Gittin’de dönmedin geri

             Umutlarda koydun beni…           

Sene 1921 zemheri ayı her taraf kar bulutlar Munzur dağlarının üzerinde bir çarşaf gibi duruyor, sert esen rüzgarla etrafında hızla dönerek birbirleriyle kavga edercesine dağılıyor, rüzgarın kesilmesi ile yine sessiz ve durgun bir halde Munzur’un üzerini örtüyordu.

Şilan evin salonundaki pencerenin önüne oturmuş düşünceli düşünceli Munzur'u seyrediyordu. Kucağında ise henüz yaşını doldurmamış oğlu Diyar vardı. Kapının açılması ile daldığı derin düşüncelerden uyanır gibi oldu gelen kocası Devran’dı. Oturduğu yerden kalktı kocasına yer verdi Devran da çok düşünceliydi, uzun süre sessiz sessiz oturdular, küs gibiydiler sanki ikisi de konuşmuyordu sonunda Şilan neden böyle dalgın olduğunu sordu, uzun bir sessizlikten sonra Devran hızlı hızlı konuşmaya başladı: Asker Koçgiri üzerine hareket başlatmış, çete reisi Laz Osmanı’da (Topal Osman )yanlarına almışlar, Alişan ağa zor durumda ,onun için Dersim’den yardıma gidecekler, beni de çağırdılar” diye konuştu Şilan şaşkınlık içindeydi yeni doğmuş bir bebeleri vardı kim bakardı ona, ne yapardı tek başına, Hükümetle savaşmak kolay değildi, gidişi olur ama geri dönmesi zordu.

Şilan uzun süre sessiz kaldı kucağındaki çocuğu divanın üzerine bıraktı: "Gidişin dönüşü olmaz. Çocuğumuz babasız kalacak, perişan olacağız bunu bilesin, benim yapacağım bir şey yok sadece Munzur'a dönüp dua ederim” dedi . Yeniden bir sessizlik çöktü evin içine. Helin ana geldi onada söyledi, oğlun gidiyor dedi ve yalvardı, yakardı ama nafile Devran gidecekti.

Çetin kış aylarında Devran ve Koçgıri'ye gidecek olanlar yola koyuldular karda batmamak için ayaklarına sele şeklinde örülmüş hedikler geçirmişlerdi. Bazı kaynaklara göre yola çıkan iki bin tane gençten sadece iki yüz tanesi Koçgiri'ye varabilmişti. Diğerleri yolda soğuktan hayatını kaybetmişti.

Devran bir daha geri dönmedi ,yolda soğuktan mı? hayatını kaybetmiş yoksa çarpışma sırasından mı? ölmüştü bilinmiyordu,

Şilan, çocuğu Diyar ve Helin ana ile birlikte yıllar yılı birlikte yaşadılar. Sene 1937 bahar ayları Dersim'de yer yer olaylar başlamıştı. Şilan çeşmeden eve geldi omuzundaki su testisini yere koyunca odaya girdi Helin ana ile 16 yaşlarında olan oğlu Diyar oturuyordu. Hızlı hızlı konuşmaya başladı. ”Helin ana hazırlanın gidiyoruz” dedi Helin ana nereye diye sormadan “Elazığ'da kız kardeşim çok hastaymış, Hüso emmi söyledi birlikte gidelim dedi. Aslında kız kardeşi hasta falan değildi, eşini Koçgiri'de kaybetmiş, oğlunu da Dersim'de kaybetmek istemiyordu. Yanlarına birkaç parça giyecek ve yolda yemek için azık torbası hazırlayıp aldılar, Diyar ahırdan katırı çıkardı, Helin ana katıra bindi yola koyuldular.

Ertesi günü öğlen saatlerinde anca varmışlardı Elazığ’a kardeşinin kaldığı köye, sarılıp kucaklaştılar, iki kardeşte ağlıyordu.

 Uzun bir gecenin sonunda odalarına çekilip uyudular. Tam zamanında çıkmışlardı Dersim’den, olaylar daha da çoğalmış, Dersim'e giriş çıkışlar bile yasaklanmıştı. Anılarını bırakıp geldiği evini bir daha göremeyeceğini biliyordu Şilan.

Köyün güney tarafında bulunan  tepenin üzerinde bir kayaya oturmuş dalgın ve hüzünlü gözlerle Munzur dağlarını seyrederken, insanın içine işleyen hüzünlü ve duygu dolu sesiyle kendi kendine bir türkü tutturmuştu..

                Gittin de dönmedin geri

                Umutlarda koydun beni

                Sönmedi yüreğim narı

                Şikayetim var Munzur'a….