Sivas Katliamı'ndan günümüze kadar kaç bin demokrat, sosyalist, devrimci insanı öldürdüler?

O günden bu yana kaç bin demokrat, sosyalist, devrimci insana polis, jandarma karakolları ve ceza evlerinde işkence ettiler? İnsan Hakları Derneği’nin arşivlerine bakıldığında dudak ısırtıyor.

“Dün yaşananlar yarına ayna tutar” diye bir deyim var. Sivas, Maraş, Çorum olayları, Almanya’daki Solingen yangını ve benzeri olaylar Türkiye’nin ve Avrupa ülkelerinin varacakları bugünkü duruma ayna tutuyordu, haber veriyordu. 

Sivas- Madımak yangınından bir yıl sonra DİDF, Sivas’ta kıl payı ölümden kurtulan aydın ve sanatçılardan bir grubu Almanya’ya davet etti. Birkaç kentte düzenledikleri etkinliklerde yaşanan olayı kitlelerin canlı tanıklardan öğrenmesini sağladılar. Davet edilen aydın ve sanatçı konukları Gelsenkirchen kentinde ben akşam yemeğinde selamladım. Ayrıca Bilefeld kentinde yapılan binden fazla kişinin katıldığı etkinlikteki açılış konuşmasını yaptım. Bu konuşmamda Evrensel Gazetesi, Evrensel Kültür Sanat ve Edebiyat Degisi ile Gerçek Dergisi’nin yazarı olan Asım Bezirci, Almanya’da DİDF’in konuğu olarak Türkiye döndükten iki hafta sonra Sivas’ta yakılanlar arasında yer alınca, “Asım Bezirci Yaşasaydı” başlığı ile Gerçek Dergisi’ne bir yazı ve “Sivas’ta Yaktılar Bizi” başlığı ile yazdığım şiiri okudum. Şiiri Halk Ozanı Nedim Şahin besteledi. (https://www.youtube.com/watch?v=KOxzFONkuEk)

Yazılarımda Karabulutlar Arasında adlı kitabımda yer aldı. O günkü konuşmamı burada vermemin amacı okunursa, belki kendimize şu soruyu sorarız.

O günden bu güne ne değişti ve biz ne yaptık?

 SİVAS'TAN SOLİNGEN’E (Açılış Konuşması)

Değerli Kardeşlerim, Dostlarım,

Bu toplantıda bize çeşitli alanlarda bilgi verecek olan, Değerli Hukukçumuz Halit Çelenk'i ve değerli eşi Hukukçu Şekibe Çelenk ve Edebiyatçı Kemal Özer'i, geçen yıl Sivas Madımak'ta ölümden kıl payı kurtulan Öykücü Sevgili Lütfiye Aydın'ı ile Zerin Taşpınar'ı, Sevgili Refika Bezirci Ablamızı, seçkin sanatçıları- mızdan Sunay Akın, Gülseren Tuncer, Ayfer Güleç Ataer, Musa Eroğlu, Ekrem Ataer ve Metin Kemal Kahraman'ı, ayrıca bizimle beraber olacak ve burada çalışmalarından parçalar sunan ve sunacak olan Müzisyenlerimizi, folklorcülerimizi ve dostlarımızı ve sizleri en içten duygularımla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi geçen yıl Solingen kentinde Alman ırkçılarınca Türkiyeli emekçilerin bir binası ateşe verildi. Beş insanımız yanarak öldü. Hemen bu acının ardından faşist ırkçıların, gericilerin binlercesi Sivas’ta bir araya gelip, gündüz devlet güçlerinin gözü önünde bir otel'i ateşe verdiler. Bu otelde çok değerli sanatçılarımız bulunuyordu. Bu acı olayda, değerli araştırmacı, yazar Asım Bezirci, Metin Altınok, Behçet Aysen, Asaf Koçak, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin ve Nesimi Çimen gibi değerli sanatçılarımızında aralarında bulunduğu toplam 35 insan yaşamlarını yitirdi.

O günden sonra Türkiye'de gericilik, siyasi baskı ve katlimlar daha da azdı. Gazeteler son iki ayda Türkiye'de 1886 insanımızın öldürüldüğünü yazdı. Buna karşı çıkmanın ve kendisini halkımıza adayan devrimcilerin, demokratların saflarında yer almanın ve her türlü desteği göstermenin insani bir görev olduğu inancındayım.

