Bilindiği üzere, CHP’li Şişli Belediye Başkanı bir süre önce tutuklanarak yerine kayyum atanmış ve bu kayyum da 6 işçiyi içten çıkarmıştı. Kısa bir süre önce (17.11.2025), CHP, bu 6 işçi için tam kadro mini bir işçi mitingi düzenledi. “Hak, Hukuk, Adalet!” sloganının ön plana çıkarıldığı bu mitingde kimler yoktu ki: CHP milletvekilleri, İlçe Başkanı, Belediye Meclisi üyeleri, İstanbul İl Başkanı ve tabii belediye işçi mitinglerinin olmazsa olmazı DİSK Genel İş Sendikası. CHP kurmayları, işçi sınıfını ne kadar önemsediklerini, onun yanında olduklarını öylesine tumturaklı bir şekilde dile getirdiler ki, işçi sınıfının önderleri bile bu konuşmalar karşısında şapka çıkarırdı…

CHP ve DİSK-Genel İş Sendikası’nın işten çıkarılan 6 işçinin yanında durması, onları sahiplenmesi basında da geniş bir yer buldu ve takdir topladı. Konuşmacılar arasında en dikkat çekici isim, bir diğer deyişle “assolist”, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür ÇELİK idi. CHP içerisinde özellikle son bir yıldır en çok ismi duyulan kişilerin başında gelen, “CHP’nin devrimci yüzü, zulme boyun eğmeyen yiğit neferi” Şişli Belediyesi’nde işten atılan 6 işçiyi de yalnız bırakmamıştı… Üstelik Deniz GEZMİŞ’in mezarını da ziyaret etmişti. CHP’li troller bu fotoğrafı sosyal medyada yayarak herkesin görmesini sağladılar. Böylelikle CHP “devrimci” bir çizgide ilerliyor mesajı ulaştırılmış oluyordu halka. Bu durumdan en çok mutlu olanlar ise dün devrimci olduklarını söylerken bugün CHP saflarında yer alanlardı. Böylelikle hem “doğru adreste” (CHP) olduklarını kanıtlıyorlar, hem de hâlâ “devrimci” oldukları yalanını sürdürebiliyorlardı.

Oysa ortada duran bir gerçek var. Oligarşi, uzunca bir süredir CHP’yi yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Sağ tandanslı kadrolarına Deniz GEZMİŞ parkası giydiriliyor. Kendi içlerinde eski bazı kadrolar tasfiye edilirken bunların “sağ anlayışa sahip oldukları”, “sağın (AKP) ömrünü uzatmak için CHP seçmenini manipüle ettikleri” gibi söylem ve iddialar sıralanıyor. Böylelikle, CHP tabanınca desteklenmeleri sağlanmış oluyor bu “yenilikçi”, “devrimci” kadroların. Türkiye halklarının başkaca bir sorunu yokmuşçasına hareket edilerek CHP’li tutsaklar başat gündem maddesi hâline getiriliyor.

Kısa bir zaman dilimi içerisinde sahip oldukları zenginlik, servet, mal-mülk vb. akçeli işlere buluşmaları ise “AKP hükümetinin iftirası ve iktidara yürüyüşlerini engelleme çabası” olarak lanse ediliyor. Kimin az, kimin çok çaldığı bu yazının konusu olmadığı için üzerinde durmayacağız. Bilinmesi gereken, eşyaya adıyla hitap edilmesi gerektiğidir. Az ya da çok çalınmış olması nicelik sorunudur.

Tabii ki “Ekrem Başkan”larına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bu “değişim”in ve “devrimci kalkışma”nın öncüsü ve önderi olarak ilk hedefe “Ekrem Başkan”ın konulması, Silivri zindanında “zincire vurulması” CHP’nin en büyük propaganda silahını oluşturuyor. “Ekrem Başkan”ları özgürlüğüne kavuşsa, “her şey çok daha güzel olacak!”.

İktidara yürüdüklerini söyleyen ve kitlesini buna inandıran CHP’nin gerçekte ise ciddi bir siyasal stratejisinden söz edemeyiz. Politika üretmek, taktikler geliştirmek bir yana, süreci doğru okumaktan bile fersah fersah uzaktalar. Egemen sınıfların içinde bulunduğu kriz ortamında “Hak, Hukuk, Adalet!” söyleminin tek başına bir anlam ifade etmediğini göremiyorlar, görmek istemiyorlar. “Mağdur” bir CHP, “zindanlara doldurulmuş CHP kadroları”... Yazık, vah vah! İşte iktidara yürüyen CHP’nin temel politika-taktiği bu: Mağduriyet…

DİSK Genel-İş Kime Hizmet Ediyor?

CHP yeniden dizayn edilirken söylemde sol, pratikte sağ, sermayenin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan “yenilikçi” bir oluşumun ilk ittifakı da ortaya çıkmaya başladı: CHP - DİSK birlikteliği…

CHP-DİSK arasındaki ittifak hiç şüphesiz demokrat ve kimi “sol” çevrelerce memnuniyetle karşılanacak, iktidara yürüyüşte geç kalınmış bir adım olarak değerlendirilecek. Oysa gerçekte durum nedir?

