"CHP’nin RTE rejimi ile mücadelesi, (salt İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığıyla değil) aslında ezilenler ile ezenlerin kavgası haline getirildiğinde ancak kazanılabilecektir. Fakat CHP’nin mücadelesi egemenler arası bir savaş olduğu için bu kavga sınıfsal konumuna uygun şekilde sürecek ve sonuçlanacaktır."
Sanırım Cumhuriyet Halk Partisi’ni analiz etmenin tam zamanı. Var ya da yok olma noktasına geldiği için; baskılara, toplumdaki derin yoksulluğa, yozlaşma ve tam kanunsuzluğa karşı direnmesi — kendi sınırları içinde de olsa — gördüğüm kadarıyla eski siyasi çizgisinin çok ötesinde bir gelişme olarak okunmalıdır.
Fakat kitleler ve CHP açısından bu olağanüstü gelişme, aynı zamanda onun yanlış değerlendirilmesine ve de boş umutların yeşermesine de neden olmaktadır. Diğer yanda “CHP eşittir İmamoğlu” diyen ve partiyi sadece rantçı kadroların varlığıyla tarif eden, sermaye sınıfının partisi imajının dışına çıkamayan; Kılıçdaroğlu gibi devletine her şart altında bağlı ve kişisel dürüstlüğü dışında hiçbir artısı olmayan siyasi aktörlerin etkisinde kalan bir kesim de demokrasi güçleri içinde, cılız da olsa, varlığını sürdürmektedir. Hâlbuki köprünün altından sular akıp gitmiş; ama bunlar hâlâ aynı suyun orada olduğunu iddia edip duruyorlar. Dolayısıyla, bu en sağdan en sola uzanan tespitlerin açığa çıkması için olayların ve özellikle de CHP’nin sınıfsal bir analizini yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sınıfsal konum:
CHP’nin uluslararası sermaye sınıfının bir uzantısı ve onun reformcu partisi olduğunu ispat etmeye gerek yok! Sahte Sosyalist Enternasyonal’in üyesi olması, 1915 soykırımını kabullenmesi, hatta geçmişte Rum ve Kürtlere yönelik katliamları organize etmesi; emperyalizme karşı mücadelesini feodalizme karşı mücadeleyle birleştirememesi; komünistleri ezmesi; Osmanlı tipi bir laikliği hayata geçirmesi; Cumhuriyeti 25 yıl tek adam rejimiyle sürdürmesi vb. nedenler sanırım yeterli kanıtlardır. Dolayısıyla bütün bunlar, onun burjuvazi ve egemen güçlerin reformcu partisi olduğunu bize söylemektedir zaten. Fakat burası geri kalmış bir ülkedir; burada her şey düz ve istikrarlı bir şekilde ilerlemiyor.
Türkiye, 1946’da tek adam rejimini terk etmiştir. Fakat ülkemiz; aynı zamanda ezenlerin sağ siyasi güçleri tarafından NATO üyesi yapılarak, Kore’ye gidilip komünistlerle savaşılarak, ekonomisi ve siyaseti emperyalistlerin kontrolüne sokularak var olan olumsuzlukları daha da derinleştirmiştir. Sonuçta, 1960 darbesinin ilerici hamlelerine rağmen Türkiye, yani Atatürk Cumhuriyeti; kontrgerilla örgütlenmesiyle, “Gizli Kırmızı Anayasa”yla, faili meçhul adı verilen cinayetleriyle, devrimci gençliğin devlet eliyle biçilmesiyle, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleriyle, ABD üsleriyle, emperyalistlerin kontrolündeki komandolarla, dini tarikatların ve partilerin kurulması gibi adımlarla tam bir cehennem haline getirilmiştir.
Burada anlatılmak istenen, RTE rejiminin öyle gökten bir anda inmiş olmadığı gerçeğidir. Bugünkü rejimin devleti ele geçirmesinin arka planında yukarıda sıraladığım gerçekler yatmaktadır. Bu gerçeğin Türkçesi ise şudur: Bugünkü gerici ve faşist rejimin bu derece kolay inşasında rol oynayan temel faktör, ülkede demokrasi ve sosyalizm-komünizm adına var olan kişi ve değerlerin, “Atatürkçü devlet” eliyle yok edilmesidir.
Nesnel ve öznel koşullar
Ülkemizde devrimin nesnel koşulları hızla olgunlaşma yolundadır. Fakat öznel koşullar neredeyse sıfır noktasındadır. Bu nedenle bir devrimci kalkışma bekleyemeyiz. İşte CHP’nin topladığı milyonlar, bu olağanüstü gelişmekte ve olgunlaşmakta olan nesnel koşulların varlığıyla yakından ilgilidir.
