Pandemi sürecinin başlangıcında ne kadar şaşkındı insanlık. Belirsizlik hâlinin insan psikolojisi üzerindeki etkileri ne kadar yoğundu. Ne çok şey düşünüldü ve yazıldı o dönemde.

“Kapanma” dönemlerinde, ayaklar yere basılıp ne çok soru sorulmaya başladı. “Ne büyük bir kaos yaşatılmış bize. İş, ev, aş, tüketim çılgınlığı...” diyerek, bir durup dindi insanlık.

Peki ya sonra! “Sakın endişelenme, sakın korkma” yönlü bu büyük psikolojik bombardıman devam etti.

“Hayatın tadını çıkarmaya bak, kendinle ilgilen, ürettiklerinle mutlu ol, sana zarar getirecek hiçbir şey yapma, kendini koru ...” yönlü ilerleyen manipülasyonlar had safhalara ulaştı. Hem de Militarizm Literatürü tüm dünyanın merkezine oturmuşken. Doğallaştırılmışken!

“Sen kapitalizmin uzvusun, film gibi izle dışında olanları, hayatına bak, yeter ki hayatına dokunmasın tüm bu olanlar” rolü iliklere kadar sirayet ettirildi. Bu rol, toplumun en ileri kesimlerine dek giydirildi.

Gençlik! Onun doğasına yabancıydı henüz bu döngü. Ve bu dünya gerçekliği karşısında endişelenen, insanlığa ne korkunç bir gelecek hazırlandığını iliklerine kadar hisseden bir gençlik çıktı ortaya. Ve sayısız akademisyen istifa etti görevinden.

Daha ötesi mi var! Milyonlarca insan bombalar altında. Pakistan, Filipin ve daha bir çok ülke yeryüzüne veda etmek üzere, sular altında. Dünyanın her köşesinde yeni hapishaneler inşa edilmekte. Her gün, hangi toprak parçasında yeni doğal afetler olacağına yönelik hazırlıklar yapılmakta. Şurada, Almanya’da dahi uzay filmlerine taş çıkartacak denli teknik donanımlı özel güvenlik birimlerinin ev basma tatbikatları ve insanları tam iki kaşının arasından vurabilme kabiliyetleri tanıtılıyor bizlere. Bütün bunlar burnumuzun dibinde, kapımızda!

Tüm bunları takip eden, bilimsel verilerin ne anlama geldiğinin endişesini ve korkusunu taşıyan, bu gidişata dur demek isteyen azımsanmayacak sayıda bir doğum da gerçekleşti bu yeryüzünde.

Bu doğum da acilen engellenmeye çalışıldı. Sansür yasaları, ifade özgürlüğünü neredeyse yok eden yasalar. Bu diyarlarda dahi her gün verilmeye başlayan para-hapis cezaları.

Bütün bu kaos içerisinde nasıl bir “canlı” hâline geldi insan. Nasıl bir “canlı” hâline getirildi. Bizler ve en yakınlarımızdakiler, nasıl bir “canlı” hâline geldik? Tamamen kapitalizmin birer uzvu hâline gelmek! Bu korkunç, endişe verici bir şey değil mi?