Almanya'da polis şiddeti tartışılıyor

Son bir hafta içerisinde Almanya’da polis operasyonlarında üç kişinin hayatını kaybetmesi ve ardından, Dortmund'ta da 16 yaşında Senegalli mülteci bir gencin polise bıçak göstermesi sonucu polis tarafından öldürülmesi, Almanya‘da büyük yankı yaptı ve tepki topladı.

Artık son zamanlarda polisin kullandığı şiddet toplumun geniş ve duyarlı bir kesimi tarafından ciddi bir şekilde tartışılıyor.

Göçmenlerin ve özellikle Türkiye‘den gelenlerin en yoğun yaşadığı ve biraz da rahat ve en örgütlü olduğu Kuzey Ren Vesfalya Eyaletinin Dortmund kentinde, Senegalli bu 16 yaşındaki Afrikalı gencin polis tarafından öldürülmesi hangi kategoriye giriyor kimse bilmiyor. Polis kendini mi savundu, yoksa orantısız bir şiddet mi kullandı?

Tam 1 hafta önce Pazartesi (08.08.2022) günü yaşanan olayın ardından birçok Alman bu soruyu soruyor. Focus dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, yılda yaşanan 12.000 vaka sayısı, Almanya'daki polis şiddetinin rahatsız edici bir resmini çiziyor

Alman Deutsche Welle‘nin haberine göre Dortmund kentinde yaşanan olay şöyle gelişiyor; Bir gençlik yardım merkezinden görevli bir sosyal danışman Pazartesi günü öğleden sonra polisi aryor ve psikolojik sorunları olan, yanında refakatçisi olmayan sığınmacı genç Muhammed D.'nin bir bıçak ile kendisini öldürmesinden endişe duyduğunu aktarıyor. Olay yerine tam 11 polis memuru geliyor. Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Reul'un yaptığı açıklamaya göre, önce genç ile konuşmaya çalışan polisler genci ikna edemeyince göz yaşartıcı biber gazı kullanıyorlar. Gencin gözlerini ovuşturmak için elindeki bıçağı bırakacağını düşünen polisler, bu işe yaramayınca elektro şok aletine başvuruyorlar. Ancak bu da etkili olmuyor ve Senegalli genç polise doğru koşmaya başlayınca da polis gence ateş açıyor.

Otomatik bir tabancadan çıkan beş kurşunun isabet ettiği genç, olaydan kısa bir süre sonra hastanede yaşamını yitiriyor. Yani kendisini öldürmemesi için müdahale edilen çocuk polis tarafından öldürülmüş oluyor. Bakanlıktan aldığımız bilgilere göre ateş açan 29 yaşındaki genç polis memuru hakkında yaralama sonucu ölüme sebep verme şüphesiyle soruşturma başlatılmış bulunuyor.

Polis protesto edildi

Bu olay Dortmund‘ta halkın, Sivil Toplum ve solda duran siyasi partilerin temsilcileri tarafından protesto edildi hatta protestolarda "katil polis" sloganları atıldı.

Dortmund'da yaşanan olay, bu ayın başından beri ölümle sonuçlanan polis operasyonlarının ne ilki, ne de sonuncusu olacak gibi görünüyor. Frankfurt'ta Ana Gar civarında geçen hafta elinde bıçak olduğu iddia edilen 23 yaşında bir genç başından vurularak, yine Köln'de evinden çıkarılmak istenirken polise bıçakla saldırdığı iddia edilen 48 yaşındaki birisi, polis kurşunları sonucu hayatlarını kaybettiler. Yine aynı eyaletteki Ruhr bölgesinde Oer-Erkenschwick'te 39 yaşındaki bir adam, polisin göz yaşartıcı biber gazı kullanmasının ardından hayatını kaybetti.

Bence sistemde bir hata olduğu görünüyor. Evet maalesef inanmayacaksınız belki ama Almanya‘da bir haftada polis şiddeti sonucu dört kişi öldü. Bu infaz gibi olayların tarafsız heyetlerce ve mutlaka titizlikle soruşturulması gerekiyor. Burada genelleme yaparak ne tüm Alman polis teşkilatını suçlayabiliriz ne de kriminal, sabıkalı, saldırgan bazı göçmenleri savunabiliriz .

Böyle giderse Almanya‘da polislik olan hiç kimsenin kendini güvende hissedemeyeceğini düşünüyoruz. Polis teşkilatındakı Irkçı memurlar ayıklanmalı, suç işleyenler meslekten men edilmeli ve eğitim alırken farklı kültürler üzerine pedagojik dersler verilmeli bir de işe alınırken aşırı sağcı, ırkçı olmamaları gerekiyor. Bunların önceden sıkı bir testten geçmeleri gerekiyor.

16 yaşındaki çocuğa makineli tüfek ile ateş edilir mi?

