Kızım bugün okuldan geldi, heyecanla anlatmaya başladı; ya bu gençler var ya,
evet,
resmen geriye doğru gelişiyorlar.
Anlamadım, nasıl yani.
Yani bir çeşit regressiyon yaşıyorlar.
Yine anlayamadım.
Bak şöyle anlatayım, hani bazı insanlar kontrolsüz biçimde kendi çocukluklarına döner ya, bir türlü an'ın, zamanın gereğine uyum sağlayamazlar, çocuksulaşırlar, işte öyle.
Haa, şimdi anladım.
Peki nasıl oluyor bu geriye gelişme işlemi?
Bir yandan çocuklaşıyor, 5 yıl önceki gibi davranırken, bir yandan da kabalaşıyor, sertleşiyor, acımasızlaşıyorlar, yani insanlıktan çıkıyorlar gibi bir gerileme sözkonusu. Büyümeleri insanlıktan çıkarak oluyor, geriye doğru gelişiyorlar.
Şimdi anladım.
Kızım diye söylemiyorum, mükemmel bir tanımlama. Sosyal bilimler Dünyasında yepyeni bir tartışma başlatması gereken bir tanımlama.
Medeniyet başından beri, yani Babil'den bu yana, Yunan, Roma, Paris, Londra, Stockholm'e, günümüze kadar bence aynen bu tanıma uygun gelişti, geriye doğru.
İnsan sosyal bir varlık değil mi? İnsanların ilişkierinin toplamına da sosyal ilişki diyoruz. Eğer bu sosyal ilişkiler ağı Aborjinlerin sosyal ilişkilerinden daha ileri, daha vicdanlı, daha ahlaklı, daha, şefkatli, daha koruyucu, kısaca daha insani değilse, geriye doğru gelişmiş demektir. Otoban yapmak, uzaya roket atmak, atomu parçalamak falan hepsi, sosyal dokuyu geliştirmeyen, teknolojiyi, ekonomiyi geliştiren ama geriye doğru faaliyetler.
İnsan ilişkilerini düzeltemiyorsa, toplumda bir ahlaki norm yaratamıyorsa, Dünya üzerinde bir bütün olarak, halkları her geçen gün daha mutsuz hale getiriyorsa
Bir başka açıdan bakalım,
Komünist Partisi Rusya'da devrim yaptı, amacı neydi, özgür, eşit, sınıfsız, mutlu insanların dünyasını kurmak?
Bunu nasıl yapacaktı, endüstri ile. Çok üretecek, çok zengin olacak ve herkesi o zengin ortamda yaşatacaktı.
Bu nedenle gittiler Sibirya'da yaşayan şaman toplulukların geleneklerine, göreneklerine saldırdılar, şamanları öldürdüler, sovhozlar, kolhozlar kurdular.
Şamanlar kim idi, Kropotkin gibi antropologlara, hatta Marks'a komunizmi öğreten topluluklardı.
Aradan 70 yıl geçti, komünizm yıkıldı, geriye harabolmuş, mafyacı, milliyetçi, alkolik, perişan bir halk kaldı.
Bugün Avrupa televizyonları halen hergün Sibirya Şamanlarının sosyal ilişkiler dokusunun ne kadar sağlam, ne kadar paylaşımcı ve insani olduğunu yayımlıyor, bilimciler onları yeni baştan öğrenmeye başlıyorlar. Onlar halen ilkel komünizmi yaşıyorlar.
Sevginin, sosyal dokunun gelişmenin endüstri ile, sanayi ile, bilim ile olmadığını anlayamadılar, gelişme önce insani ilişkiler dokusunda olmalı, sevmeyi öğrenmekle başlamalı. Amaç mutlu olmak olmalı, zengin olmak değil. Mutlu olmak içinse illa büyük endüstriye ihtiyaç yok, sanayi olmasın demiyoruz, sanayi ile de olur, sanayisiz de asıl olan karşılıklı konuşabilmeyi, anlamayı, dinlemeyi öğrenmek, dokunmayı, okşamayı, sevmeyi, birlikte şarkı söylemeyi, dans etmeyi öğrenmek.
Amazon yerlileri o ilkel halleriyle mutlu, gölge etmeyin yeter, gidiyorsanız birlikte şarkı söylemeye gidin, ne endüstri götürün, ne komünizm, ne feminizm.
Sonuçta 70 yıllık sosyalizm uygulaması geriye doğru bir gelişme olmuş.
Türkiye'de bu durumu zaten çok net görüyoruz, her yer otoban, her yer AVM, heryer medeniyyet, geriye doğru. En mutlu kesim medeniyetten en uzak Kazdağı Türkmenleri. Ama oraya da mutsuzluk getirecekler, dağları deşecekler! Endüstri götürecekler.
Kısaca, medeniyet ya da Avrupa zivilisation'u geriye doğru bir büyüme.
Bunu ben arıya benzetiyorum, hani arının burnu iğne gibidir, ileriye doğru uzar, çiçeklerin özünü bulur, emer, bedeni fabrika gibidir, ayrıştırır, zehiri arkaya, kuyruğuna biriktirir, önde balı biriktirir.
Dünya da arı gibi olmalı, batı medeniyeti arının kuyruğunda toplanan kısmı, geriye doğru bir gelişme. Ne zaman dolacak, doldu da patlayacak mı göreceğiz.
Şimdiye kadar zehirini gördük, zehir olduğunu da yeni yeni anlıyoruz.
Balını henüz görmedik, belki cennet denen o'dur.
Aşk ile.