ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde günümüzde özellikle canlanan Rusya ve genel olarak Rus insanı karşıtlığının tarihsel kökleri hem vardır ve hem de bu konuda dikkatli olmak gerekir.

20. yüzyılın en büyük iki savaşında, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında Rusya ile bu ülkeler müttefikti.

Birinci Dünya Savaşı’nda Çarlık Rusya’sı ile İngiltere ve Fransa müttefikti; karşı tarafta ise Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu vardı.

İkinci Dünya Savaşı’nda ise Almanya-İtalya-Japonya’ya karşı SSCB-ABD-İngiltere ve Fransa ittifakı vardı.

Buradan hareketle Rusya olmadan büyük bir savaş düşünülemezdi sonucuna varılabilir. Rusya politik ve askeri olarak –rejimi ne olursa olsun- dikkate alınması gereken bir güçtü.

Bu nedenle ABD ve müttefiklerinin tarih boyunca rejimi nasıl olursa olsun Rusya’ya sürekli karşı oldukları söylenemez. En azından müttefik olarak savaştıkları dönemler için söylenemez.

Rusya konusunda sürekli rahatsızlık yaratan olgu, bu ülkenin Batı değerlerinden farklı kendine özgü değerlere sahip olması ve bununla da kalmayıp değişik alanlarda alternatif üretebilmesidir. Alternatif üretmek sadece askeri alanla sınırlı değildir. Rusya edebiyat, müzik, bale ve değişik bilimsel alanlarda dünya çapında insanlar yetiştirmiştir.

Farklı olmak ve bu farklılığı alternatiflik düzeyine yükseltebilmek özellikle rahatsızlık vericidir. Bu rahatsızlık belirli dönemlerde –mesela son olarak Rusya-Ukrayna savaşında- görünür olur, bazen da geri çekilir.

İtalya’da bir üniversite Ukrayna savaşı üzerine Dostoyevski ile ilgili dersi kaldırmış, sonra protestoların ardından kararından vazgeçmişti.

Olay bir yanıyla anlamsızdır, denilebilir ki Dostoyevski’nin bugünkü savaşla ne ilgisi vardır?

Başka bir yanıyla da anlamlıdır çünkü Dostoyevski Rusya’nın kendi değerlerine sahip çıkmasını ve Batılılaşmamasını savunan kişidir. Üniversite yönetimi bunu dikkate alarak mı dersi –protestolar sonucu bir süreliğine- müfredattan kaldırmıştır, bilmiyoruz.

Bugün geçmişin devamı değildir ve bunu en iyi Türkiye-Rusya ilişkisinde görebilmek mümkündür.

Osmanlı İmparatorluğu Çarlık’a karşı girdiği bütün savaşları kaybeder. TC döneminde de SSCB sürekli tehdit olarak görülmüştür. Son yirmi yıldır ise Türkiye ile Rusya Federasyonu’nun arası iyidir. Eski “Moskof düşmanlığı” kalmamıştır. Türkiye, Rusya ile Suriye’de işbirliği yapmakta, özellikle gaz ve petrol alımı konusunda ticaretini geliştirmektedir. Rusya, Türkiye’de nükleer santral da yapmaktadır (şimdilik bir tane ama artabilir).

Ek olarak Türkiye Rusya’ya karşı uygulanan ambargoya katılmamaktadır.

Komşu bir ülkenin bu tutumu Rusya için özellikle önemlidir.

Bu yıl ülkeye gelen turist sayısında Almanların ilk sırayı Ruslara bırakması beklenmektedir.

Tarihten çok sayıda tersi örnek verilebilir ve bunlar doğrudur da ama önemli olan bugündür. Tarihteki değişmeyi dikkate almak gerekir.