Sevgili okuyucular,

Avrupa’nın göbeğinde, Paris’in merkezi banliyölerinde, bir vahşet, canice bir katliam yaşandı. Katliamı, kim, kimler, gerekçesi ne olursa olsun, insanlığa karşı vahşice işlenmiş cinayet olarak algılamalıyız.

Bu vahşetin, caniliğin arkasında kimlerin olduğu, hangi cani organizasyonun olduğu, fazla önemli değil, insanlıktan nasibini alamamış katiller ve çetelerce işlendiği görünümü aleni olarak ortadır.

Paris’teki karikatür mizah dergisine, CHARLİE HEBDO'ya saldırı aslında basına, gazetecilik mesleğine, özgür düşüncenin kendisini ifade etmesine, kısacası insanlığa karşı yapılmış bir vahşice katliamdır.

Katliam düzenleyicileri olan katillerin, çete mensuplarının, katliamı düzenlerken kendilerini ifade etmek için, ‘yaşasın el kaide’ ‘Hz Muhammed’din, intikamını aldık’ ‘Allahu ekber’ naraları atan, İslam dini terimlerini çağrıştıran türden söylemlerde bulunmaları, bu katillerin, ‘din’ adına, ‘cihat’ adına insan kanı içmeye, ‘yemin’ etmiş, çete türü organizasyonlardan olduklarını anlayabilmekteyiz.

Bu saldırıların sonucu, 12 insan, günahsız ve sadece, kendi eksenleri çerçevesinde fikirlerini mizah yolu ile toplumla paylaşan 12 can katledildi.

Bu katliamı, vahşeti, caniliği, ‘nefretle’ kınıyorum. Katiller hak ettikleri cezalarını, muhakkak bulacaklardır.

Kapitalizmin çıkmazı mı?

Bu katliam, batı sermayesi, Fransız sermayesi kartopu gibi yuvarlanarak büyüyen, kartellerini, tekellerini katlamak için Orta doğunun petrollerini kontrol amaçlı, girişim ve çabalarının vahşete dönüşmüş olmasıdır.

Kapitalizm, batı sermayesi, petrol kuyularını denetmek ve daha çok kar elde etmek için, Orta doğu halklarını tehlike ve vahşetin içine sürüklediği kadar, kendi ülkelerindeki halkları da, tehlike ve vahşetin içine sürüklemişlerdir.

Orta doğu coğrafyasını ateş çemberi, vahşet bataklığına çeviren sermaye çevreleri, coğrafyanın kendi özelinde kaynaklanan çelişkileri kullanarak halkları birbirine kırdırma faaliyetleri, gelinen aşamada, kendi ülkelerinde, kendi halklarını vurmasına yol açmıştır.

Orta doğu coğrafyasında, batı sermayesinin çeşitli çete gruplarına destek verdikleri kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Rakiplerini tuşa getirmek, petrol kaynaklarını gasp etmede, rakiplerini devre dışına itmek için, birçok vahşice yöntemleri denedikleri kamuoyunca bilinmektedir.

Bugün Ortadoğu coğrafyasında, kendini ‘din eksenli’ ‘islam esenli’ cihat organizasyonu olarak adlandırıp, ortaya çıkan birçok cani ve çete örgütlenmelerinin olduğu da bilinmektedir. Bunların, cani çetelerin, kendileri gibi düşünmeyen, inanmayanları katletmede fazlada elleri titretmedikleri bilinmektedir.

Kendilerini, İŞID, BOKOHARAM, EL KAIDE, EL NUSRA gibi adlandıran bu çete organizasyonların, kaynaklarını, desteklerini batılı kapitalistlerin sermayelerinden aldıkları da, kamuoyunca bilinmektedir.

Batılı istihbarat kurumlarının, bu vahşet örgütlerine, çete ve canilere danışmanlık yaptıkları, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, olduğu gibi katiller çetesi ile iç-içe çalıştıklarını bilmeyen kalmamıştır.

IŞİD, EL NUSRA vb. çete gruplarına, Türkiye’nin sınırlarını kullanılarak lojistik destek sağlayan, batı sermayesinin tamda kendisidir. Türkiye, AKP devleti bu işin komisyoncusu durumunda’dır.

Katiller çetesi; bugün geldi, Avrupa’nın göbeğinde, Fransa’nın başkenti Paris’in merkezi banliyölerinde, günahsız insanları, mizah yaratarak, çizerek toplumu aydınlatmaya çalışan basın emekçilerini katlettiler.

Neden; ‘din’ ‘allah’ ‘muhammed’ ‘islam’ adına, aslında bekçiliklerini yaptıkları kapitalist sermayeyi korumak ve kollamak adına dersek, yerinde olacaktır.

Bu katliamdan sonra, yine sermaye çevreleri kendi çıkarlarını ön plana çıkararak, Fransa’da yaşayan İslam kökenli yabancı ve göçmenlerini hedef alan bir faaliyete girişecektir. Fransa’da yaşanan kötülüklerin, krizin faturasını, çetelerin saldırısını bahane ederek, göçmenlerin sırtına yüklemeleri mümkündür.

Yine, ‘islami fobi’ olarak bilinen, düşmanlık politikalarını biraz daha sık-sık piyasaya süreceklerini bilmek durumundayız.

Kapitalizm, kendi yarattığı canavarla baş edemeyince, faturayı göçmenlere, halklara çıkarmak için ve bunlar arasında bildik çelişkileri öne çıkararak kamplaştırma politikalarına sarıldıklarına, yabancı olmadığımız hatırlatmak isterim.

Saldırıda yaşamını kaybeden canları, CHARLİE HEBDO emekçileri, basın mensuplarını saygı ile anıyorum!

Bugün bu vahşet karşısında, hepimiz CHARLİE HEBDO’yuz, basın emekçileriyiz, mizah’çıyız diyerek, sesimizi yükseltmeliyiz!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

Twitter: AliekberP

Facebook: aliekberpektas

07.01.2015