Maraş katliamı Türkiye tarihi açısından unutulması mümkün olmayan derslerle doludur. Yüzlerce insanın katliamına onay veren, insanlık dışı vahşeti sahneye koyan bizzat devletin Ordu, İstihbarat Örgütü MIT ve denetimindeki özel ölüm komandosu kontr-gerilla güçleri ile sivil ayağı paramiliter güçleri MHP’liler olmuştur. Zamanın burjuva ve bulvar gazete haberleri dahi durumu açıklamaya yeter.


Kontr-gerillanın ortak  tezgahıyla başta kürt kızılbaş alevilerin imhasına yönelik olmak üzere, devrimci demokratlar da hedef alınmıştı.
Plan,12 Eylül Askeri faşist diktatörlüğüne yasal zemin yaratmaktı. Askeri yönetimi iş başına getirmek için devlet elinden gelen her türlü provokasyonu yapmaktan kaçınmıyordu.


Aynı yıllarda Malatya, Çorum ve örneği gibi kitlesel kanlı provokasyonlar ve senaryolar denenmişti. Maraş kanlı katliamı bir sonuç olarak sahneye kondu ve 19 Aralık gününden 26 Aralık tarihine kadar kundaktaki çocuklardan, hamile kadınlara kadar yüzlerce kişi vahşete maruz kaldı. 
Öyleki, alevi olduklarından dolayı inanılması zor zulme maruz kalanlar şahsında, aslında insanlık katledilmekteydi.


Saldırılarında devrimci-demokratik güçleri de hedef tahtasına koyan eli kanli faşistler, bir yandan da ceneze törenlerine saldırmışlar ve büyük bir provokasyon hazırlığıyla „kızılbaşlar ve komünistler camilerı basacaklar din elde gidiyor, Allah‘ını sevenler meydana gelsinler“ çığırtkanlığıyla halkı galayana getirmişlerdi. Başta alevi mahaleleri olmak üzere, alevi halkının evlerini ateşe vererek  hunharca insanlar katledilmişti. Sözde Güvenlik Kuvvetleri, devletin polisi, jandarması tatile çıkmıştı.  Olay yerinde olanlar da, katliam karşısında adeta „üç maymunları oynayarak“ görmezden-duymazdan gelmişlerdi...


Savunmasız alevilerin birer birer „allahu ekber“ nidalarıyla gözleri ve karınları deşilmiş ve kaynar sulara attılarak, yanlarındaki bebeleri ise süngülerden geçirilmişti. .. Yapılanlar, geçmişten bugüne kadar tarihteki kanlı alevi katliamları zincirine yeni bir halkanın eklenmesiydi..  Yazması dahi zor olan, günlerce sürmüş, bu vahşet yüzlerce kürt kızılbaşının yaşamını yitirmesine, binlercesinin ise, yaralanmasına veya sakat kalmasına yol açtı.


Bu zalim devlet sonraki yıllarda da katliamcı geleneğini fırsat buldukça devam ettirdi .Sivas ve Gazi katliamlarıyla, demokratik güçlere ve Alevilere hiç bir zaman yaşam hakkı tanımayacağını, onları yakarak veya kurşunlayarak ırkçı ve ayrımcı tutumunu her zaman sürdürdü.


Aleviler artık ağıt yakmayı bırakmalılar... Gün, kendi dinamiklerini yaratarak zalime artık dur denmelidir..  Kaybettiklerimizin kemiklerinin sızlamasını istemiyorsak, onların anısına yakışır mücadele ve örgütlemeleri yaşama geçirmeliyiz ve o katliamı yapanlardan tarih önünde hesap sormalıyız. 
Yoksa, 1978 Maraş ve benzeri katliamların yeniden tezgahlanması durumunda, iş işten geçmiş olacaktır.. Tarih tekerrürden ibaret olmamalıdır…


Tarihe kara bir gün olarak geçen ve utanç tablosu olarak belleklerde duran bu insanlık dışı katliamı, bir kere daha lanetliyorum…


Kaybettiğimiz canlarımızın aziz hatıralarının önünde saygıyla eğiliyorum ..


Maraş katliamını unutmadık, unutmacağız, unutturamazlar…