Ülkemizın yanı başında, dünya kamuoyunun gözleri önünde korkunç boyutlarda bir vahşet, kan ve göz yaşı yaşanmaktadır..

Kural tanımayan bu vahşi tutum, uzun bir süredir devam etmektedir..

Bu coğrafya Suriye'dir. 2 yıldır süren savaşa bütün dünya gözünü kulağını kapatmış ve köşelerinde vahşeti  izlemeye devam ediyorlar..


Bu savaşın esas kaynağı elbette ki, emperyalist güçlerin ve Ortadoğu'da ki, çıkarları olan dünya tekelleriyle egemenlerin Suriy
e halkını bölüp paçalama politikalarının sonucudur.. Bununla kalmayıp Suriye'de gerek inançsal gerek ulusal farklılıkları da fırsat bilerek aralarındaki varolan çelişkileri derinleştirerek, kan ve gözyaşının akması daha da artmıştır.


Diğer taraftan sözüm ona ülkemizin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve onun kafadarları savaşın şiddetlemesi için elinden geleni yapmaktadırlar..


Sözüm ona müslüman kardeşlik temelinde Suriye Halkının birbirilerini daha da boğazlamasına çanak tutarak, taraf olarak büyük bir zalimliğe ve hainliğe imza atmaktadırlar. Başbakan daha düne kadar kardeşim dediği Esad'a savaş ilan ederek iki yüzlülüğünü sergilemiştir.

Savaşın daha da alevlenmesi için Türkiye hükümeti tarafından hertürlü lojistik ve militarist yardımlar, dünyanın gözünün önünde Suriye'de ki çetelere yapılmaktadır..


Başbakan Suriye'de ki diğer halk muhalefetini dini bir platform gibi lansederek, sanki bir mezhep çatışması veya bir inanç kavgası varmış gibi yaymaya çalışarak, yapmış olduğu yardımları meşru göstermeye çalışmaktadır. Sözde insanlık havarisi kesilerek, Ortadoğu coğrafyasında yaşanılan savaşın içine ülkeyi de sokmak için özel çaba göstermektedir.


Aynı Başbakan , diplomasi ve burjuva yönetim biçimi tecrübelerinden yeterli nasibini almamış olduğundan zaman zaman haddini aşarak Türkiye' de yaşayan Alevi halkına da dil uzatmaktan geri durmamıştır.


O, geçmişte Alevi halkı başta olmak üzere diğer uluslara karşı yapılan soykırım ve vahşet ile onların kanlı hükümdarlarını kutsamak ve 'ölümsüzleştirmek' istemektedir. Bunun için kamu kuruluşlarına, köprü ve benzeri yeni yapılara zamanın katliamcılarının adlarını vererek onları 'ölümsüzleştirme' çabaları boşunadır


Tarihte zulüm yapmış, halk düşmanlarının adları nereye verilirse verilsin, onlar her zaman kin ve nefretle anılacaklar ve günü geldiğinde tarihin çöp tenekesine atılacaklardır.