Bugünkü yazımda Avrupa da sağcı ve faşist partilerin günümüzde taban kazanmasının sebepleri üzerinde duracağım.

Marine Le Pen seçim çalışmalarında 'yabancılar dışarı Fransa Fransızların' diyerek dünkü seçimlerde başarı elde etti.

Almanya’da yine öyle AfD Avrupa seçimleri esnasında 'yabancılar dışarı' diyerek memnun olmayan kitlelerin oyunu alarak ikinci parti konumuna gelmiştir.

Avrupa da günümüzde aşırı sağcı partilerin kitle desteği aldığı ve güçlendiğini görüyoruz. Bu tırmanışa ve kitle desteği alan sağcı partiler hedef olarak göçmen azınlığı hedef gösteriyorlar.

Demokrasi geliştirmeye, çeşitliliği şekillendirmeye, aşırı sağcı düşünceleri kitlelerin kafasından söküp atma ve Avrupa’nın çok uluslu yaşam biçimini kabullenmek gerekiyor.
Genel olarak Avrupa’da toplumun sağa kayması ile birlikte böylece demokrasiyi yeniden geliştirmek kitlelerin bilincine yerleştirmek gerekir.

Avrupa'nın göçmen ülkesi bilinci toplumun zihnine yerleştirilmediği için, göçmenleri hedef göstererek seçim kampanyalarında sağcı ve faşist partiler karlı çıkıyorlar. Daha doğrusu demokrasi kültüründen koparak sivil tolum anlayışının kitlelerin kafasında olgunlaşmadığı için sağın söylemlerine kanıyorlar.

Günümüzde savaşların sürdüğü bir dönemde, kitlesel halinde Avrupa’ya gelen göçmenler, yerli halkın zihninde kendi geleceklerini tehlikeye atacak olanlar biçiminde algılanıyor.
Böylece tercihlerini faşist partilerin yanlış hedef şaşırtan söylemlerine inanarak oylarını onlardan yana tercih ediyorlar. Avrupa’da kitlelerin bilincinde demokrasi ve sivil toplum anlayışını yerleştirmekte, memnun olmayan yığınların isteklerine cevap vermede yetersiz kalınıyor.

Sağcı ve faşist partilerin demokrasiyi yok etmelerine, toplumdaki memnuniyetsizliği göçmenler aleyhine döndürmelerine, demokrat ve solcu partiler, yeteri kadar cevap veremiyorlar.
Sağcı ve faşit partilerin demagoji ve hedef şaşırtan düşünceleri karşında demokrat ve sol partiler, kitlelere gerçekleri anlatmada yetersiz kalıyorlar.

Mevcut demokrat ve sol partiler, kendilerinden kopan bu insanlara, göçmenlerin onların iş yerlerini ve geleceklerini tehlikeye düşürmediklerini anlatamıyorlar.

Avrupa ekonomisinin hala dışarıdan vasıflı işçiye ihtiyacı olmasını ve gelecekte ekonominin kalkınmasına faydalarını yeteri kadar topluma anlatmada yetersiz kalınıyor.

Avrupa’da aşırı sağcı Parti ve  grupların toplumun her alana sızdığı ve toplumun her kesimini  tehdit eden ve demokrasiyi yok etmek düşünceleri yeteri kadar anlatılmıyor. Toplumda demokratik düşünce kültürünün giderek azaldığı kitlelerin mevcut parti ve politikadan  kopup sağcı partilere yöneldiği gerçeği göz önünde bulundurulmuyor.

Açıkçası Avrupa’da toplumun çok sayıda etnik kökenden oluştuğu, çok kültürlü gerçeği hala görülmüyor. Avrupa’da toplumun sağa kayması görmemezlikten gelindiği gibi, hâkim ulus kültürü yerine üniversal bir kültür yapısının tartışılmasından hala kaçınılıyor.

Avrupa’da toplumun sağa kayışını sonuç olarak göçmenlerden kaynaklandığını, milliyetçi ve ırkçılığın günümüzde yükselişini  dillerine dolayarak ülkede göçmenlerin sayılarının yükseldiğini, azaltılması gerektiğini dillerine doluyorlar. Böylece sağa karşı mücadelede yanlışlık içinde herkes bir ağızdan bu koraya katılıyorlar. Irkçılığın, milliyetçiliğin kültürel olgu olduğun ve göçmenler burada olsa da olmasa da bu toplumda bu anlayışın var olduğunu anlatmıyorlar.

Avrupa’da toplumun hala homojen yapısını gören değil de çok ulusluluk gerçeğinden yola çıkılarak yeni bir demokrasi anlayışını kitlelerin bilincine sokmak gerekiyor.

Her şeyde devletin tek toplum çıkarlarını düşünen demokrasi savunucuları da tarihi yanılgı içinde olduklarını ve kitlelerin sağa kayısının önleyemeyeceklerini bilmeleri gerekiyor.

Avrupa’da toplumun sivil toplum anlayışı ile homojen olmadığını, demokrasinin her etnik kökenin haklarını savunacak bir şekilde desteklenmesi ve katkıda bulunulması gerektiğini görmek gerekir,