Sigtuna Özgür Şehirler Toplantısı'ndan selamlar. ICORN baskı ve tehdit altındaki yazar, gazeteci, şair, müzisyen ve sanatçılar için oluşturulmuş bir dayanışma ağı. Uluslararası yazarlar örgütü olan PEN, yazar ve sürgünlerle olan geleneksel dayanışma ağını ilkin Nazi Almanyası döneminde oluşturmaya başlamıştı. Daha sonra kimi Avrupa ülkelerinde kent yönetimleri ile bağlantı kurularak sürgündeki yazarlar için yaşama ve serbestçe üretme olanağı sağlanmaya çalışıldı.


1990’lı yıllarda, bütün dünyada sorunlar yakıcı bir hal alınca, PEN merkezleri ile kimi kent yönetimlerinin birlikte sağladığı olanakların ötesinde, uluslararası tamamen tehdit altındaki yazarlara odaklanan Uluslararası PEN Cezaevinde Yazarlar Komitesi ile koordine biçimde çalışan ICORN adlı bir merkez oluşturuldu.

ICORN’un açılımı Uluslararası Misafir Yazarlar Ağı olarak belirtilebilir. Buna göre ICORN yönetimi ile kent yönetimleri arasında bağlantı kuruluyor. Ve tehdit altında olan bir yazar, gazeteci, vb. üyeye 2 yıl süreyle özgürce çalışabileceği bir ortam sağlanıyor. 


Bugün bu dayanışma ağına en çok destek veren iki ülke İsveç ve Norveç. Zaten ICORN’un yönetimi de Norveç’in Stavanger kentinde. İsveç’ten 15 kent, Norveç’ten 14 kent şu anda sürgündeki yazar ve sanatçılara 2 yıl süreyle özgürce çalışabilecekleri olanakları sunuyorlar.


2 Katalonya, 2 Danimarka, 4 Meksika, 1 Polonya, 1 Hollanda, 2 Alman, 1 Slovenya, 1 İngiliz, 1 Fransız, 1 İzlanda kenti ICORN ile bağlantılı olarak, kent misafir yazarı saptıyor. Keşke bizim ilerici kent yönetimlerimiz de bu ağın bir parçası olarak, sürgündeki yazarlara olanak sunsa. Mesela Diyarbakır Belediyesi bunda başı çekse. Elbette bunu Ankara’nın engellememesi gerekir. Halen bu kent misafiri kültür insanlarının dağılımına baktığımızda, en kalabalık grubu 13 sayısı ile gazeteciler oluşturuyor. Bunu 8 şair, 7 yazar, 6 oyun yazarı ve yönetmeni, 3 internet sitesi, 3 müzisyen, 3 romancı, 3 akademisyen, 2 LGBT aktivisti, 2 ressam, 1 çevirmen, 1 karikatürcü, 1 yayıncı izliyor. Elbette bu kişilerin birkaç dalda uğraşıları olduğunu da eklemek gerekiyor.


''Peki, hangi ülkelerden aydınlar, kültür insanları ICORN ağının bir parçası olarak kent misafiri konumunda'' diye soracak olursanız. 8 kişi ile İran’ın başı çektiğini belirtmeliyiz. İran baskının yoğunluğu kadar kültürel direnişin de çok canlı olduğu bir ülke. Tekrarlanan her protesto dalgasında yeni genç bir kuşağın göç yollarına düştüğünü gözlemliyoruz. İran’ı 3'er misafir ile Suriye ve Türkiye izliyor. Mısır, Filistin, Zimbabve, Etyopya’dan konuk edilen 2’şer kültür insanı var. Bunu ise 1’er misafir ile Azerbeycan, Sudan, Honduras, Nijerya, Eritre, Afganistan, Küba, Somali, Vietnam, Libya ve Rusya izliyor. Buradan dünyanın  düşünce özgürlüğü haritasını çıkarmak da mümkün.


İsveç’te ICORN ağına katılmaya istekli olan birçok kent yönetimi var. Bunlardan biri olan Gavle’de misafir bir yazar edinilmesi kararına karşı, belediyelerin böyle bir yetkisi olmadığı gerekçesi ile muhafazakar eğilimli  Moderaterna Parti mahalli siyasetçiler, bu kararın iptali için mahkemeye başvurdu. Mahkemenin önümüzdeki günlerde karar varması bekleniyor.


ICORN Konferansı, İsveç’in önemli diyalog kurumlarından biri olan Sigtuna Vakfı'nda yapıldı. Bu bağlamda, “Charlie’den Sonra Dünyanın Hali /İfade Özgürlüğüne Yönelik Tehdit” başlıklı bir panel de yaptık. Toplantıda benimle birlikte Gazzeli rep sanatçısı Halid Harara, Mısırlı müzisyen Rami Essam ve İranlı akademisyen Vasmaghi Sedigheh konuşmacıydı. Sedigheh hanım, Tahran Üniversitesi'nde teoloji/şeriat hukuku profesörü idi. Tahran kent konseyi sözcüsüydü. İki yıllık misafirlik dönemi bitti. Şimdi Uppsala Üniversitesi'nde ders veriyor. İslami temelde bir kadın hakları savunucusu.  Aynı zamanda bir şair. İran entelejensiyasını sürekli kaybeden bir ülke ne yazık ki. 


Protest şarkıcı Rami Essam ise Tahrir alanının özgürlük türkülerinin yorumcusuydu. Ne acı, şimdi sürgünde. Mübarek’i istifaya çağıran şarkısı ile nam saldı. Tutuklandı, işkence gördü. “Çalınan Baharın Türküleri”nde ise Müslüman Kardeşlerin otoritaryanizmini eleştiryordu. Şimdiki koşulları ise bir sanatçı açısından “korkunç” diye niteliyor. Evet dünyanın hali pek parlak değil, hele hele Ortadoğu’nun.