Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, kayyumlar sadece HDP'li belediyelerle sınırlı kalmayacak, sıra CHP'li belediyelere de gelecekti, öyle de oldu ancak burada asıl sorulması gereken sorulardan biri, yasadışı ve zorlama bir şekilde seçimleri tekrar ettirdikten sonra, 2 defa üst üste kaybettiği İstanbul gibi bir demir leblebiye, büyük lokmaya, büyük bir belediyeye kayyum atamanın Erdoğan'a kazandırıp kazandırmayacağı.

Erdoğan'ın; "Bir hesaba göre 13 bin 500, bir hesaba göre 15 bin kişiyi işten çıkarıp aralarında terör örgütüyle iltisaklıların da bulunduğu 45 bin kişiyi aldılar." sözleri İstanbul'a kayyum atamak için atılan ilk adım niteliğindeydi ki hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bakanlığının Twitter hesabından; 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personellerden 455’inin PKK/KCK, 80’inin DHKP/C, 20’sinin MLKP, 2’sinin MKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikayet ve elde edilen tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için Bakanlığımızca özel teftiş başlatılmıştır.” açıklamasını yaptı.

Ancak henüz birkaç hafta önce; ''Bugün Türkiye'nin tamamında toplam terörist sayısı 180'in altına düşmüştür.'' diye açıklama yapan da kendisiydi.

Bu hamlelelerin rakamsal saçmalığını bir kenara bırakacak olursak, ertesi gün diğer CHP'li belediye başkanları ile bir arada açıklamalarda bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, ''İBB iştiraklerinde bir kişinin işe girmeyle ilgili prosedürleri bellidir. Adli sicil kaydı istersiniz, o kişi bu belgeyi de Adalet Bakanlığı'ndan alır. O zaman İçişleri Bakanı yanlış yere soruşturma açıyor. Soruşturma açması gereken yer Adalet Bakanlığı. Biz çünkü işe aldığımız her çalışanın adli sicil kaydını isteriz. Dolayısıyla bence bir başka soruşturma açılması gereken yer de bu 557 teröristi tutuklamıyorsa İçişleri Bakanlığı olduğunu düşünüyorum hatta bakanın kendisi olduğunu düşünüyorum.'' sözleri, AKP'nin 'Ekrem İmamoğlu teröristleri işe aldı' algısına darbe vurmuş görünüyor.

Tüm bu ayak oyunlarına rağmen 'Millet İttifakı' içerisinden çatlak sesin çıkmaması, birlikteliğini bozmaması da muhalefetin artı hanesine yazılıyor.

Erdoğan, hayallerini süsleyen İstanbul'u artık seçimle kazanamayacağını anladı, gerek ekonomik veriler, gerek hayat pahalılığı, gerek vatandaşın yeni bir yüz arayışına girmesi ile işi daha da zor, yaşlı bir diktatör olarak siyasi yaşamının sonuna yaklaşmaya başladığının farkında. Birkaç yıl öncesine kadar 'İstanbul Fatihi' olarak tanımlanan Erdoğan'ın yerinde yeller esiyor, Ekrem İmamoğlu tüm engellemelere ve baskılara rağmen popülaritesini her geçen gün daha da arttırıyor.

Tüm bunlar yaşanırken sosyal medyada, üzerinde Erdoğan'ın fotoğrafının arka fonda ise Edirne Selimiye Cami'nin yer aldığı 'İstanbul Hazır, İnancımız Tam' afişleri paylaşılmaya başlandı. Kimileri bunu baskın seçim olarak yorumlarken, kimileri AKP'nin kayyum yoluyla İstanbul Büyükşehir Belediyesini alacağı iması olarak yorumladı, ben ise bu afişleri Erdoğan'ın kendisini İstanbullulara hatırlatması ve ucuz, hatta 'Edirne Selimiye Camii ne alaka?' diyerek başarısız bir PR çalışması olarak görüyorum.

Yine de Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum atama ihtimali masada duruyor. Eğer diktatörün iştahı yeniden kabarır, eğer öyle bir delilik gerçeğe dönüşürse, işte o gün Türkiye demokrasi ve ekonomi anlamında felakete sürüklenir.

Türkiye bugünlerini bile mumla aratacak bir kaos yaşar.