8 Mart Dünya Kadınlar Günü 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretleri, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşulunu protesto etmek için grevler yapılması olarak başlamıştır.
Bu protestolardan sonra 52 yıl sonra Danimarka'nın Kopenhagen şehrinde düzenlenen Sosyalist Enternasyonal'in kadınlar toplantısında, 8 Mart 1857'de New York'ta başlayan kadınların haklarını kazanması ve kadınların birlikte mücadelesinin her yıl kadınlar günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.

1857 New York’ta kadınların 12 saatlik günlük çalışma saatini ve düşük ücrete karşı yürüyüşler yaptılar. Polis kadınların protesto eylemlerini zor kullanarak dağıttı.

1908 New York: 15.000 kadın daha kısa çalışma saati ve daha iyi gelir ile oy hakkı için yürüdüler ve doğum günü izini istediler. Gösterilerde kullandıkları slogan ise „Ekmek ve Gül„ idi. Ekmek yaşam güvencesi ve karın tokluğunu, Gül ise daha kaliteli yaşamı simgeliyordu. 1909"da ilk kez kadın günü 28 Şubat'ta kutlandı. Avrupa'daki kadınlar da şubat ayında son pazar gününü kadın günü olarak kutladılar.

1910 yılında ise Clara Zetkin isimli bir Alman sosyalist kadının, Sosyalist Enternasyonal’de Dünya Kadınlar Günü olmasını önerisi kabul edildi.

1911 Kopenhagen kararından sonra ilk kez 19 Mart'ta Avusturalya, Danimarka, Almanya ve İsviçre'de kutlandı. Yüz binlerce kadın ve erkek elele ortak mücadelelerle aktiviteler yaptılar. Oy verme, seçme, seçilme haklarının yanı sıra meslek edinme ve meslek eğitimi görme hakkını istediler.

Dünyada kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük önem taşımaktadır. Çünkü BM nezdinde ilk kez resmi düzeyde Kadınlar Günü olarak kutlandı. İki yıl sonra 1977'de ise, Birleşmiş Milletler genel toplantısında 8 Mart resmen Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi.

Bu kabulün içinde iki temel neden açıklandı; Dünya barışının korunması, sosyal gelişim içinde ve temel insan haklarının kullanılması için kadınların da eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanması vurgulandı. Kadınların eşit haklarının verilmesi dünya barışını güçlendireceği anlayışı kabul edildi. Dünya Kadınlar Günü kadınlar açısından çok daha farklı bir gündür.

Günümüzde kadın haklarının kazanılmasının nerelerden başladığını ve bugünlere nasıl geldiğinin hatırlanması önemlidir.

Birçok gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş olsa da, istenen seviyeden hala çok uzaktır. Günümüzde Avrupa'da göçmen kadınların göçmen ve kadın oldukları için iki türlü baskıya karşı karşıya oldukları kesindir.

Kadınların aile içi şiddete maruz kalmaları da şiddeti günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmiştir. Kadınların eşit olmadığı bir toplumda, toplumun ezilen diğer bireylerin de sağlıklı ve özgür olamayacağının altı çizilmelidir.

Türkiye toplumunda kadının yerine şöyle bir baktığımızda çok içler acısı sonuçlar ortaya çıkıyor. Erkekler, 2022'de en az 327 kadını öldürdü, 32 kadına tecavüz etti, 442 kadını seks işçiliğine zorladı, 156 kadını taciz etti. Erkekler 793 kadını yaraladı. Erkekler 2021 yılında ise en az 339 kadını öldürdü.

Bizim gibi hala ataerkil toplumlarında kadının değerinin ve toplumdaki yerinin belirsizliğini devam ediyor. Bir toplumda kadınların özgür ve hür olmadığı için o toplumun hür ve özgür olmayacağı kesindir.

Türkiye’de kadına ve haklarına karşı, feodal ve orta çağ karanlığı zihniyeti hala hâkimdir. Bu düşünce, toplumun çoğunluğunu teşkil etiği için kadın hakları, bu düşünce yapısının ayaklar altında çiğneniyor. Türkiye’de toplumda kadına karşı şiddet devam ederken, AKP-MHP rejiminin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesiyle birlikte kadınlara yönelik şiddet tırmanmaya başladı.

Tarihi bir anlaşma olan ve ismini dahi İstanbul’dan alan bu anlaşmadan hangi akılla çıkılması, sanırım kadına verilen değerin bir belirtisidir.

Türkiye’de kadınların ve kız çocuklarına karşı şiddet, her dönemde yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir. Kızların çocuk yaşta evlendirilmesi ve erkeğin şiddetine maruz bırakılmaları akıl almaz bir düşüncenin ürünüdür. Kadınlara şiddetin dışında ekonomik olarak da büyük sorunları olduğu mevcuttur.

“Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre Türkiye, kadınların ekonomiye katılımında 156 ülke arasında 133. sırada, ilkokula giden kız çocuk sayısında 118. sırada ve kadınların siyasi açıdan güçlendirilmesinde 114. sırada yer almaktadır.”
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi irade olmadığı gibi, kadın hakları da rafa kaldırılmıştır. ”

Kadına yönelik şiddetin, erkeklerin çoğunluğunun düşünce ve tavırları, kadın haklarına karşı saygısız olmalarından kaynaklanıyor.

"Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engeller teşkil etmektedir.

AKP MHP hükümetinin, kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korumak için hiç bir programı olmadığı gibi aldıkları tedbirler yoktur“-

Kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alınmadığı gibi! Türkiye’de kolluk görevlilerinin, kadınların barışçı protesto hakkını kullanarak barışçıl toplanmalara karşı aşırı güç kullanarak şiddet uyguluyorlar.

Kadınların demokratik hakları için caddeye gittiklerinde polisin kullandığı kadına karşı şiddet çok amansızdır.

Hapishanelerde kadınlara karşı işkence şiddet orda da günlük yaşamlarının birer parçası haline gelmiştir. Küçük çocukları ile tutuklanan kadınlar, küçük bir hücrede yaşamlarını sürdürürken dahi şiddetin değişik biçimini yaşıyorlar.

AKP MHP Hükümeti, kadınların her türlü demokratik haklı taleplerine, şiddet yöntemiyle karşılık veriyor. Kadınların özgür ve hür olmadığı bir toplum özgür ve hür olamaz!