Burada sizin kazandığınız bir zafer olmayacak. İnsanların ve doğanın sömürülmesine direnmek uzun bir özgürleştirici süreçtir. Bu özgürleşme sürecindeki her direnişin yanındaydık, yanındayız. Öğreniyor ve büyüyoruz.

Almanya’nın geleneksel “Savaş Karşıtı” yürüyüşleri, 2023’ün ilk haftasında, yerini “Ukrayna’ya Destek” yürüyüşlerine terk etti!

Elma-armut transfer ediliyormuşçasına: “Biz Kazanacağız!” şiarıyla, Rusya karşısında onurlu bir duruş sergilemeye odaklandırılan azımsanmayacak bir kitle, Ukrayna’ya silah gönderimlerini “Yaşasıııın” çığlıklarıyla alkışlamaktaydı.

Tüm dünya çapında “Gündem” olarak verilen haberlerin kesintisiz dört halkası, ana başlıklarıyla şöyleydi: Savaş, Enerji Krizi, Enflasyon ve Seçim. Ve bu başlıkların bir tiyatro oyunu gibi sergilenmeye devam edildiği, kanıksatıldığı bir dünya gerçekliğinde, şimdi onlarca ülke sular altında. Filipinler, Pakistan, Suudi Arabistan vd. ülkelerin sellerle boğuşmaya ara dahi veremedikleri şu dünya gerçekliğinde, yaşanabilir birer toprak parçası olarak kalıp kalamayacakları dahi belirsiz!

Bu yerle bir oluşun ana sebebi-tetikleyicisi, evet, daha 1960’larda keşfedilen bilgisayarların yardımıyla, yani bundan yetmiş yıl önce dahi somut olarak tespit edebildikleri: İnsan eliyle havaya ve toprağa salınan karbondioksit oranının doğanın dengesini altüst edişi!

Neden Lützerath?

İşte böyle bir manipülasyon safhasında, özellikle Avrupa topraklarında toplumun en ileri kesimlerinin dahi kış uykusuna dalabileceği bu tarihsel dönemde: Lützerath Direnişi’yle birlikte, buz kırıldı, yol açıldı!

Lützerath Direnişi, yaklaşık 200 gündür süren bir direniş. Direniş boyunca civar bölgeye betonlarla örülen 700 barikat var. Ve bu yüzlerce barikatla birlikte, direnişçilerin kurduğu yüzlerce çadır da, Ocak ayının ortalarına dek tamamen toparlanıp linyit kömürü çıkarımına “rahatlıkla” devam edilecek.

İklim Hareketleri içerisinde bulunan gruplar, parça parça direnişlerin toparlanması açısından dünya çapında “Savunma Alanı” niteliğinde bölgeler belirlediler. Bu bölgelerdeki direnişlerin yüzlerce kurum ve onlarca ülke insanı tarafından “sömürgeciliğe karşı” bir tarihsel nişaneye dönüştürülmesini hedeflediler.

Lützerath’ta bu alanlardan biri oldu. Sebebi RWE AG’nin –Alman Enerji Şirketi- bu bölgede bulunmasıydı.

Lützerath bölgesinin dünya enerji tedariği açısından pozisyonu şöyle: Bölgede merkezi bulunan RWE AG, borsalarda da önemli rolü olan bir enerji tedarik grubu. Satış açısından, Almanya'daki en büyük dört büyük enerji tedarikçisinden biri. Zamanla Hollanda'nın önde gelen enerji tedarikçilerinden biri olur. Başta İngiltere, Belçika, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Doğu Avrupa, Türkiye, ABD ve Tayvan olmak üzere bir çok ülke açısından da önemli bir enerji tedarikçisidir. Şirket yeryüzünü delik deşik ederken: “Az karbondioksit salınımlı enerji üretimi devrimi” reklamlarıyla piyasada yüz gösteren ilk firmalardandır.

Direnişi gerçekleştirenler kim?

Direnişe katılan kesim sanatçısından yazarına, öğretmeninden öğrencisine, işçisinden köylüsüne 7’sinden 70’ine değil, 9’undan 90’ına bir mozaiği kapsıyor. Bu mozaiğe basın emekçileri de destek vermekte. Fridays For Future-Gelecek İçin Cumalar- çatısı altında harekete geçen 200’ün üzerinde organizasyon da 8 Ocak tarihinde binlerce kişilik bir katılımla Lützerath’a aktı. Ve hepsi bir ağızdan şunları haykırdı:

“Politik baskılara ve kriminalizasyona karşı geri adım atmayacağız. Sustukça sıra herkese ve tüm topraklara gelecek. Bunun bilincindeyiz. Bu yüzden buradayız. Eylemlerimize devam edeceğiz...”

Bu direnişlere Nijerya, Peru, Meksika, Filipinler ve daha bir çok ülkeden gelip sürgünde yaşayan gazeteciler de katılmaktalar. Ve kendi ülkelerindeki doğal afetlerle birlikte insan hakları ihlallerini de sürekli bu platformda paylaşmaktalar. “Bizim topraklarımızda yaşananlarda bu toprakların payı ne? Biz neden buradayız? Doğu-Batı, Kuzey-Güney zıtlığının hangi çağındayız?” gibi soruları, aralıksız bir faaliyet olarak tüm platformlara taşıyorlar.

200 günlük Direniş’e Özel Güvenlik Birimleri’nin müdahalesi nasıl meşrulaştırıldı?

