“Şiir yazdığı dönemi hatırladı. O bir daha geri gelmeyen, gelemeyen namuslu insanların gidişini düşündü ...

Bu kış zemherinde çatlar nasırlı yüreğim.

Gülüşlerimde gizlenir gözyaşlarım.

Bir ur daha çıkar kapakçıklarında kalbimin.

Namuslu sevdalar gömülür kimsesizler mezarlığına.”

***

Kolay sanılır Avrupa’da olmak. Yaşamak, direnmek, üretmek. Edebiyatta ve sanatta sebat eyleyebilmek:

Kolay sanılır!

Göçmen-sürgün olmak. Bunun çevrelediği demir parmaklıklara rağmen özgürlük tutkusunu ve onu edinme cesaretini kaybetmeden hep bir firar eylemine yönelmek. Üretmek, üretmek ve üretmek. İnsanlaşma mücadelesindeki en zorlu yollarda ilerlemek. Hem de yeryüzünün daha da pervasızca talan edildiği, ötekileştirmenin daha yüksek zirvelere tırmanmayı hedeflediği bu asır, aşılması gereken çok daha büyük engellere gebeyken bu yollara koyulmaktan korkmamak:

Kolay sanılır!

Aşil Topuğu. Kitap düştü elime. Kapağında, görür görmez tanınabilecek ve izleri kendine has bir betimleme. Tabii ki Muzaffer Oruçoğlu’nun çizimiyle.

Arka kapakta Ömer Leventoğlu’nun kitap hakkındaki düşünceleri: “Elinizdeki kitapta; ... Bu sadelik, yalınlık ve naiflikle ister istemez bağ kuracaksınız. İster istemez karakterlerle empati yapacaksınız. Herhangi bir çabaya gerek kalmaksızın; dinin, felsefenin, edebiyatın, gurbetliğin, yokluğun ve yoksunluğun, kültürler arası savaşın ve insani dayanışma olanaklarının evrenine dalacaksınız ...”

Ve işte ömrünün yarısından fazlasını tiyatro sanatının yollarıyla, yolcularıyla beslemekten yılmamış bir kalem. Tarifi imkânsız bir heyecan ve merak sardı beni kitabın kapağını açarken.

***

“Kalabalıklara karışan gölgesiz adımlarla yürümüştü üstüne yaşamın. Kavganın en önünde değildi hiçbir zaman, çok da arkasında sayılmazdı fakat dövüşenlerin. Düşenlerin ardından demir almış son yelkenlinin rıhtımda bıraktığı yalnızlık kadar soğuk ve karanlıktı düşleri...”

Sevgili Kenan,

Wiesbaden’deki tiyatro provalarında gördüğüm Kenan’la, Wetzlar’da ve Frankfurt’ta gördüğüm Kenan arasında dağlar kadar fark vardı. Gießen’de sınırlı olanaklar içerisinde sınırsız bir oyun çıkarılışının ardından, yakaladığın kolektif çalışmayla oyuncular üzerinde bıraktığın unutulmaz izleri dinleme imkânım da oldu.

Göçmeni-sürgünü kuşatan bu demir parmaklıklara inat: Onca okuma-yazma, prova, kostüm hazırlama ve sahne deneyimlerinin ardından, BİR ROMAN DURAĞINDA ÇIRILÇIPLAK VE YALINAYAK KONAKLAYARAK geçmişten geleceğe yönelen bir maratona çıkmak hiç de kolay bir iş değildi. Umuda, özgürlüğe yelken açmakta kendine özgü, insanı tökezletmeyen böyle bir yol inşa etmek hiç ama hiç kolay bir iş değildi.

Açıkçası, “Tiyatroculuk deneyimlerinin çokluğunun roman yazımındaki dezavantajları”, gibi bir kaygıyla başladım kitaba. Kaygım yersizmiş. Aksine! Bu diyarlarda, kapitalizmin bataklığına ve insanın kendisine-emeğine yabancılaşmasının boyutunun çırılçıplak görülebildiği bu diyarlarda, gerçekten YALINAYAK BİR YOLCULUK çıktı karşıma. Ben de yolcularla birlikte koyuldum yola!

Bu zor işin üstesinden gelinmiş, hayat-tiyatro yolculuklarındaki tek bir adım dahi heba edilmeyerek ve beslene beslene büyütülerek muazzam, tertemiz-sade bir ürün getirilmiş bu dünyaya: Aşil Topuğu!

***

Ömer Leventoğlu’nun betimlediği gibi, “Onun için bir deneme, ancak edebi metinlere ilgi duyan okurlar için, dili ve hikâyesiyle klasikleşme potansiyeli taşıyan özgün bir roman”: Aşil Topuğu!

Firara koyulmaktan vazgeçmeyen maceracı yüreğine, gerçeklerle yüzleşmekte olgunlaşan cesaretine ve işte bunlarla birlikte Aşil Topuğu’na yoğunlaştırmaktan men etmediğin emeğine bin selam.

Bu yürek, bu cesaret ve bu emekle buluşan gözlerin çoğalmasını umut ediyorum tüm yüreğimle.

Yolunuz açık olsun!

Kitabın künyesi: Kenan Taşkesen, AŞİL TOPUĞU. Babek Yayınları, Eylül 2022.