Polis operasyonu sırasında 16 yaşındaki çocuğa hafif makineli tüfekle beş el ateş edilmesi normal mi Allahaşkına? O küçük çakı bıçağı oraya gelen polisler için ne kadar somut bir tehdit olabilir hiç bilmiyoruz? Böyle bir şeyi haklı çıkaran nedir lütfen bilen söylesin. Ki bildiğim kadarıyla sıradan insanlar arasındaki „meşru müdafaa“ olaylarında bile silahların eşitliği ilkesi vardır. Yani evinize giren hırsızı bile, elinde bıçak olduğu için silahla ateş edip öldüremezsiniz. Kaldı ki silahlı 11 polis, elinde çakı bulunan 16 yaşındaki bir çocuğa karşı nasıl bir meşru müdafaada bulunduklarını ileri sürülebilir? Bu kadar mı eğitimsiz, bu kadar mı çaresizler? Ya da en azından neden bir ikna için, gencin dilini ve kültürünü bilen bir tercümandan yardım almazlar? Hepsini geçtim neden bıçağa karşı kendilerini koruyacak giysilerle olaya müdahale etmeye gitmezler? Neden en azından bacaklarından vurup etkisiz hale getirmeyi istemezler?

Bu ve benzeri olaylarla ilgili sorular cevapsız kaldıkça; daha önemlisi polis bağımsız soruşturmalarla karşılaşmadıkça ve sonuçlarıyla yüzleşmedikçe bu ülkede insanın kendisini güvende hissetmesi neredeyse imkansız. Alman polisinden, sokakta yaşayanlara, evsizlere, yoksullara, hastalara, göçmenlere ve özellikle de siyahlara yönelik şiddet tırmanışı herkesin gözleri önünde cereyan ediyor.

Her şey Dessau‘da başlamıştı

2005 yılında Doğu Almanya’daki Dessau'da polis nezaretinde ölen Oury Jalloh, muhtemelen yakın Alman tarihinde polis şiddetine bağlı olarak en çok bilinen açıklanamayan ölümdür. O tek kişiden çok uzak. Her yıl tutuklama sırasında veya gözaltında öldürülen kişilerin listesi uzuyor. Soruşturmalar yapılıyor, ancak polis memurlarının mahkumiyetleri neredeyse hiç olmuyor. Bunun yerine, olay örtülüp ve süpürgeyle süpürülüyor. Örneğin Oury Jalloh'u hücresinde bir şilteye kimin bağlayıp ateşe verdiğini halen kimse bilmiyor. Polis Soruşturmalarını Polis değil, bağımsız kurumlar yürütmelidir

Daha bu hafta, Frankfurt polis memurlarının, gizli soruşturmaların bir parçası olarak telefonlarının aşırı sağcı ve anayasaya aykırı içerikler için aranabileceği konusunda gizlilik yemini eden meslektaşları tarafından özel olarak uyarıldığı bildirildi. Bu uyarının, aşırı sağcı polislerin sohbet gruplarında örgütlenmelerine işaret edebilecek herhangi bir kanıtı yok etmek için yeterli zaman kazanmalarını istemekten başka ne anlamı olabilir.
Ülkenin farklı bölgelerinde meydana gelen tüm bu olaylar birlikte ele alındığında tek bir şeye işaret ediyor: Sistem arızası.

Sistem hangi ülkede olursa olsun polisin, halkın koruyucusu olmasından çok sistemin emir eri olmasını; kendi suçlarına sessiz kalmasını istiyor. Bunu sağlayabilmek için de, polisin de gırtlağına kadar suça bulaşması için çaba sarfediyor. Bu nedenle de devlet makamları öncelikle kendilerini ve polisin güçlerini korumakla ilgileniyorlar; bu da sorunların çözümünü geciktiriyor.

Savcıya göre, Dortmundlu saldırgan ve olay ölümle sonuçlanan fiziksel zarar şüphesiyle soruşturuluyor. Ancak tarafsızlık nedeniyle soruşturmayı başka bir polis makamı, yani Recklinghausen'den meslektaşları devralmış bulunuyor. Kendi bölgelerindeki vaka ise kısıtlama ve biber gazı kullanımı sonrası ölüm - Dortmund'tan meslektaşları tarafından inceleniyor. Ne yazık ki bu soruşturmaların ne kadar tarafsız ve bağımsız olacağını şimdiden öngörmek mümkün. 

2000-2006 yılları arasında büyük şehirlerde NSU adlı ırkçı terör grubunun sekizi Türkiye kökenli, birisi Yunan ve bir de Alman kadın polis katledilirken yaptığı hata ve ihmalleri nedeniyle imajı çizilen Alman polisinin dikkat etmesi gerekiyor çünkü bu öldürmelerle de inanılmaz güven kaybedecekler…