Sevgili okuyucular,

CHP, Cumhuriyet Halk Partisi'nde kazan yeniden kaynamaya ve tartışmaların istifalara kadar uzandığını görmekteyiz.

Kürt sorununda çözüm süreci, CHP’de yeniden kazanın kaynamasına, var olan çatlaklıkların su yüzüne çıkmasını da beraberinde getirdi.

CHP kurmayları sürekli olarak, bizim Kürt sorununda raporlarımız ‘var’ iddiasında bulunsalar da, Kürt sorunu CHP’nin başını ağrıtmaya devam etmektedir.  CHP kurmaylarının sürekli olarak 1989 yılında sosyal demokrat parti kimliğine sahip olan, SHP Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin hazırlatmış olduğu Kürt raporu,  savunma refleks olarak kullanılmaktadır.

CHP bu raporun varlığından ve savunma refleks olarak kullanılmasından, başka hiçbir şey yapmamaktadır. Savundukları 1989 SHP raporuna dahi uygun davranmamaktadırlar. Ama her fırsatta, ‘biz 1989 da bu raporu hazırladık’ demekten kendilerini alamamaktadırlar.

Kürt sorunun çözümünde, AKP, Başbakan R.T.Erdoğan’ın, CHP'yi, meclisteki diğer partileri devre dışı bırakma çabalarının olduğu bilinmektedir. AKP, Başbakanın bu tavrını gerekçe göstererek, Kürt sorununda çözüm sürecini tıkama ve sekteye uğratma çabalarını haklı çıkarmaz.

CHP Kürt sorunundan dolayı bir kriz içindedir. Bu gerçeği kavramak için, kâhin olmaya gerek yoktur. CHP sadece, ‘beyaz türklerin’ partisi gibi hareket etmekten kendini kurtarmalıdır!

CHP içinde, Mayıs 2010 tarihi ile birlikte, Kemal Kılıçtaroğlu ve yenilikçilerin verdiği, ‘umut’ giderek, toplumsal hafızada kaybolmaya başlamıştır.

Yenilikçi kanadın, kendilerini, ‘ulusalcı damar’ olarak lanse eden, ırkçı şoven gruplar karşısında kaybettikleri irtifa, giderek ivme kazanmaktadır.  Ülkenin gündeminden çok kendi iç gündemi ile uğraşan CHP toplum nezdinde sürekli olarak puan kaybetmektedir.

CHP içindeki, ‘ulusalcı damar’ sürekli olarak, devlet aklını öne almakta, geleneksel devlet politik argümanlarıyla sorunların çözümüne yaklaşmaktadır.

Devlet aklı ise, insana değil, devletin ‘bekasını’ esas almakta, bireyin, toplumun çıkarlarını, devletin çıkarlarına tabii kılmaktadır.

İfade özgürlüğü, farklı ulusların kendilerini ifade etmesi, farklı inançların kendilerini ifade edip kendine özgün yaşamaları, bir şey ifade etmemektedir. Çünkü ‘her şey devlet için’ mantığı esas alınmaktadır.

Bütün bu sorunlar yumağı, CHP içinde geleneksel devletçilerle, yenilikçiler arasında kavganın da temelini oluşturmaktadır.  

Son günlerde CHP’den istifa edenlerin gerekçelerine bakıldığında, çatışmaların ana eksenini kavramakta zorlanmayacağız.

Irkçı, şoven, ‘ulusalcı damarın’ Kürt sorununda en basit çözüme yönelik gelişmeleri, ‘ülke bölünecek’ ‘milli bütünlüğümüz yok olacak’ ‘vatan, millet, sakarya’ teraneleri öne çıkararak itiraz etmektedirler. Çözümden yana olduğunu söyleyen Milletvekillerine, ‘CİA ajanı’ veya bir başka suçlamalarla saldırmaktadırlar. Saldırıları yetmiyormuş gibi çözümden yana açıklama yapan parti yöneticileri görevlerinden istifa ettirilmektedirler.

CHP’de kazan önümüzdeki dönemde de kaynamaya devam edecektir. Devlet aklı CHP de etkin olduğu müddetçe,  gerçek Sosyal demokrat bir kimliğe kavuşması mümkün olmayacaktır.

CHP Devlet aklı, İş bankasındaki sermaye ile akrabalığını devam ettirecektir. Sermaye’nin gerçek bir demokrasiden uzak duracağını bilmemek şaşırtıcı olmayacaktır. CHP iş bankasındaki sermayeye sırtını dayadığı sürece, demokrasiye olan düşmanlığını sürdürecektir..