Aslında kendisinin de itiraf ettiği gibi, Özgür Özel naif ve yumuşak başlı bir kişiliktir. Fakat RTE, İmamoğlu’nun uluslararası sermaye gruplarıyla olan ilişkisini (İmamoğlu aslında CHP’nin yürüttüğü mücadelenin öznesi fakat en zayıf halkasıdır), toplumsal sosyal projeleri hayata geçirmesini ve toplumun her kesimine gülücükler dağıtmasını göz önüne alarak; sahibi olduğu devlet aracılığıyla onu etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. Ciddi delillerin olmadığı; sadece rejimin kendi sadık adamlarının suçlamalarda bulunduğu bu atak karşısında — yani CHP’nin ayağına basılması sonucunda — CHP Genel Başkanı Özgür Özel koşullara uygun düşen bir kahramana, öfkelendikçe devleşen “Hulk”a dönüşmüştür. Bu mücadele aslında egemenlerin kendi arasındaki savaşın bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Siyasi olarak yetkin devrimciler bunu ezilenler adına iyi değerlendirmelidir.
RTE–CHP mücadelesi nerede biter?
Uluslararası sermayenin lideri ABD’nin başında Trump gibi faşist bir lider bulunuyor. Dolayısıyla ABD ve müttefiklerinin Orta Doğu projesinin son halkasını oluşturan Türkiye ve İran için atılması gereken adımlar hızlandırılmıştır. İsrail’in başmühendis olduğu bu projedeki Türkiye düzenlemesi (yani Osmanlı tipi bir devlet düzenlemesi), esas olarak herhangi bir tek adam rejimiyle ancak hayata geçirilebilecektir. Bu kişi de şimdilik Erdoğan’dır. Ölürse sanırım Hakan Fidan veya Hulusi Akar gibi alternatifler hazır bekletilmektedir. İşte CHP’nin mücadelesindeki çıkmaz sokak da, bu projenin emperyalist kamp tarafından yürütülüyor olmasından başka bir şey değildir. Soruna sınıfsal açıdan bakamasalar da CHP kurmayları elbette sınıfsal ilişki, algı ve bilgi sonucunda bu zorluğu görüyorlar. Bu nedenle Hikmet Çetin gibi uluslararası sermayenin emrinde yıllarca görev yapmış elemanlarıyla uzlaşma yollarını deniyorlar. Özgür Özel de satır aralarında dikkatli bir şekilde bu uzlaşma mesajlarını gönderme ihtiyacı hissediyor.
CHP kurmaylarının tek amacı, bürokrasinin tümüyle ve kesin biçimiyle RTE’nin kontrolüne girmesini engellemek ve bir an önce genel seçime gitmektir. Bu nedenle büyük bir kampanya yürütüyorlar. RTE ise kaybedeceği bir seçime girmeyecek ya da istediği kanunsuz uygulamaları hayata geçiremeyeceği bir seçimi düşünmeyecektir; bu yüzden CHP’ye yönelik yapılan son operasyonlar bu bağlamda okunmalıdır. Yani RTE ve Bahçeli, CHP’yi bölerek veya bölünmüş ve zayıflamış hâle getirmeden bir seçime gitmeyeceklerdir. Bu operasyon için gerekli elemanlar partide ve eski yönetimin taraftarları arasında zaten yeterince bulunmaktadır. Bu nedenle rejimin son CHP operasyonları başarıya ulaşırsa ancak o zaman yakın zamanda bir seçim olacağından söz edilebilir.
Ne yapılmalı? CHP’nin stratejik öncelikleri
CHP kurmaylarının yasal statü ve kurallara bağlı birçok girişimde bulunmaları normal ve doğaldır. Fakat normal olmayan gelişmeler karşısında yeni ve gelişmiş taktiklerle de cevap vermek esas olmalıdır. CHP zorda kaldığında şu adımları atabilirse üstünlüğünü sürdürecektir:
Bu nedenle birinci adım olarak bürokrasi üzerinde daha fazla durmak, ikinci olarak yoksullarla ilişkiyi tüm milletvekilleri ve belediyeler aracılığıyla hızlandırmak; en önemli adım ise dağılmamak üzere toplanmayı başarmaktır. Örneğin son İstanbul il binasındaki devlet işgalini önleyememeleri, bu konuda yeterli donanıma, kararlılığa ve uyanıklığa sahip olmadıklarını göstermiştir. Parti merkezine kayyum atanmasına karşı pazartesi veya sonraki günlerde elde edecekleri bir başarı, rejimi doğrudan olmasa da dolaylı olarak sarsacaktır.
