekerlekli sandalyede oturan ve kendi ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı halde tek hücrede tutulan tutsaklar...

Kanser olan tutsaklar...

Duyamayan, göremeyen, yürüyemeyen tutsaklar...

Yaşı 70-80’i deviren kadın-erkek tutsaklar...

Dilin-yüreğin ifade etmeye yetemeyeceği kadar ağır hasta tutsaklar...

***

Kemal Gömi de bu hasta tutsaklardan biri.

Tıpkı Mesut Deniz gibi, Ölüm Orucu sürecinden kaynaklı ağır şizofren.

Mesut’u direk hastahanede, yastığının altına tuz saklayıp avuç avuç ağzına atmaya çalışırken görmüştüm. Tuz verilmediğinde; kıyameti koparan, çocukluğunda gezindiği hallerine tanık olmuştum. Ve Mesut hâlâ tahliye edilmedi. Ancak Mesut ‘şanslıydı’, sürekli yoldaşlarının nezaretinde olabildiği bir hücrede kalabildi.

Kemal Gömi ise; işte böyle bir hastalıkla, şizofreniyle yaşarken, hep tek hücrede bırakıldı, normal bir insanın dahi dayanamayacağı zulümlere maruz kaldı.

Aynı hastalığa sahip bu iki tutsak; Cumhurbaşkanlığı Affı kapsamında olmalarına rağmen, serbest bırakılmadı.

***

Bu ayın başında aldığımız bir faks ve hapishaneden kulağıma haykırılan şu ses; “Kemal Gömi’yi öldürecekler, hemen bir şeyler yapılsın” çığlığı hâlâ kulaklarımda.

Pandemi dönemi! Hukuğun bırakalım hapishaneleri, dışarıda dahi esamesinin okunmadığı dönemler.

Avukatlar, böyle müvekkillerine ulaşmak için defalarca başvuru yapmak durumunda kalıyorlar.

Aileler şehirlerarası çok sınırlı yolculuklar gerçekleştirebiliyorlar ve eskisi gibi görüşe gidemiyorlar.

Ve böyle bir dönemde, Ezaevleri tam bir zulüm merkezi!!!

Kemal Gömi’ye de avukatı henüz ulaşamamış. Kemal’in aldığı yaraları bile tetkik etme şansı henüz tanınmamış ona.

Ailesi, henüz onu gözleriyle görememiş.

***

Peki Kemal Gömi kim?

Kemal Gömi, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde okurken 1993 yılında tutuklanır ve uzun yıllar süren yargılama sonucunda 1997 yılında verilen idam cezası, yapılan yasa değişikliği sonrası Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası’na çevrilir.

1996 ve 2000 yıllarında yapılan açlık grevi ve ölüm orucu direnişlerine katılan Kemal Gömi’nin sağlık sorunları 2003 yılında artmaya başlar. 19 Aralık Katliamı sonrası sevk edildiği Kocaeli/Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde tutulduğu yaklaşık 10 yıl süresince sürekli hastane-hapishane arasında gidip gelir.

Ve daha sonra Bolu F Tipi Hapishanesi’ne alınır.

***

İşte Bolu’dayken bana yazdığı bir mektuptan direk tanıma olanağım oldu Kemal’i.

Bazı geceler basbas bağırmasına, hücre duvarlarını parçalamaya çalışmasına, hapishanede olduğunu idrak edemediği anlar yaşamasına rağmen; Kemal bütün felsefe kitaplarını devirmiş. Yan hücresindeki arkadaşı; “Ben onun okuduğu kitaplarla başedemem” diye bir not düşmüştü Kemal’in mektubunun sonuna. Ve Kemal’in mektubu, benim diyen yazara taş çıkartacak denli güzel cümlelerle doluydu...

İTÜ’den, 1 Mayıs Harbiye Direnişi’nde vurulup, hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmek zorunda kalan, şu anda sürgünde yaşayan Gülay Beceren’i hatırlamıştı Kemal!

Yine İTÜ’den, kendisi gibi 96-2000 Ölüm Orucu direnişlerine katılan; Nil Pınar Arın’ı hatırlamıştı Kemal!

Ve onun bu hatırlamaları-mektubunun, geçen yıl bize yaşattığı sevinci tarif etmeme kelimeler yetmez!

***

AİHM’in, 2019 ‘da hakkında vermiş olduğu kararla ‘mümkün olan en kısa sürede gerekli psikiyatrik ve sürekli tıbbi bir tedavi sağlayan özel bir kurumda yeterli tutukluluk koşulları sağlanması’ kararının yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin maddi tazminat ödemesine karar verdiği Kemal Gömi;

Bu karar doğrultusunda Bolu F Tipi Hapishanesi’nden Metris R Tipi’ne gönderildi.

Ancak şimdi aldığımız haberler; ne AİHM kararlarına uyulduğuna, ne de böylesine hasta bir tutsağa gösterilmesi gereken ihtimamın gösterildiğine dair, tek bir ipucu dahi vermiyor bize!

Kemal Gömi, Metris R Tipi’nde bırakalım tedavi edilmeyi, diş sorununa dek hiçbir sağlık sorununa müdahale edilmemiş.

Ve ikinci kez bir adli tutsağın saldırısına uğramış.

Yanına iğreti bırakılan çember sakallı, Türk bayraklı bir tutsak; “Senin Allah’a inancın yok” diyerek, Kemal’le dövüşmeye başlamış. Çıplak aramaların kol gezdiği hapishanelerde, bu adli tutsak kesici bir aletle Kemal’i yaralamaya başlamış. Kemal canının acıma sebebinin bir kesici alet olduğunu, ancak yüzüne aldığı darbeyle farkedebilmiş. Yüzü dikiş atılacak denli derin yaralanmış.

2011 yılından beri, hakkında AİHM’e başvurular yapılıp, ancak 2019’da cevap alınabilen; ardından serbest bırakılması için 2020’de Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi’ne başvuruda bulunulan Kemal Gömi; hapishane içerisinde, bir adli tutsak tarafından kesici bir aletle yaralanabilecek koşullarda şimdi...

***

Tanıdıklarımız-tanımadıklarımız, yazıştıklarımız-yazışamadıklarımız için hep kaygılıydık. Şimdi daha da kaygılıyız.

18 Mart’ın yaklaştığı şu günlerde ve bu ağır pandemi koşullarında; avukatlara, insan hakları savunucularına, tutsak yakınlarına, tüm yürek işçilerine küçücükte olsa bir ses de bizden diyoruz...

HASTA TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!!!

TÜM POLİTİK TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!!!