Cumhuriyet gazetesinin 17 Ağustos, Çarşamba günü Web sitesinde „Türkiye'nin ilk Ermeni kaymakamı Berk Acar kimdir?“ başlığı altında geçilen ve devamında „Berk Acar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk Ermeni kaymakamı oldu.“ haberi Türkiye’nin gündemine taşınarak resmen devletin nasıl dıştalayıcı bir ırkçı politika izlediğinin resmi belgesi oldu diyebiliriz. Gerçi bu haberle kamuoyuna Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olan ve TC - Anayasasına göre normal olması gerekenin anormaleştirildiği ve bir istisna olarak kamuoyuna yansıltılması devletin hoşgörü ve eşit vatandaşlık hakkının bir insanlık hakkı olduğuna ne kadar uzak ve yabancı olduğunu da göstermektedir.

Bu ve benzeri haberler Türkiye’nin Türk ve Müslüman olmayan diğer inanç ve kültürel kimliklerine sahip kişilerin devlet kurumlarında sorumlu yerlere getirilmesi nerdeyse yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde halen bir istisnayı teşkil ettiğinin somut bir belgesidir.

TC- Vatandaşı olan her bireyin bu tür makamlara getirilmesinin liyakati temel alan kriterleri yerine getirdiğinde normal olması gerekirken, - bu benzeri atamaların çokkültürlü Batı Avrupa toplumlarında bir haber değeri yok -, Türkiye’de medya’nın gündemine isminin önüne “Ermeni” kelimesinin eklenerek oturtulması çokkültürlülüğü – kağıt üstünde vatandaşta olsa – kültürel farklılığı içselleştirmekten çok uzak bir toplum olduğumuzu göstermektedir. Bu haberle öne çıkarılmak istenen pozitif ayrımcılık bilinerek veya bilinmeden bir dıştalanmaya dönüşmektedir.

Medya’nın kamuoyu gündemine taşıdığı diğer bir konuda Psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen’in, katıldığı bir programda “Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır." ifadeleri oldu. Demokrat geçinen ve toplumun tümünü kucakladıklarını her söylemlerinde dile getiren kişilerin bu ve benzeri ifadeleri toplumu hep ayrıştırmış, ayrıştırmayla kalmadığı gibi cephelere bölmüştür. İktidarın toplumu ayrıştırma politikası tamda bu noktada destek bulmaktadır.Bir psikoloğun başörtülü olup olmamasından ziyade, bu kişinin hastalarına karşı duruşu önemlidir.Bir insanın dış görünüşünden çok mesleki ehliyeti ve profesyonel yeteneklerini karşısındaki kişiye zerar vermeden kullanıp kullanmaması öncelik olmalıdır. Bir insanın beyninin içinde idolojik saplantıları varsa modern giyimli olsada bir dıştalanmaya kapı açmakta ve dezavantaja dönüşerek ırkçılığa kadar, - etnik kimlik üzerinde yapıldığında - varmaktadır.

Empati ve Hoşgörüden uzak toplumlar kendi içlerinde sürekli sorunlar üreterek, insan onurunu hiçe sayarak parçalanmaya kapı açmışlardır.

Bugünlerde gösterilmesi gereken en önemli duruş insanların dışgörünümü ve giyimine göre değil ideolojik ve siyasi duruşlarına göre değerlendirilmeleridir. Aksi iktidarın ayrıştırma politıkasının bir parçası oluruz.