Aşk hikayeleri güzeldir. Alışılmışın dışında olan aşk hikayeleri daha güzeldir.

Peki nedir alışılmışın dışında olan aşk hikayeleri?

Bunların sonu genelde ayrılıktır. O yüzden final açıkta kalır. Hiçbir zaman bitmez-tamamlanmaz, hatta yarısına kadar gelip, yarım bile kalmaz...! Öyle ki tamamlanması bir kaç ömre sığmayacak kadar karmaşık hikayelerdir bunlar. Hatta kahramanlardan biri öldü diyelim. O öldükten sonra cenazesi kaldırılırken yaşadığı aşka dair bir tutam saç, bir mektup, bir yazı, bir kalem, bir şiir, bir resim, bir fırça, kurumuş bir ağaç dalı, -yaprağı, ne bileyim işte(!!!) bir gül falan bulunur arkasında. Bu nesneler bitmeyen aşkın ispatı; ama aynı zamanda kahramanın tekrar dünyaya gelmesi durumunda, aşka kaldığı yerden devam edeceğinin de ilanıdır.

Bi de bu türdeki aşk hikayelerinin ne başı ne de sonu vardır. Bunlar berbat bir sancıyla, karın bölgesinde "gel-git"`lere gebe, doğurgan-dişil hayatlara sebep olurlar. Bu aşk hikayelerinin kahramanları(kurbanları da diyebiliriz!!!) "gel-git"`lerden yorulur, ama aynı "gel-git"´lerden de beslenirler. Büyürler mesela...! Şişmanlar, boy atar, sesleri kalınlaşır, kanar, sivilceler çıkarır, çirkinleşir, güzelleşir, kendinden nefret eder, ergenleşirler. Ergenleşir ama yıllar geçmesine rağmen, yine de hiçbir zaman ermezler. Erdikleri vakit aşk biter zaten...! Tutku biter. Kavga biter. Öfke biter. Kin-nefret biter. Sevgi biter... Ya da sevgi bitmez de başka bir şey olur desek daha doğru... Evet, galiba böylesi daha doğru...! Diyelim ki vakti geldiğinde ikisi de tanrısal bir düzleme varır. Bir taraf döne döne yanarken, ışık olup aydınlatır. Öbür taraf için için yanıp kor olurken birden ısıtmaya başlar. Böylece iki kişilik gibi görünen bu türdeki aşk hikayelerinden cevr-i alem de nasibini alır.

Şimdi; "Offff sende de ne soluk var…!? Nerden aklına geldi de neden yazıyorsun bunca şeyi?" diye soracaksınız. Çünkü bugün (25 Eylül'de) burada (yani Köln'de) Meltem Cumbul ve Emre Yavuz'un birlikte sunacağı konser-programının konusu da alışılmışın dışında bir aşk hikayesi de ondan yazıyorum...

Kurmaca değil, hakiki...! Bu hakiki aşk bildiğimiz klasik müzik bestekarı ve yorumcusu Chopin(1810-1849) ile George Sand(1804-1876) takma adıyla onlarca eser veren Madam Dudevant adlı Fransız yazarın arasında geçen bir aşk.

xxxxxxxxxxxxx

Efendim 1836´da Paris'te karşılaşan ünlü bestekar ve yazar arasında "ilk görüşte aşk" dediğimiz çiçekli-böcekli klişe elektrik alış verişi gerçekleşmez. Hatta Chopin anne babasına yazdığı bir mektupta bu karşılaşmadan şöyle bahseder:

"...Çok ünlü biriyle tanıştım. George Sand adıyla tanınan Madam Dudevant. Yüzü bana hiç sempatik gelmedi, aslında hiç hoşuma gitmediğini bile söyleyebilirim. Hatta onda beni iten bir şey var...."

Chopin´in bu satırlarına rağmen ikisi arasında karşı konulmaz bir çekim gücü yine de kısa sürede vuku bulur. Madam Dudevant Paris sosyetesinin mental sınırlarının üzerine çıkan son derece kendinden emin, erkekler gibi giyinen ve hatta puro içen, çoğu zaman kendisinden genç erkeklerle kısa ya da uzun vadeli aşklar yaşayan bir kadın olduğu halde, Chopin içine kapanık ve kırılgan, bir o kadar da yetenekli-başarılı bir müzisyendir. Aralarındaki çekim gücünün etkisiyle 9 yıl boyunca acı ve ızdırap yaşarken, her ikisi de birbirinin eserlerini, hatta üretim dinamiğini karşılıklı etkiler. Öyle ki bu süreçte Madam Dudevant yaklaşık 30 roman ve esay yayınlarken, Chopin da - rahatsızlığına rağmen 30 esere imza atar.