Artık bir parçası olduğumuz Almanya'da da ekonomik kriz derinleşiyor. Ona paralel olarakta işsizlik büyümekte. Sosyal durumu kötüleşen insanlar bunalıma giriyorlar. Ülke gelirinden aslan payını alanlarla, siyasal erkte söz sahibi olanlar, bu insanların bunalımından yararlanarak en zayıf halkaları olan ırk ve din duygularına sesleniyorlar. Böylece onların beyinlerine faşist milliyetçi ve gerici din ile mezhep ideolojisi işliyorlar. Etkiledikleri insanlara her türlü desteği vererek, başta burada yaşayan azınlıklardan emekçiler olmak üzere, tüm emekçi yığınlara ve ilerici, demokrat güçlere karşı bu unsurları kullanıyorlar.

Yaşamını, kalemini, savaşa, sömürüye ve haksızlıklara karşı çıkmaya adayan sizlerden biri olarak diyorum ki;

Türkiye'de, sürdürülen ırkçı, gerici pis savaştan halkımız zarar görüyor. Bu savaşta halktan olan hiç bir insanın çıkarı yoktur. Bu şavaşta çıkarı olan sistemi elinde tutan tüm gerici, ırkçı, sömürücü güçlere karşı omuz omuza savaşım vermek zorundayız. Hiç değilse bu konuyu uluslararası platforma getirerek şavaştan yana olan güçlerin hareket alanını daraltmanın yollarını aramalıyız. Yoksa geldiğimiz ülke kan gölüne dönecek, parçalanacak. Bugünden canla başla bu parçalanmaya karşı çıkmazsak yarın geç olur.

Olaylara biz Almanya'da yaşıyoruz Türkiye'dekiler düşünsün diye bakamayız. Kaldı ki Almanya’nın genelinde her gün çarşıda, pazarda caddede insanlara saldırılıyor. İşe giderken, çalışırken hakaret ediliyor, evler yakılıyor. ''Alman Basın Konseyi'' bu konulara yayınlarda fazla yer verilmemesini istiyor. Çünkü basına çıkmakla gençler arasında ırkçılık daha fazla yaygınlaşma olanağı buluyor. Güçleniyor. Alman ve burada yaşayan azınlıkların ırkçıları ile dinci gericiler çeşitli alanlarda birlikte çalışıyorlar. Birçok işi birlikte tezgahlıyorlar.

Eğer biz yaşadığımız bu ülkelerde bir azınlık olarak kabul edilmemizi istiyorsak, sömürülmeden, baskı görmeden eşit haklara sahip olarak yaşamak istiyorsak, Alman, Türk, Kürt, Yunan, İspanyol, Yugoslav kısacası hangi milliyetten olursak olalım, hangi inançtan gelirsek gelelim, el ele vermek ve savaşa, sömürüye karşı haykırmak zorundayız. Eğer omuz omuza vermezsek Türkiye'de daha birçok Sivas katliamları ve içinde yaşadığımız Almanya'da daha birçok Solingen katliamları yaşanır. Çünkü bu sömürücü güçler pis düzenlerini insan kanıyla beslemekteler. Bunlar sanatçılardan, aydınlardan, demokratlardan, komünistlerden korktukları için özellikle onlara saldırıyorlar, tutukluyorlar ve onları öldürüyorlar. Hasret Gültekin Almanya'da yaşıyordu. Asım Bezirci Almanya'da DİDF’in konuğuydu tekrar gelmesi için bize söz verdi. İkisini de  diğer sanatçılarla birlikte Sivas'ta yaktılar. Neden? Çünkü devrimci aydınlar, sanatçılar sömürüye göz yummaz ve zulmün karşısında her zaman başları diktir.

Eğer yakılma veya öldürülme sırasının bize, yavrularımıza, komşularımıza, her hangi başka bir insanın başına gelmesini istemiyorsak halkların kardeşliği, işçilerin birliği ve daha iyi bir sosyal yaşam için kolları sıvamak zorundayız. Sömürüye ve baskıya karşı birlikte olmayı başarabilirsek Asım Bezirci'nin, Metin Altıok'un, Hasret Gültekin'in, Nesimi Çimen'in kısacası Sivas'ta öldürülen sanatçılarımızın ve tüm devrim şehitlerimizin mezarında karanfiller boy verir. Sözü fazla uzatmadan kısa bir şiirimle konuşmama son veriyorum.

Bilefeld, 12 Haziran 95. (Emeğin Sesi)