Öncelikle, bu kitabın elime ulaşma hikâyesini anmadan geçemeyeceğim.

Yaz vakti, haziran! Ben Allahın Alamanya’sında yine bir “Masa”yı tecrübe ederken, Erganili Ergün Hocam, taaa Ergani’ye ulaştığında bu kitabı postaladı bana. 71’de, kendi kuşağının Berlin’deki kaçak zamanlarının tecrübeleriyle, bunun farkındalığıyla!

Bilinir, kuşaklar arasındaki çatışma süreklidir. Ancak kuşaklar arasında açıldıkça açılan mesafe, yıkılan köprüler; içerisinden geçtiğimiz asrın bizleri ne hâle getirdiğinin de yüzleşmemiz gereken emareleridir. Kapitalizmin insanlığı atomize etme sürecinin üzerimizdeki etkileri; tek kelimeyle KORKUNÇ! (Şanar Yurdatapan’ın bu köprülerin yıkılmaması yönündeki tükenmeyen haykırışlarını duyanların da çoğalması umuduyla deyip geçiyorum).

Böyle bir zamanda, ne zahmetlerle bana ulaşabilen bu kitabı elime alınca hüngür hüngür ağladım. Sürgündeyiz işte! Henüz 20’li yaşlara merdiven dayadığımızda, İstanbul Sahaflar Çarşısı’ndaki kitapların kokusu sızlattı yine burnumun direğini. Simit yemek pahasına da olsa Belge Yayınları’nın kitaplarını kemirme tutkusundaki fareliklerimiz geldi aklıma... Belge Yayınları’na yapılan her saldırıyı, kendi evimiz basılmışçasına yaşadığımız dönemler...

İleride kaleme almak üzere, şimdilik sadece; bu değil, daha birçok sebeple birlikte İnci Tuğsavul’un 2012 yılında kaleme aldığı bir Önsöz’deki satırın altını çizmeden geçemeyeceğim: “Ergün de, bizler de, bu kavganın, bu yeniden yapılanmanın ödün vermez militanlarıyız.”

Gerçekten de öyleler: KOCA ÇINARLARIMIZ, İYİ Kİ VARLAR! VE İYİ Kİ ONLARDAN ÖĞRENME ŞANSINI YAKALAYABİLEN BİR KUŞAK OLABİLDİK!

***

“İşçi sınıfı ve emekçilerin hem kapitalizmi, özellikle bugünkü kolektif emperyalizmi ve yeniden Marksizm’i, Leninizm’i daha yakından detaylı öğrenip, 70 yıllık reel sosyalizmde yapılan olumlu ve yanlış işleri tanıyıp, kolektif emperyalizmin alternatifi olan enternasyonal kolektif sosyalizmi kurma amacında bilinçli sınıfsal savaşlarını sürdürmesi artık kaçınılmazdır.”

***

İşte yine şu günlerde! Radyo haberleri yine Çin ve ÇKP Kongresi açıklamalarıyla başlatılıyor, tarihin yaralarına tuz basılarak. Dış politika uzmanlarıyla röportajlar, sayısız makale döktürülüyor yine. Sokak röportajları, Çinlilerle. Taiwan gündemde, oradan da sokak röportajları. Sosyalizmin-komünizmin diktatör bir rejim olduğu ve bu yaraların hâlâ sarılamadığı çamurları saçılıyor ortalığa.

Zaten tarumar edilen bu yeryüzünde, “tarihsel suçu” dinamitlenerek cezalandırılması gereken diyarlar hep aynıymışçasına, her kafa sıkıştığında pim çekiliyor ve bu tarihe hesap çıkartılarak patlatılıyor. Utanılmadan, yüzsüzce!

Yamalı bohçaya çevrilen sayısız ülkeye ve işte böyle bir yeryüzüne; yine İpek Yolu, Kızıl Deniz, Kanallar, ada bağlantıları, yani yine yollar bir yoluna konulmaya çalışılarak yeni bir elbise biçilmeye çalışılıyor. (Ragıp Zarakolu’nun bu kitap yayınlandığında, yani 2019’da kaleme aldığı yazı, hiç abartısız bu hafta için yazılmış gibi. Bkz: https://artigercek.com/makale/ipek-yolu-ya-da-kolektif-emperyalizm-109875 )

***

“Kapitalizmin tarihsel gelişimiyle bugüne vardığı kolektif emperyalizm safhasına gelişini daha iyi ve temelden anlamak için Karl Marks’ın iki ana ekonomik ve sosyal kanununa bakılmalıdır. Bunlardan birincisi özde konsantrasyonu, ikincisi ise kapitalistin ve kapitalin, geniş anlamda ekonomik yapının genişlemesini, globalleşmesini belirtiyor:

Birinci kanun: Kapitalizmin amacı kârdır (Profit). O kâr için vardır; o kâr tutkunudur (gierig). (MEW. 23, s.788, 250. dipnot. Dietz Verlag, Berlin, 1972). Kapitalin birikimi, merkezileşmesi (Konzentration und Zentralisation des Kapitals): Üretim araçları iki yönlü birikti-yığıldı ve merkezileşti. Bireysel sermaye birikimiyle ve birliktelikle... (K. Marx, Grundrisse, s. 484 ve Kapital 1, MEW 23, s. 652).

