CDU yeniden AfD ile birlikte çalışmayacağını açıkladı. AfD bu partiyi kendisine yakın olarak görüyor ve tabanını etkileyebileceğini düşündüğü için de sürekli olarak işbirliği teklif ediyordu. Yeniden olumlu yanıt alamadı.

Helmut Kohl döneminde daha farklı olabilirdi. Sonuçta, önemli benzerlikleri bulunmasına karşın, AfD, NPD değildir; Federal Parlamentoda temsil edilmektedir.

Kohl döneminde mümkün olabilecek şu veya bu orandaki işbirliği bugün ve bir süreden beri mümkün değildir. Bunun önemli nedenlerinden bir tanesi, CDU’nun en büyük göçmen grubunu oluşturan –Alman vatandaşlığına geçmiş- Türklerden en az yüzde 10 oy alıyor olmasıdır. Bu sayı artma yönünde gelişmektedir.

CDU muhafazakardır ve klasik değerleri savunur. Bunlar da büyük oranda sağcı olan Türk toplumuna uygun olan değerlerdir. Geriye farklı olan dini inanç kalmaktadır ki, bu da CDU’nun politikasını değiştirmesiyle büyük oranda sorun olmaktan çıkmıştır.

İslam içindeki değişik mezhepler camilerini serbestçe yapabilmekte ve yöre halkının bir bölümü “bu kadar cami fazla” dediğinde karşılarında CDU’yu da bulmaktadırlar.

Türkiyeli göçmenlerin çifte politik kimliği ortadan kalkmamış olmakla birlikte gerilemiştir. Diyelim 20-30 yıl önce Türkiye’de sağ partileri tutan Türkiyeliler, Almanya’da çoğunlukla SPD’yi tercih ederlerdi. Gerekçeleri, bu partinin göçmenlerin haklarını daha iyi savunmasıydı.

Bu durum ortadan kalkmamış olsa bile gerilemiştir, artık Türkiye’de sağı tutan Almanya’da da sağa yönelmektedir.

Son federal parlamento seçiminde daha önce Türkiye kökenlilerden yüzde 65 oy alan SPD, bu kez yüzde 35’te kalmıştır.

Sağın her yerde sağ olması gerçekte olumlu bir gelişmedir.

CDU Alman vatandaşı olmuş Türkiyelilerden artan oranda oy aldığı için AfD ile birlikte görünmekten özellikle kaçınacaktır.