TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi AKP devletinin ve Sarayın komiserlerinin denetimi altında 'ana'yasa maddelerini değiştirme maratonuna başladı.

Saray komiserlerinin davranışları, İlk günden TBMM çatısı altında beklenen ama demokratik ülkelere ve teamüllere uygun olmayan görüntüyle, skandal denecek yaklaşımlarla kamuoyunun gündemine oturdular.

TBMM, 'ana'yasa maratonu esnasında, 'milli iradenin' temsilcileri, 'ileri demokrasi' adına bir-birlerine hakaretler, sataşmalar, Oy kullanmada sahtecilik, entrikalar ve mevcut anayasaya aykırı davranışların hâkim olduğu görüntüleri izlerken, bu insanlar mı, bizim ülkemizi yönetiyor sorusunu ilk akla getiren oldu dersem, abartmış olmayız.

Bir gerçeğin altını çizmede yarar var. Türkiye hala 12 Eylül askeri faşist diktatörlük tarafından, 5'li generaller çetesinin dayatması sonucu oluşturulan, 1982 'oylanan' anayasa tarafından idare edilmektedir. 12 Eylül askeri faşist anayasasının değiştirilmesi bir erdem olduğunun gerçeğini yadsımak, demokrasiyi, insan onurunu, özgürlüğü emeğe olan saygıyı yadsımak anlamına gelmektedir.

40 yıla yakın bir süredir, mevcut anayasanın değiştirilmemiş olması ülkemizi yöneten hâkim güçlerin, siyasal partilerin büyük bir ayıbı olarak yakalarında durmaktadır. Ülkemiz, toplumsal güçlerimiz gerçekten, burjuva anlamda da olsa, 'demokratik' bir anayasayla yönetilmeyi hak etmektedir. Kısacası ülkemizin 12 Eylül askeri faşist dönemden kalma bir anayasayla hala yönetilmiş olması, ayıp ve kayıptır.

Peki, AKP devletinden, Saray'dan ve koltuk değneği MHP'den mevcut anayasayı değiştirerek, demokratik bir anayasayı oluşturmalarını beklemek akılcı bir tutum mudur? Böyle bir beklentiye girmek insanın kendi aklıyla alay etmek anlamına gelir. Her şeyden önce, AKP devleti ve Saray mevcut 12 Eylül faşist anayasasının ürünüdür. Varlığını ve bugünkü konumu korumayı, 12 Eylül faşist yasalarına borçludur.

Peki, neden böyle bir beklenti içinde olalım (!) Aklımızı, 'peynir ekmekle mi, yedik? Tabii ki hayır. Asla böyle bir beklentinde olmadık ve olmayacağız. Yedek lastik MHP ve kurmaylarından Devlet Bahçeli ve şürekâsı, halklarımıza özgürlüğü, demokrasiyi, toplumsal refahı vaat eden bir yönelime girer mi? Asla, faşist, Nazi artığı zihniyetin hâkim sürdüğü bir partiden ve çevreden, Türkiye toplumsal güçleri için, 'demokrasi' vaadi beklemek, denize yoğurt mayası bırakmak gibi saçmalık olabilir.

Bugün TBMM çatısı altında devam eden maratonun, demokratik bir anayasa değişikliği için olmadığını toplumsal güçlerimiz bilmektedir. AKP devleti Saray MHP ortaklığıyla hazırlanan 'ana'yasa değişikliği aslında mevcutta var olan anayasadan daha geri, Türk İslam sentezi esas alınarak ülkemizin geleceğini, 'inşa' etmeye yönelik faşist rejimin öngörüldüğü, 'ana'yasa değişikliğidir.

AKP devleti, Saray ve MHP açıkça ilan etmektedirler. Getirilmek istenen değişiklikler, 'türk tipi' başkanlık olarak ifade edilen, tek adam diktatörlüğünü öngören açık faşizmdir. Anayasada öngörülen değişiklik maddeleri göz önüne alındığında, erkler ayrılığı tümüyle Cumhurbaşkanlığı adı altında oluşturulan, tek adamdan teşekkül edilen bir diktatörlük heveslisine tanınan sınırsız yetkilerden oluşan değişikliktir.

Yargı bağımsızlığı tümden yadsınmaktadır. Yasama organı olan TBMM tümüyle fonksiyonsuz ve atıl duruma getirilmektedir. Yürütme erki sadece, 'türk tipi' başkanın yetkisine ve iki dudağı arasından çıkacak cümlelere bağlanmaktadır.

Kısacası sunulan, 'ana'yasal değişiklikler TBMM den geçer ve referandum yoluyla onaylanırsa, Türkiye açık faşizm dalgasıyla karşı-karşıya kalacaktır. Bu nedenle, demokrasi güçleri, top yek ün olarak mevcut durumdan daha geri pozisyona götürülmek istenen, 'ana'yasal değişikliklerini ret etmelidir.

Türkiye'nin, gerçekten demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır. Anayasa toplumsal uzlaşı, toplumun tüm katmanlarını katılımıyla oluşturulacak olan mutabakat sonucu çıkan anayasa taslağını tartışarak, ince eleyip sık dokuyan bir özveri ile hazırlanacak anayasa halklarımızın ve toplumsal güçlerimizin onayına sunulumalıdır. Aksi durum, 'gelen gideni aratır' derler. AKP, Saray, MHP tutsaklığına teslim olmayalım. Gerekli özeni göstererek, 'ana'yasa değişikliğine karşı duruşumuza ivme kazandırarak ilerletelim.

 10 Ocak 2017