“Şiirlere sığınıyorum

Düşlere

Anlıyorum çok geçmeden

Düşlerime kadar girmiş bıçaklar.

Bir mum yakıyorum

Kapanmayan yaramdan.

Bu gece

Bütün çakıl taşları soluyor...” –Mahmud Derviş; Ahmed Zaatar-

***

Şiirleri-marşları tarihe karışamayan, yazıldığı tarihsel dönemlerin ardından ne kadar zaman geçerse geçsin; acının, isyanın, umudun zerresini dahi kaybetmeye imkân bulamayan; Filistin!

İnsanlık tarihinin ibret belgesi... Filistin!

Yüz yılı aşkın bir süredir, hiç aralıksız insan kanıyla sulanan... Filistin!

Topu topu beş milyon insanın yaşadığı küçücük bir toprak parçası... Filistin!

Direniş çiçeklerini soldurmamaya ahdetmiş bir halk... Filistin Halkı!!!

Ve onlar her daim şöyle haykırdılar: “Siz yangınsanız, biz direnişiz!”

***

Kanla sulana sulana, tek bir kuşağın dahi gözünü savaş dışında bir dünyaya açamadığı, vurulanların can çekişmelerine tanıklık yapmadan büyümenin mümkün olmadığı; Filistin!

“Yurdumda ölmek bana yeter,

gömülmek yurdumun toprağına,

toprakta dağılmak, karışmak toprağa, yok olmak,

sonra dönmek bir gün yeryüzüne tekrar

bir yeşil ot olarak…

Ülkemde büyüyen bir çocuğun elinde

bir demet çiçek olarak.”-Fatva Tukan; Yeter Bana-“

***

1948’de, yaşadıkları topraklardan süngülerle sürülen bu insanların, işte artık 21. yüzyılda mahkeme kararlarıyla sürülüş manzaraları. O insanların daha hâlâ ölümüne direnişi.

İsrail Mahkemesi’nin, Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki birkaç haneye; “evlerini terketmeleri” yönlü bir karar çıkarttığı haberi patladı apansız. Evlerini terketmesi istenen Filistinlilerdi. Ve mahkeme kararının hukuki olarak işletilmesine bile fırsat kalmadı. Aynı bölgedeki İsrailliler, Filistinliler’e “evleri boşaltın” diye saldırmaya başladı.

Dünya yine ölü çeteleleri tutmaya başladı.

Daha hâlâ ‘Filistin’ diye bir toprak parçasının olduğunu resmi olarak kabul etmemiş devletlerin varlığı! Bu devletlerin taraf olmaktan kaçınıp, el-kol bağlı; kan gölü fotoğraflarını, bomba dumanlarını flaş haber olarak vermekten utanmayan medyası...

Ve yine, yine yine... tüm dünyada onbinlerce insan sokaklara dökülüp: “Filistin Halkıyla Dayanışmaya!”, diyerek sözü Filistin Halkına bıraktı:

“Söyle son sözünü

Dağılacağız sessizlikte

Geri adım atacağız

İşitsin diye ölüler sözlerini

Yaşayanlar

Belki tanır diye çizgilerini.” –Mahmud Derviş; ‘Ahmed Zaatar’-

--

Fatva Tukan’ın şiirindeki çiçek oldu direnenler.

Mini mini çocuklar, ellerine aldı o çiçekleri ve yine sonu olmayan bir yolda yürümeye başladılar. Tek öğrendikleri-bildikleri direnmekti. Yolun sonu hiçkimseyi ilgilendirmedi!

Yolun sonu hiç önemli değil. Onlar yine; “Siz yangınsanız, biz direnişiz” haykırışlarına devam edecekler.

Taa ki, dünyanın bütün halkları bu koroya katılana dek! Dünyanın bütün halklarının bu koroya katılması imkânsız mı? O zaman; dünyada ‘halk’ diye bir şeyin kalması da imkânsızlaşacaktır!

“Yaramın üstünde yürümeyi öğretti

bana cellatın bıçağı.

Yürümeyi, hem de yorulmadan yürümeyi.

Direnmeyi öğretti.

Direnmeyi.” –Mahmud Derviş; ‘Ahmed Zaatar’-

(Şiirler: A. Kadir, Afşar Timuçin, S. Salom’un çevirisini yaptığı ‘Filistin Şiiri’ adlı kitaptan aktarıldı. Foto: Al Jazeera)