DİSK-Genel İş Sendikası’na bağlı İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin “Eşit İş, Eşit Ücret!” talebiyle başlattığı grev kamuoyunda çok fazla tartışılmış, sorgulanmıştı. CHP’nin güçlü bir seçmen tabanına sahip olduğu İzmir’deki grev nedeniyle sendika ve grevdeki işçiler bölge halkıyla karşı karşıya geldi. İzmir halkı, grevdeki işçilerin işlerini yaparak grevi kırmaya çalıştı. İşçilerin aldığı ücret sektörler arası kıyaslanmalara tabi tutuldu. “O ücrete, üniversite mezunlarının çalışmadığı”, “sendikanın aile bireylerini, hısım-akrabalarını belediyeye doldurduğu” söylemleri yayılırken, “Neden sadece CHP’li belediyelerde grev yapıyorlar? AKP’ye çalışıyorlar.”, “Devrimcilikleri sadece pos bıyıklarından ibaret.” vb. tartışmalar grevin önüne geçti ve DİSK Genel-İş hedef hâline getirildi.

Bunlar İzmir halkının spontane gelişen tepkisi değildi. Bu tepki CHP’ye yakın basın ve “ulusalcı” yazarlar tarafından özellikle örgütlendi. Yılmaz ÖZDİL başta olmak üzere birçok isim “DİSK Genel-İş Sendikası, AKP’ye hizmet ediyor. O nedenle sadece CHP belediyelerinde greve gidiyor.” algısını oluşturdular ve bu halkta çok çabuk karşılık buldu.

Grev, 7. gününde anlaşmayla sonuçlandı. DİSK ve CHP arasında yapılan son görüşmeye her iki taraf da ağır toplarıyla katıldılar ve “sıkı” bir pazarlığın ardından anlaşmaya vardılar. Böylelikle CHP’ye biçilmeye çalışılan “yenilikçi”, “devrimci” kimliğin zarar görmesini de engellemiş oldular. Bunun için CHP’li belediyelerinin tamamında örgütlü olan DİSK Genel-İş Sendikası’na aba altından sopa göstermekten geri durmamışlardı. “Muhalefete, muhalefet ederek mevcut hükümetin değirmenine su taşıyorsunuz.” söyleminin ardına sığınıp DİSK Genel-İş Sendikası’nı CHP’ye angaje etmeyi başarmışlardı.

Bu angajmana biraz daha somut bakalım. İzmir grevi 04.06.2025 tarihinde bittiğinde, İstanbul Beşiktaş Belediyesi’nde de tazminatsız işçi çıkarmalar başlamıştı. İlk olarak belediye iştiraki Beltaş’da gündeme geldi işten çıkarmalar. Beşiktaş Belediyesi işçileri maaşlarını zamanında ve tam alamadıklarından DİSK Genel-İş 4 günlük bir eylem yaptı. Ardından işten çıkarmalar hız kesmeden devam etti ve Beltaş işçilerinden sonra sıra belediye personeline geldi. Özellikle Fen İşleri, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden olmak üzere haftalık periyodlarla işçi çıkarmalar kesintisiz devam etti. Her hafta kimi zaman 20’yi, kimi zaman 50’yi bulan sayıda işçi çıkarmalar artık sıradanlaşmıştı. Aralık ayı başında bu sayı 760’a ulaşmış durumda. İşten çıkarılan bu işçiler içerideki maaşlarını alamadıkları gibi tazminatları da ödenmiyor.

Peki, DİSK Genel-İş bu süreçte ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Grev-eylem şöyle dursun, basın açıklaması dahi gündeme getirilmedi. Şişli Belediyesi’nde kayyum tarafından işten atılan 6 işçi için tam kadro eylem-miting yapan CHP ve DİSK Genel-İş, Beşiktaş Belediyesi işçilerinin maaşları 6 aydır tam ve gününde ödenmezken, 760* işçi içerde maaş alacağı ve tazminatsız içten çıkarılmışken sessizliğe gömüldüler. Kimse duymuyor, görmüyor, yazmıyor, konuşmuyor… Genel-İş, işten çıkarılan işçilere “iş mahkemesine başvurmaları” yolunu gösteriyor. Hâlâ çalışan ve maaşlarını tam alamayan işçilere ise “Sesinizi çıkarmayın, işten çıkarırlar.” diyerek “devrimci” sendikacılığa yeni bir boyut kazandırıyor.

Özetlersek:

760 işçi işten çıkarılıyor.

Sendika, işçilere “sesinizi çıkarmayın” diyecek kadar pervasız ve bir o kadar aymaz “devrimci” DİSK Genel-İş.

İşçi kıyımının yaşandığı kurum, sokaklarda “Hak, Hukuk, Adalet!” sloganlarını atacak kadar yüzsüz, “yenilikçi”, “devrimci” CHP’nin Beşiktaş Belediyesi.

İkisi birlikte el ele vererek son yılların en büyük işçi kıyımının üzerini örtmeye çalışıyorlar.

(*) Sendika bu rakamı kabul etmiyor ancak rakam gerçek ve her geçen gün / hafta bu sayı daha da artıyor.