Deneme-yanılma metoduyla; kobaylar haline getirildiğimiz bir dünya gerçekliği üzerindeyiz.

Hastalıkla buluşmadığımız ve yanıbaşımızda, yaşandığına direk tanıklık etmediğimiz müddetçe; istatisliklerin-sayıların verilişiyle dalgalanır haldeyiz.

Ve hemen yakın bir gelecekte; eski “normallerimize” yeniden dönebileceğimiz manipülasyonunun girdabının içerisinde dönüp durmaktayız.

Bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, iyi bir savunma mekanizmasıdır. Zorunludur, gereklidir.

Ancak bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, bizi yürümeyi tercih ettiğimiz yaşam yolunda hiçbir şeyleştirir.

***

Bir yıl oldu, az zaman değil. Bu manipülasyon girdabında dönülmemiş olsaydı, en azından ilerici kesimlerin: “Fren-gaz, fren-gaz” sağlık-yaşam tarzı politikalarına karşı bırakalım eylemler gerçekleştirmeyi, en azından istikrarlı bir itiraz dile getirişi olmaz mıydı?

Türkiye’deki Tabipler Birliği ya da İnsan Hakları Vakfı benzeri kurumlar buralarda da var. Ve bu kurumlardaki aktif doktorlar, pandemi sürecinin başlangıcından itibaren, nasıl bir gerçeklik içerisinde olduğumuzu yoğun bir biçimde araştırmaya başladılar. Sunulan resmi raporları ve yapılan resmi açıklamaları; haftalık olarak değerlendirmekteler. Ve bakanlıklara önergeler sunmaktalar.

Ve şimdi bu doktorlar: “Üçüncü Dalgayı Durdurun!” diye bağırmaktalar.

Yaptıkları açıklamaların içeriği genel olarak şöyle: “17 Şubat 2021’de, Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn (CDU) halka, yeni korona vakalarının yüzde 22’sinin tehlikeli mutasyonlardan kaynaklanan zemine kaydığı bilgisini aktardı. Bu oran, iki hafta onca yüzde 6’ydı.

Normal korona testlerinde, mutasyonlar tespit edilemez, sadece genom analizleri yapılır. Ancak Robert Koch Enstitüsü bu gerçekliğe çok geç tepki gösterdi ve bu gerçek oranları çok geç izlemeye başladı. Bu yüzden kamuoyuna sunulan oranlardan daha yüksek bir oran varsayılmalıdır. 11 ve 18 Şubat tarihleri arasında, mutasyon bulgusu rakamlarının sadece 10237'den 10207'ye düştüğü rapor edilmiştir, ki bu mutasyonların daha yüksek bir enfeksiyon düzeyine karşılık gelir. Yani rapor edilmemiş vakaların sayısının hiç de az olmadığı öngörülebilir.

Mutasyonların; 16 Federal Eyalet’te kaydedildiği bir gerçekliktir. Bu virüslerin çok kısa bir sürede yayılma üstünlüğünü ele geçirme riski konusunda gerçekçi olunmalıdır. Salgının üçüncü dalgası güçlü ve tehlikeli bir yapı oluşturuyor ve eğer etkili önlemler hemen alınmazsa, nüfusa tüm gücüyle yayılacak.

Bunun esas nedenlerinden biri fabrikaların; Kasım ayından itibaren hiçbir uyarı almadan, rahatsız edilmeden üretime devam etmesidir. Schleswig-Holstein Eyalet Sicil Dairesi Başkanı’nın açıklamalarına gore: Birkaç büyük şirketteki 185 korona salgını bulgusu, taşeron firmaların işçilerinin buralara yerleştirilmesi yöntemine başvurulmasına kadar vardı. Bu nedenle büyük sanayi şirketleri kesinlikle kapatılmalıdır.

Osnabrück’teki Froneri Dondurma Fabrikası’nda çalışan 800 çalışandan 200'ü de enfekte oldu. Bu tür şirketlerde düzenli bir kontrolün mümkün olamayacağını belirtmemize rağmen, şirketler “doğru bir hijyen politikasına sahip” olduklarını açıklmaya devam ediyor.

Flensburg‘da ise, işe alım şirketleri ve ilgili şirketler için hiçbir yasal bildirge sunulmadı. Ancak, buradaki izolasyon daha da sıklaştırıldı. 20 Şubat’tan itibaren, bu bölgede aile fertleri dışındaki insanlarla görüşmeler yasaklandı.

Bizler ise, sosyal temasların sıkı sağlık koruma önlemleri altında garanti altına alınmasını savunuyor. Ayrıca, bireysel özgürlüğün tüm nüfusun sağlığının korunması için arka koltukta yer alması gerektiği görüşündeyiz.

Breuninger veya KiK gibi büyük perakende grupları, şimdi şiddetli bir şekilde açılış talep ediyor. Bu yeniden açılmaları, halkın da onaylayabilmesi için, yıkımın eşiğinde olan küçük perakendeciler gerekçe gösteriliyor, öne sürülüyor. Eczaneler Birliği Başkanı Christoph Werner ateşe benzinle yaklaşıyor. Eczaneler her zaman açık olmasına karşın, "duyulmuyoruz" diyor.