Evini henüz terketmemiş olan ve direniş evi ilan eden bölge sakinlerine, abartısız her hafta sonu sembolik olarak yeniden hayat sürdürülmeye başlanılan yaklaşık 700 noktaya –ağaç evler, süreklileştirilen kamplar, barikatlar- ve bu bölgeye akan on binlerin desteğine rağmen köyün tamamen tahliye kararı nasıl alınabildi? Bayram kutlamalarından ibadete dek, önemli tatil günlerinin dahi burada geçirilmesi gelenekselleştirilen bu köyün tahliye kararı nasıl alınabildi?

Ve eylemcilere devletin görevlendirdiği polislerin değil, RWE AG.nin kiraladığı Özel Güvenlik Birimleri’nin böyle pervasızca müdahalesi nasıl meşrulaştırıldı?

Aktivistler şimdiye dek direnişe ve konaklamalarına her müdahalede anayasal haklarını polisin yüzüne haykırmaktalardı. Bu kez de öyle yaptılar. Ancak geçen yıl RWE AG. bu sorunu da kökten çözdü. Lützerath bölgesinde sadece linyit kömürü çıkarılan toprak parçasını değil, konaklanılabilecek tüm sınırları kapsayan toprak parçasını satın aldı.

Direnişçiler son eylemlerinde, direk Özel Güvenlik Birimleri tarafından RWE AG.nin topraklarına izinsiz adım atmakla suçlandılar.

Hukuki anlamda işler tamamen sarpa sardı. Ve Almanya çapında isyan daha da büyüdü.

Direnişler boyunca sayısız yazılı ürün doğdu

Direnişler boyunca binlerce sayfalık bir arşiv oluşturuldu. Savaş-Göç-Sığınma Hakkı, Kurtarma Ekipleri, Politik Tutsaklar, Katliamlar, Hukuk vd. her ülkenin bağrında sancılar yaratan ana konulara yönelik sayısız yazılı ürün doğdu.

Direnişçiler arasında, eğitim dönemlerinin birer yılını Filipinler, Küba, Türkiye hatta hatta Rojawa bölgesinde stajiyer olarak tamamlayan insanlar var. Dolayısıyla bu ürünlerin içeriği sadece Avrupa merkezli değil. Aksine ağırlıklı olarak baskı-sömürünün yoğun yaşandığı ülkelere ayna tutmaya ve asıl olarak bu ülkelerle dayanışmaya önem veriliyor.

Bunların bir kısmı geçen yıl, bir kısmı da hemen 2023 yılı başında kitaplaştırıldı. Tüm aktivistler arasında toplu raporlar halinde paylaşmak, üzerinde tartışmalar gerçekleştirmek gelenekselleştirildi.

2023’e sansürle girildi

Lützerath Direnişi’nin haber yapılmasına dahi yasak getirildi. Gazetecilere Emniyet Birimleri tarafından bu yasak iletildi. Bu resmi belgenin paylaşılması dahi sansürlenince, direnişçiler tüm basın emekçilerine ve Temel-Anayasal Hakları Koruma Temsilcileri’ne bir Basın Konferansı çağrısında bulundular.

8 Ocak tarihinde binlerin buluştuğu Lützerath’ta bu Basın Konferansı da verimli bir şekilde gerçekleştirildi. Temel-Anayasal Hakları Koruma Temsilcileri ile birlikte oluşturulan Gözlemci Basın Heyeti 10 Ocak itibariyle 24 saat alanda denetim yapmaya başladı.

Özellikle Dijital Medya Anayasası’nın işletilişindeki çarpıklıklara temsili bir örnek olması açısından, çalışmanın resmi duyurusu bizzat bu alanda ihtisas yapmış olan Temel-Anayasal Hakları Koruma Komitesi'nden Britta Rabe ve Michèle Winkler tarafından yapıldı.

Bu direnişler nasıl devam edecek?

Şu anda Almanya’nın 14 eyaletinden polis konvoyları tekrar Lützerath’a kaydırıldı.

Basın: Basın mensuplarının girişi tekrar yasaklandı. Ancak bazı basın mensupları zaten çeyrek asırdır İklim Aktivisti! Ve oluşturulan Gözlemci Heyet görev başında. Yani resmi olarak gazeteci haberleri devrede.

Polis şiddeti: Yaklaşık son beş yıldır Almanya’da da polisin eylemcilere şiddet uygulaması münferit bir vaka olmaktan çıktı.

Direnişçiler: Tüm şehirler orada nöbet bekleyen yüzlerce direnişçiye destek vermek üzere sokağa dökülmeye devam edecek. Wien’den Prag’a dek uluslararası anlamda destek eylemleri sürecek.

Taa ki köyün tasfiyesi tamamlanana dek...

Sonra! Sonra başka bir toprak parçasına!

Yaklaşık 15 yıldır aralıksız olarak örülen bu direniş zincirinde bulunan aktivistlerin literatüründe “Kazanmak-Kaybetmek” kelimeleri yok. Bu kelimeler, “anlamı kalmayan kelimeler” olarak nitelendiriliyor.

Aktivistler adım adım, ülke ülke ilerleyerek belirli kollektif ağlar oluşturmayı hedeflediler. Bu zincirdeki Lützerath Direnişi, çeperinde toplayabildiği toplumsal kesimler ve bu kesimlerin taleplerinin birbirleriyle ortaklaştırılması açısından önemli bir deneyim oldu.

Yaklaşık 15 yıldır aralıksız süren bu direnişler zincirinde yer alan tüm insanlar, direnişlerini şöyle nitelendiriyorlar:

“Burada sizin kazandığınız bir zafer olmayacak. İnsanların ve doğanın sömürülmesine direnmek uzun bir özgürleştirici süreçtir. Bu özgürleştirici direnişlerin her birinin yanındaydık, yanında olacağız. Öğreniyor ve büyüyoruz.