24 Haziran TBMM ve ‘cumhurbaşkanlığı’ seçimlerine kısa bir süre kaldı. Türkiye bir baştan, diğer başa buruk bir şekilde, endişeli olarak seçim havasını koklamaktadır. Hissetmektedir. Korku ortamında 24 Haziranı beklemektedir.

Bu korkulu ve endişeli süreci tersine çevirebiliriz. Yeter ki irademize, sahip çıkmayı, arzuladığımız yönde hareket etmeyi becerelim.

Buruk ve endişeli bir ortam, evet seçimlerin toplumsal güçlere ne getireceği, yaşamına neler katacağından çok, ülkenin ne kadar, ‘inşaat alanına’ döndüğüne, ilişkin manipülasyon türünden söylemlerin, ‘esiri’ olarak oy’larının satın, ‘alınması’ gibi bir endişenin içindeler.

Endişeliler, çünkü ülkemiz Türkiye OHAL Olağanüstü Hal ortamında bir seçime gitmektedir. OHAL ortamında insanların düşüncelerin, ifade etmeleri, farklı siyasal eğilimlere sahip oldukları bilerek arzu ettikleri, sempati duydukları partilere bırakın Oy’ları vermeyi, dile getirmekten dahi çekinmektedirler.

Endişeliler, çünkü ülkenin birçok kentinde seçilmiş Belediye başkanları, il meclisi üyeleri, milletvekilleri cezaevlerinde, görevlerinden alınmışlar.  Veya yerlerine AKP-MHP devletinin, ‘atadığı’ kayyumlar tarafından, istibdat rejimi koşullarını andıran yöntemlerle, yönetilmektedir.

Endişeliler, çünkü ülkenin cezaevleri tıka basa doludur. Bunların önemli bir kesimi, düşüncelerini ifade eden gençlerden ve öğrencilerden oluşmaktadır. Kürtler sadece kimliklerini ifade ettikleri için gözaltı ve tutuklamaya tabii tutulmaktadırlar. Aleviler ve kanaat önderleri kendi inançları doğrultusunda yaşamak istediklerini dile getirdiklerinden, tutuklanmakta ve cezaevlerine konmaktadırlar.

Endişeliler, çükü işçiler son yıllarda, AKP rejimi altında sendikal haklarını, örgütlenme haklarını kaybetmiş, birçok sendikacı, işçi önderi tutuklanıp cezaevlerine konulmuşlardır. Devlet aklıyla organize edilen sarı-İslamcı sendikalar, işçilerin ve çalışanların haklarından çok, patron yanlısı davranmaktadırlar. OHAL dolayısıyla sürekli olarak, AKP-MHP devleti tarafından, grevler, ‘yasaklanmakta’ veya ertelenmektedir.

Endişeliler, çünkü küçük esnaf, hatta sanayicilerin önemli bir kesimi iflasla karşı karşıyadırlar. Son birkaç yılda, 450 bine yakın esnaf kepenk kapatmıştır. Dolar, Euro yabancı para cinsinden döviz başını almış gidiyor, toplumsal güçlerimiz, insanlarımız giderek fakirleşiyorlar.

Peki, bütün bu yaşananlardan sonra, Türkiye toplumsal güçleri nasıl endişeli olmasınlar!

24 Haziran 2018 sonrası, yani seçimlerden sonra, ülke mevcut yaşanan olumsuzluklardan kurtulmak yerine, tekrardan istibdat rejiminin, ‘tek adam’ diktatörlüğüne sürüklenirse, yaşamlarının, ne kadar zorlaşacağını görmemek mümkün mü?

Bu nedenle diyoruz ki. İstibdat, ‘’ tek bir yöneticinin toplumu baskı altında yönetmesine dayanan düzen, baskıcılık hiçbir hakkın ve özgürlüğün bulunmadığı tek adam yönetimi’’ olarak ifade edilen bir düzende mi, yaşamak istersiniz?

Yoksa Burjuva anlamda da olsa, demokratik bir ortam, fikir ve ifade özgürlüğünün olduğu, kendinizi rahatça ifade edebileceğiniz bir düzende mi?

Ülkede yaşayan toplumsal katmanlardan, farklı etnik gruplara, farklı inançlara kendilerini ifade etme ve yaşamlarını arzu ettikleri gibi kurgulama hakkına sahip oldukları bir düzen mi?

Eğer bende özgür yaşamak istiyorum. İstibdat rejimine karşıyım diyorsan,  O zaman bir fırsat var. Bir yol var.

24 Haziran da seçimlere katılıp, İstibdat rejimini özleyenleri, AKP-MHP ve BBP faaşist ittifakını sandığa gömmek gerekir.

Demokrasinin kapsını aralayacak olan, HDP Halkların Demokratik Partisine oy’larımızı vererek, geleceğimizin kararmasını engelleyebiliriz.

HDP demenin zamanı geldi. 24 Haziran Pazar günü seçimlere katılarak, Oy’larımızı ve mühürlerimizi HDP için kullanalım.

Bir sonraki azımda buluşmak üzere,

 04 Haziran 2018