Burjuvazi halkı merkezlere (şehirlere) yığdı, üretim araçlarını merkezileştirdi ve varlığı az ellerde topladı. Netice olarak zaruri politik merkezcilik oluştu.

Sie (Bourgeoisie) hat die Bevölkerung agglomeriert, die Produktionsmittel zentralisiert und das Eigentum in wenigen Haenden konzentriert. Die notwendige Folge hiervon war die politische Zentralisaton (Manifest der Kommunistischen Partei, s.48, Dietz Verlag, Berlin, 1970)

İkinci Kanun: Eğer burjuvazi yok olmasını (batmasını) istemiyorsa, tüm milletleri kendi üretim biçimini almaya (aynı kendisinin ürettiği üretim şeklinde üretmeye) zorlar.”

***

Sadece 172 sayfalık bu kitapta Kolektif Emperyalizm ve Türkiye’nin Konumu* tarihsel-ana hatlarıyla bir ders kitabı titizliğiyle örülmüş ve âdeta “Çözüm üretmek üzere örgütlenmek isteyen önce işin ABC’sini kavramalı, ardından sürekli bilgi ağacını sulamalı ve dünya böyle yorumlanmalı-değiştirilmeli; aksi mümkün değil” denilmiş!

Kitapta Kolektif Emperyalizm’in tarihsel gelişimi ve bu gelişim seyri içerisinde Türkiye’nin konumlandırılışı, çok kısa-özlü bir biçimde şu ana başlıklar altında açımlanmış:

Finans Oligarşisi, Dünyanın Tanınmış En Büyük Varlık Fonları, Türkiye Varlık Fonu, George Soros’un Bazı Önemli Aktiviteleri, Dünyanın En Önemli Düşünce Kuruluşları, Dünyaya Yön Veren Konferanslar, Kolektif Emperyalizm, Darbe ve Askeri Müdahaleler, Kolektif Emperyalizmi Yansıtan Dünya Tekelleri, Kolektif Emperyalizmde Devlet ve Demokrasi, Avrupa Birliği, NATO, Militer Endüstri Kompleksi, Kolektif Emperyalizm Sürecinde Din, Kolektif Emperyalizmde Toplum ve Tahribi, Terör ve Savaş Konsepti, Afganistan Savaşı, Suriye Savaşı, Kolektif Emperyalizm Öncesi Türkiye, Türkiye’nin Kolektif Emperyalist Eksene Geçişi, AKP sürecine dek TC. tarihi, AKP Süreci-AKP’nin İlkeleri ve Uygulamaları, Burjuvazinin Güncel Durumu-İşçi Sınıfı ve Emekçilerin Güncel Durumu: Ekonomik-Politik Durumları, İşsizliğin Maaşı: Temel Gelir, Enternasyonel Kolektif Sosyalizm.

***

Dijital Medya’nın algı ve bilinci koca bir yanılgı mıknatısına çekmeyi süreklileştirdiği bu asırda, daha fazla geç olmadan “İşin ABC’sinden başlamak”tan yüksünmeyen bir okuma-öğrenme-eyleme yolunda sebat edenlerin çoğalması umuduyla...

*Dr. Ergün Sönmez, Kolektif Emperyalizm ve Türkiye’nin Konumu, Belge Yayınları 2019.

Ergün Sönmez: 1936 DiyarbakırErgani doğumlu. İlk ve ortaokulu Ergani’de, liseyi Diyarbakır’da okudu. 1957’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi, aynı zamanda Yüksek Gazetecilik Enstitüsü’nde okudu. 1962-1964 yıllarında yedek subaylık görevinin bir buçuk yılını Kasımpaşa Payale Paşa İlköğretim Okulu’nda yaptı. Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yarım dönem 4. sınıfta ve 5. sınıfta öğretmenlik yaptı. 1965’de İş Bankası’nda çalışmaya başladı. 1966’da Almanya’ya gitti, 4 yıl düz işçiliğin ardından Berlin’de 26 yıl öğretmenlik yaptı. Aynı dönemde Berlin Serbest Üniversitesi’nde sosyoloji ve iktisat bilimi doktorasını 1979 yılında tamamladı. Sendikal faaliyetler yanında, sosyalist partilerde çalışma yürüttü. Aynı zamanda bir neyzen olan Ergün Sönmez halen eşi ve kızıyla birlikte İsviçre’de yaşıyor. Almanca ve Türkçe yayınlanmış birçok yapıtı var.