Devletin şiddeti pervasızca açıktan açığa bu kadar yaygılaşması her şeyin dibi çıktı dememiz için yeterli değil mi? T.C Devletinin bugüne kadar yaptığı katliamları ya da şiddetleri biliyoruz. Basın üzerindeki baskılarını biliyoruz. Kürtlere derinden derine acı vermek için uygulanan şiddetleri biliyoruz. Bugün şiddetin binbir biçimi yaşanıyor. Gündelik yaşamda her gün yeni yeni şiddet biçimlerini görüyoruz.

Devletin kötü baskısından kendini koruyabilmiş insanlar yok mu? Elbette var, olmaz olur mu? Bu baskının acısını onlar da çekiyor. Şiddete uğruyorlar, itelenip kakalanıyorlar, ellerindekini avuçlarındakini yitirmek korkusuyla yaşıyorlar ve katlanıyorlar, yalnızca katlanıyorlar. Ama Kürd şehirleri, her türlü zalimliğin acısını çekiyor. Sokağa çıkması yasaklanıyor. Bombalar yağdırılıyor evlerine, köylerine...

Emek güçleri tarafından yoğun bir siyasal mücadele yürütülüyor. Kendilerini soldan yana gösteren ulusalcı solcuların ve Kemalist kesimlerin kafalarının derin devletin ipoteğinde olduğu görülüyor. Bunlar kavramların ve resmi ideolojinin öncelikleri ve kültürüyle düşünüyorlar.

Emekten yana güçlerin; Kapalı tünellerde serçe avlayanlarla değil, rüzgar almayan duldalıklarda, rüzgarı beklyenlerle değil, ulusalcı solcuların bildik sularına çekilenlerle değil.

Devletin ceberrut yıldırıcı gücüne inanan milliyetçiler ve dinciler var. Bunlar, devletin her dediğine inanıyorlar.

Dolayısıyla bu insanlarla diyaloglar kurmak, iletişime geçmek, onlarla bilgiye ve dostluğa dayalı ilişkiler kurmayı benimsemek emeğin dostlarını yakından ilgilendirmelidir. Tabi ki bu ilişkiler sorunludur ama önemlidir.

Peki kendi iletişim eksikliğimizi gizlediğimize ne demeliyiz? Özellikle iletişim ilişkilerini kavramayanlara, benimsemeyenlere, diyalog yollarını kapatanlara ne demeliyiz?  Toplumsal değerlerde, emekten yana düşüncenin farkına varmak önemlidir. Emekten yana insan sevgisini farketmek önemlidir.

Bireyin önce kendine saygısı olmalıdır. kendini geliştirmelidir. kendisini insanlaştırmalıdır. Eğer insanlarla iletişim kuramıyorsa ve diyalog geliştirmiyorsa, okumuyorsa, öğrenmiyorsa, tartışmayı ve dinlemeyi bilmiyorsa öncelikle bu insan toplumsal ilişkilerde sorunlu olur. Siyasal ve kültürel ilişkilerde öğrenme merakı yoksa, bilgi ve bilinç ortaya çıkmıyorsa, insanın varlığı evrimini tamamlamayan iki ayaklı pirimatlıktır.

Seçim sonrası değerlendirmeleri okuduğumda, yorumlara baktığımda iletişimsizliklerini 1) Sığ ve dar pencereden ukalılık yapanlar. 2) Bilgisizliğini küfürlerle gidermeye çalışanlar 3) Kendisi gibi düşünmeyenlere saldırgan tutum içinde olanlar var.

Düşünşenize, emek eksenli toplumsal ve kollektif çalışmalarımızda yüzleşemediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Hâlâ iletişimsizliğimiz ve diyalogsuzluğumuz sorun olmaya devam ediyor. Hâlâ bölgesel çelişkilerimizi öne çıkararak, ezber bozmayan laflar ederek, siyasal gardımızı alarak doğrudan kendi ezberimizle barışık olmak daha uygun geliyor.

Düşünşenize, siyasal kavramlarla birbirimize tavır alarak yaşıyoruz. Bilgi ve Bilinç yetmezliklerimiz sorgulanmadığı için gün geliyor çok kötü bir biçimde dışa taşırıyor ve düpedüz insan ilişkilerimizi çatıştırıyoruz. Emekten, sevgiden,saygıdan, dostluktan ve yakınlıklardan kaçışımızın temelinde de bu tür yetersizliklerde yatmıyor mu? İletimşizliği ve diyalogsuzluğu görmezden gelme tutumunda direndikçe, geçmişin üzerimizdeki etkisi artmaya devam eder. İletimşizlik, korkulan ve kaçılan geçmişin bir ürünü haline gelir.İletişimsizlik ve diyalogsuzluk yakamızı bırakmadıkca. Düşlediğimiz ütopyalar neye yarar?

Devletin bombalı ve silahlı şiddet sarmalına , ırkçı ve dinci yaygaraları içeren, yalanlı demogojileri ve sözlü saldırılarını teşhir ederek iletişim ve diyalog dilinden barış düşleri düşmemeli...

İletişimi ve diyalogu siyaset dilinden hoşlanmayanlar ister devletçi Kürtler olsun, isterse ulusalcı Türkler olsun. Varsın onlar beğenmesin. Sorun daha geniş kitlelere yönelip, iletişim ve diyalog ilişkilerinin barış dili benimsenlemeli...

İletişimi ve diyalogu her an ve her yerde geliştirmeliyiz.