Sermayenin reformcu partisi olan CHP, eğer işçi sınıfına gitmeyi başarırsa (ki bu adımı bugüne kadar atmadı ve atması da beklenemezdi), bu onun mücadeleyi kazanmasında belirleyici rol oynayacaktır. Bu adım; üretimden gelen gücünü kullanan kol emekçilerinin eylemleriyle, var olan ekonomik krizi daha da derinleştirerek rejimin dayandığı zemini daha da kayganlaştıracaktır. Tabii buradan çıkan sonuç şudur: CHP, sınıfına yani sermayeye ihanet ettiği oranda iktidara biraz daha yaklaşacaktır. Tabii bunun farkına varması oldukça zordur.
Son noktalar
CHP’nin yeni yönetiminin bu mücadele çizgisindeki yükselişi, ülkedeki ekonomik krizden, toplumun yaşadığı ahlaki çöküntüden, her türlü yozlaşmadan ve her alandaki tam kanunsuzluk durumundan ayrı olarak değerlendirilemez. Ayrıca haksız kazanca dört elle sarılmış; “yarı insan yarı hayvan” tabir edilebilecek sivil, resmi ve tarikat kaynaklı milyonların varlığını da not etmemiz gerekiyor. Diğer yandan cumhuriyet değerlerine ve hakkaniyete bağlı; haksızlığa, baskılara uğramış mağdurlardan oluşan milyonlar da bu direnişi yükselten temel dayanaklardır. Buna biraz zor olsa da ana dilinde konuşmayı bekleyen milyonları da eklememiz gerekiyor.
Sonuç
CHP’nin RTE rejimi ile mücadelesi, (salt İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığıyla değil) aslında ezilenler ile ezenlerin kavgası haline getirildiğinde ancak kazanılabilecektir. Fakat CHP’nin mücadelesi egemenler arası bir savaş olduğu için bu kavga sınıfsal konumuna uygun şekilde sürecek ve sonuçlanacaktır. Çünkü ezenler ile ezilenlerin mücadelesi mutlaka bir tarafın yenilgisiyle sonuçlanırken, egemenler arasındaki savaş çoğunlukla bir uzlaşmayla biter. Ezilenlerin tüm mücadelesi — örneğin Paris Komünü, Sovyet Devrimi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Vietnam–ABD savaşı, Küba devrimi — mutlaka bir tarafın yenilgisi ve kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Ama egemenlerin I. ve II. Dünya Savaşları, feodal ve kapitalist devletlerin kendi aralarındaki savaşlar genellikle bir antlaşmayla bitmiştir.
Daha çarpıcı bir örnek: Mustafa Kemal’in liderliğinde sürdürülen antiemperyalist savaş, 1921–22 yıllarında İngiliz devletiyle yapılan ön uzlaşma ve antlaşmayla son bulmuştur. Eğer bu antlaşma yapılmasaydı, ezilenlerin temsilcisi konumundaki Genç Cumhuriyet; komünistleri ve ulusları ezmeyecek, mandacı gericilerle uzlaşmayacak, feodalizme karşı mücadelesini yükseltecek ve tek adam rejimini kurmayarak demokratik cumhuriyetin kuruluşuna imza atacaktı. Nasıl ki İngiliz emperyalistleriyle olan uzlaşma Genç Cumhuriyeti egemen sınıfının temsilcisi yaptıysa, CHP de sermayenin bir partisi olarak sürdürdüğü mücadeleyi büyük olasılıkla bir uzlaşmayla bitirecektir. İşte nasıl ki komünistler ve uluslar bu tarih sonrası tutuklanmış, yasaklanmış ve öldürülmüşse; bugün de CHP, belli bir zafer elde ettiği aşamada RTE rejimiyle (arkasında olan emperyalistlerle birlikte) uzlaşıp tüm ilerici ve devrimcileri ortada bırakabilir ve ezilenlerin sorunlarına artık radikal biçimde yaklaşmayabilir.
Yok; mücadeleyi ezilenlerin sorunu haline getirdiği oranda CHP, savaşı yarım yamalak ve uzlaşarak değil, kesin bir zaferle sonuçlandırabilir — bunu şimdiden ilan edebiliriz.