İşte bu akşam Altes Pfandhaus Köln'de gerçekleşecek programda da Chopin'ın 1838-39 kış aylarında Majorka'da bestelediği 24 prelüd Emre Yavuz tarafından yorumlanırken, Madam Dudevant´ın(George Sand) aynı yerde, onunla birlikteyken yazdığı "Ein Winter auf Mallorca" (Majorka´da Kış) kitabından bazı bölümler Meltem Cumbul tarafından okunacak.

xxxxxxxx

Dönemin Fransız sosyetesindeki birinci el kaynaklara, yani yazışmalara, anı ve diğer biyografik eserlere bakıldığında her ikisinin çok ünlü ve tanınmış olmasına rağmen yaşadıkları aşk yüzünden kabul görmediklerini öğreniyoruz. Özellikle Madam Dudevant´ın Chopin´den altı yaş büyük olması, iki ayrı erkekten iki çocuğunun varlığı, evli olmadıkları halde Chopin ile birlikte yaşaması, onun yanısıra başka erkeklerle yaşadığı ilişkiler çiftin sürekli gündemde kalmasına sebep olur.

Yine Madam Dudevant´ın çocuklarıyla Chopin arasındaki kısmi gerginlik, onun Chopin´ın rahatsızlığından dolayı bir tür anne ya da hemşire rolü üstlenmesi, ve hatta yazılı bir metninde uzun zamandan beri kendini rahibe gibi hissettiğini dile getirmesi aradaki ilişkinin herşeye rağmen devam ettiğini göstermekte.

En son 1846 yazında Chopin yaz tatilini Madam Dudevant ve çocuklarıyla birlikte Nohant´ta geçirir. Paris´e dönüşünden kısa bir süre sonra da Madam Dudevant onun peşinden piyanosunu gönderir. Bu durum çiftin kesin olarak ayrıldığı şeklinde yorumlanır. O günü takip eden aylarda Chopin ile görüşen Franz List´in biyografisinde yer alan şu cümleler de aşk hikayesinin - ayrılığa rağmen - temelli bitmediğinin ifadesi gibidir.

"....Chopin sevgiyle George Sand hakkında konuşurdu, hem de suçlamadan, şikayet etmeden. Ne zaman ondan bahsetse gözleri yaşarırdı. Aşka dair hatıralarının onu üzdüğü belliydi."

Nitekim hastalığı nedeniyle henüz 39 yaşındayken hayatını kaybeden Chopin´ın özel eşyaları arasında da elyazısıyla yazılmış George imzalı küçük bir not bulunur;

"Size hayran olmamak mümkün değil. / George"

Bu notun Madam Dudevant tarafından ikisi arasındaki ilk karşılaşmalardan birinde Chopin´a verildiği tahmin edilmekte.

Bu haliyle ikisi arasındaki uyumsuz ama mutlak olan bu aşkın sebebi sadece yaşadıkları dönemdeki Fransız sosyetesi içinde değil, yıllar sonra sanat ve edebiyat tarihçileri tarafından da merak edilen bir konu diyebiliriz.

xxxxxxxxxxxxx

Sanırım bundan bir kaç yıl önceydi, Meltem Cumbul ile Emre Yavuz´un böyle bir program konsepti olduğunu duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Çünkü bu aşk hikayesi aklıma Ahmed Arif ile Leyla Erbil arasındaki -tarafımızdan çok geç öğrenilen- aşk hikayesini getirmişti. Ahmed Arif´in Leyla Erbil´e yazdığı, Leyla Erbil´in de yıllarca özenerek sakladığı aşk mektupları Leylim Leylim adıyla Leyla Erbil´in ölümünden kısa bir süre sonra yayınlanmıştı. Bugün her iki aşk hikayesini karşılaştırdığımda uyumsuz göründüğü halde kişiler arasında yine de bir dengenin var olduğunu düşünüyorum.

Belki bu akşam Meltem Cumbul ile Emre Yavuz´un birlikte yorumlayacakları edebiyat ve müzik dinletisinde Chopin´ın prelüdlerini ve Madam Dudevant´ın metinlerini dinlerken birbiriyle denk düşmeyen ve hatta tamamen zıt iki karakterin nasıl mutlak bir çekim gücüyle bağlandıklarını anlama, başka bir deyişle; hiçbir şarta ve koşula bağlı olmayan hakiki aşkın sınırlarını kavrama şansımız olur. O sınırlardan çıkıp gelen eserlerle kalbimiz ısınır, aklımız aydınlanır.

Aşağıda Köln ve çevresinde olup da programı izlemek isteyenler için genel bilgileri ekliyorum:

“George Sand’dan okumalar ve Frédéric Chopin’den prelüdler”

G. Sand’dan okuyan: Meltem Cumbul
F. Chopin Prelüdler: Emre Yavuz (piyano)
Editör: Burak Fidan & Meltem Cumbul

Yer: Altes Pfandhaus, Kartäuserwall 20, 50678 Köln

Saat: 20.00

Tarih: 25.09.2018