Bu arada, kreşler üçüncü dalga yayıcı olma riskini taşıyor. Örneğin; Freiburg, Bad Ems, Dortmund, Frankfurt, Ahlen ve diğer birçok şehirde mutasyonların varlığı tespit edildi. Buna rağmen, Saksonya'da, günlük bakım merkezleri ve ilkokullar bu haftadan itibaren, mesafe kuralları ve maske gereksinimleri olmaksızın düzenli olarak hizmet vermeye başladı.

Deneme ve yanılma; nüfus sağlığına yönelik bu yaklaşım, insanları bilinçli olarak kobay olarak görür. Diğer birçok eyalette de durum bu şekildedir: “Hadi bir görelim!”

Buna bir son vermek zorunludur. "Bakıp da görmek" değil, öngörü gereklidir! Acil olmayan tüm üretim tesisleri ve şirketler kapatılmalı, yaklaşık üç haftalık bir süre için derhal ve sonuç alıcı sıkı bir kilitlenme sağlanmalıdır. Mutasyon bulguları 10'un altına düşürülmeli, takip zinciri tekrar etkinleştirilmeli ve ardından en geniş kesimler aşılanmalıdır.

Sosyal aktiviteleri yasaklamak yerine; sıkı bir denetimle gerçekleştirilmelerine izin verilmelidir. İnsanlar, bu konudaki duyarlılıklarını gerçekleştirdikleri aktivitelerde yeterince göstermiştir.

Acil, gerçek bir kilitlenme! Tüm ülkede ve tüm kolektif iş alanlarında –okul, fabrika, kreş vd.-; acil, gerçek bir kilitlenme talep ediyoruz!”

***

Bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, iyi bir savunma mekanizmasıdır. Zorunludur, gereklidir.

Ancak bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, bizi yürümeyi tercih ettiğimiz yaşam yolunda hiçbir şeyleştirir.

Cuma günü, Almanya’nın tüm eyaletlerinde, birçok şehirde; Hanau’da gerçekleşen saldırıda hayatını kaybedenler anıldı, bu ırkçı saldırı kınandı. Komşu şehrimizde gerçekleşen bu saldırının yıldönümünde bu anmaya şehrimizde de yaklaşık 1000 kişi katıldı. Yaklaşık 3 saat süren bu anmada, bırakalım insanların yürüyüş kortejinden ayrılmasını, aksine, yürüyüş tamamlandığında da katılım artarak devam etti. Katılımcıların yüzde 90’ından fazlası gençti.

Ve nihayetinde, acıdır ki, bu toplaşmaya sarfedilen bu yoğun çabanın açıklaması; sadece, yaklaşan bazı eyalet seçimleri için son fırsat olmasıydı. Ve inanır mısınız; pandemi üzerine konuşulmasına dahi kulaklar kapatıldı. Ve inanır mısınız; orada bu gerçeği gözyaşlarıyla okuyan, sadece bir avuç, hem de okuma-yazması dahi olmayan bir avuç Kürt Kadını-Erkeği ve sadece bir avuç Anti-faşist vardı.

En ileri kurum temsilcileri, aktivistler de dahil; hiçkimse pandemi uygulamalarından bahsetmek istemiyordu. Hiçbir şey olmamış gibi; önümüzdeki birkaç ay programlanmaya çalışılıyordu.

“Biran önce normalleşme” manipülasyonu girdabında o kadar kaybolunmuştu ki; hemen Nisan ayında normale dönebilecekmişiz gibiydi tüm sohbetlerin içeriği.

Ağızlara; “Pandemi-Korona” kelimesi dahi alınmak istenmiyordu.

***

Bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, iyi bir savunma mekanizmasıdır. Zorunludur, gereklidir.

Ancak bazı dönemler vardır; hiçbir şey olmamış gibi davranmak, bizi yürümeyi tercih ettiğimiz yaşam yolunda hiçbir şeyleştirir.

Peki ne olacak böyle!

Kim, ne zaman dile getirecek bunları!

Neden kaçıyoruz bütün bunları araştırmaktan ve konuşmaktan!

Neden hiçbir şey olmamış gibi bir psikolojik savunma içerisindeyiz!

Bize yaşatılan bu KOBAYLIK sürecine dair ne zaman konuşmaya başlayacağız!

“Her koyun kendi bacağından asılır” dünyasını mı tercih ettik yoksa, hem de hiç farketmeden, ayakta uyuya uyuya!

KOBAY HALİNE GETİRİLDİĞİMİZ BU DÜNYAYA İLİŞKİN BİRŞEYLER SÖYLEMEYE BAŞLAMAMIZ İÇİN; 4. DALGAYI MI DENEYİM ETMEMİZ GEREKECEK! BAKALIM.....