Sevgili okuyucular,


Bir ülke damarlarına kadar, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, hırsızlık batağına batmış. Bu ülkenin başbakanı, AKP genel başkanı, başbakan R.T. Erdoğan, bu gelişmelerin AKP hükümetini yıkmaya yönelik komplo olduğunu, ‘faiz lobisi’ ve ‘dış mihrakların’ komplosu olarak lanse etmeye çalışmaktadır.


İnsan, başbakan R.T. Erdoğan ve AKP kurmaylarının ortak koro halinde söylemlerini duyunca ne yapacağını, ‘şaşırmaya’ devam ediyor.


Türkiye yolsuzlukların, rüşvetin, ihaleye fesat karıştırmanın, kamu malını yağmalamanın cennet olduğu bir ülke olduğunu, yerkürede neredeyse duymayan kalmadı. Ülkemiz kara para aklama cenneti olmuş durumdadır. Basına ve kamuoyuna yansıdığı kadarınca 120 Milyar dolar bir pastanın AKP ve paralel devlet içinde organize olanlar tarafından talan yoluyla paylaşım savaşı verildiği bilinmektedir.


17 Aralık operasyonu ile ortaya orta’ya çıkan, buzdağının sadece görünen yüzüdür. AKP ve koalisyon ortakları olan paralel devlet organizasyonun, kendi arasındaki talan ve ranta dayanan paylaşım savaşının, kirli çamaşırlarının orta yere dökülmesini sağlayacaktır.


Başbakanın, ‘dış mihraklar’ olarak lanse etmeye çalıştığı ülkelerle çok haşır-neşir olduğu göz önünde bulundurulduğun da, inandırıcılığını çoktan kaybetmektedir. Başbakanın, AKP kurmaylarının bol keseden, ‘faiz lobisini’ suçlayan açıklamaları, aslında faiz lobileriyle olan akrabalıklarından kaynaklandığı gerçeği, kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.  


Başbakan ABD büyükelçisine, ‘kabadayılanmakta’  ‘’sizi ülkemizde tutmaya mecbur değiliz’’ diyebilmektedir. ABD büyükelçisi,  Riccardone kendisini alakadar etmediği halde, tıpkı başka ülkelerin içişlerine karışmayı marifet zannederek, Türkiye iç sorunlarına da karışmayı marifet bilmiştir. Aslında ABD büyükelçisi Riccardone haddini aşmaktadır. Türkiye’nin içişlerine karışması, sömürge valisi edasındadır. Asla kabul görmeyecek bir durumdur.


Yalnız, başbakan R.T. Erdoğan, ‘kusura’ kalmasın ama ABD ile uşaklık derecesinde ilişkiler kurup, sonrada, efendisine, ‘kabadayılanmak’ inandırıcılığını kaybediyor.  

İnsan bazen, başbakan R.T. Erdoğan, AKP kurmayları, başbakanın baş danışmanları ne söylerlerse, muhakkak aksi istikamette hareket etmede yarar var. Çünkü genellikle yalan söylüyorlar. Manipülasyon yapmada mahirdirler.


Başbakanın sürekli olarak, başarısızlıkları, ülkeyi yönetmede becerisizlikleri, Türkiye halkına düşmanca davranışlarını savunmada, ‘dış mihrak’ ‘faiz lobisi’ çıkışları, iktidarının sonunun yaklaştığının habercisidir.


Başbakan, yolda yürürken ayağı kaldırım taşına takılıp sendelese, ‘dış mihraklar’ ‘faiz lobisi’ açıklamasında bulunursa şaşırmayın. Başbakanın bugünlerde buna birde, devlet içerisinde yuvalanan, ‘çetelerden’ ekleyerek, sıkça söz etmesi manidardır. Aslında ülkenin yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının, emperyalistler, faiz lobileri, borsacılar, para simsarları tarafından gasp edildiği doğrudur. Bu talanların, yolsuzlukların, emek gasp’ının, gerçekleşmesinde, devlet içinde yuvalanan çetelerin yardımıyla gerçekleştiği de, bilinmektedir. Devlet içinde çete örgütlenmesi bugüne özgü değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapılanmasında çetelerin varlığı bilinmektedir.


Dışa bağımlılık, Türkiye sermayesinin emperyalist sermaye ile bağımlılık ilişkisi bugüne has bir olgu değildir. Türkiye sermayesi her haliyle emperyalist sermayenin himayesi altındadır. Amiyane deyimle, göbekten bağımlıdır. Türkiye her fırsatta, taşeronluk görevini yerine getirmede mahirdir.


Öyleyse, çok fazla, ‘anti.emperyalist’ geçinerek, ‘dış mihraklar’ savlarını ileri sürmek, inandırıcı değildir.


 Bir başka yazımda buluşmak üzere,


23.12.13