13. Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun seçim kampanyasında kullandığı reklam filminde “Sana söz, yine baharlar gelecek, Bay Kemal sözünden dönmeyecek.” söylemi milyonlarca insanın yıllardır beklediği aydınlık ve özgürlük dolu günler için demokrasinin yeniden inşaasını hayal eden ve bu uğurda bedel ödeyen insanlara umut oldu.

15 Mayıs sabahı güneş gecenin alaca karanlığını geride bırakırken, yep yeni bir güne uyandığımızda, yeni bir günle yepyeni bir bahara merhaba diyecek miyiz?

Söz vermek ve güzel baharlar vaat etmek her zaman yerine getirilmiyor. Ama yine de insan verilen söze inanmak ister, umut eder. Umut nedir ki?

Umut geleceğe güvendir. İnsanın geleceğin kendisine ne getireceğine dair hiç bir güvencesi olmasa da, hayal ettiği, özgürce yaşamak istediği dünya için iyimser bir beklentiyle besler duygularını.

Kemal Kılıçdaroğlu‘nun „SANA SÖZ YİNE BAHARLAR GELECEK“ söylemi de toplumda olumlu bir beklentiye dönüştü.

Bireyler dışa yansıtmasalar da yaratılan karanlıkta umudu beslerler. Umutsuz da yaşanmıyor ki. Kimilerine göre umut etmek boş bir hayaldir, kimine göre ise hayata tutunmaktır.

15 Mayıs sabahı yepyeni yeni bir güne merhaba derken, herşey bir anda geride kalacak mı?  Ben kalacağını düşünmüyorum. Herşey yeni başlıyor olacak, çok zor bir dönemin başlangıcı. Toplumun kimlikler ve inançlar üzerinden birbirine düşmanlaştırıldığı, kurumların işlevsizleştirildiği ve parlamentonun fiilen işlemediği bir süreçte yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimleri karanlıkla aydınlık arasında bir tercih olacaktır. 15 Mayıs sabahı Kemal Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanı olarak seçilmiş olsa da, muhalefet parlamenter sisteme dönmeyi sağlayan anayasa değişimi için mecliste çoğunluğu sağlamış olsa da Türkiye’nin demokratik anayasal bir sisteme dönüşümü yılları alacaktır. Hele kurumların – yargı ve eğitim başta olmak üzere - yıkıma uğratıldığı bir ülkede yeniden inşaa kolay olmayacaktır.

15 Mayıs sabahı pencerenin perdeleri arasından içeriye sızan güneşin ışınlarıyla birlikte karanlık bir gün geride bırakılmış olsa da yıllardır sarayın karanlığında boğulmak istenen aydınlık bir anda gelmez. O gün geldiğinde sadece geleceğe daha bir umutla bakmamızı sağlar. Onlarca yıldan beri toplum üzerine örtülen karanlık perdeyi bir anda sökmek istesekte, söküp atamayız. 

„SANA SÖZ YİNE BAHARLAR GELECEK“ söyleminin içi somut olarak doldurulmadığında sadece söz olarak kalacak. Nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz?  Bu soruya hepimizin gerek birey olarak ve gerekse toplumsal hareketler olarak toplumsal mücadeleyi örgütlemeden özgürlüklerin ve demokrasinin inşaasının mümkün olmıyacağını kavramamız gerek. Sadece istemek ve umut etmekle yeni Baharlar gelmeyecek. Tüm toplumsal kimliklerin bir arada eşit, anayasal güvenceyle vatandaşlık kimliği etrafında yaşamalarını sağlamadan – bireyler de dahil – ortak değerler etrafında bir araya gelmemiz sadece bir hayal olarak kalacaktır.

Saray toplum da yaratığı korku ve muhaliflere yöneltiği saldırılarla iktidarını sonsuz kılmak istiyorsa da – tarihe baktığımızda tüm diktatörlerin sonu hüsranla bitmiştir –  bunun böyle gitmeyeceğini görmekte, gördükçe daha da saldırganlaşmakta ve her türlü provokasyona baş vurmaktan geri kalmamaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu‘nun dün (19 Nisan 2023) seçim sürecinde yaptığı „Ben Aleviyim….“ konuşması doğru bir zamanda yapılan ve kendisinden beklenen bir açıklamaydı. Bu açıklamasıyla Türkiye toplumuna – özellikle de Sunni kimliğinden olan vatandaşlara – kültürel kimliklerinden ve inançlarından dolayı dıştalanan, ötekileştirilerek düşmanlaştıran Alevilere ve diğer kadim kültürlere karşı sürdürülen devlet politikasının son bulmasının zamanın geldiği ve özgür bir ülkede birarada kardeşçe ortak paydalarda – hak ve özgürlükler etrafında – birlikte yaşamaya dair bir çağrıdır. Bu çağrı anlamlı ve anlamlı olduğu kadar İktidar ve radikal dinci çevrelerce din ve kimlik üzerinden yapaılacak provokasyonalara karşı da cesurca bir açıklamadır.

Kemal Kılıçdaroğlu‘nun seçim kampanyasında kullandığı “Sana söz, yine baharlar gelecek, Bay Kemal sözünden dönmeyecek.”  söyleminin bir seçim vaati olarak kalmaması için hepimize sorumluluk düşmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında kulandığı “Sana söz, yine baharlar gelecek...” söyleminin bütününe baktığımızda yeni baharların gelmesi hepimizin ortak umudu olsun.

“Sana söz, yine baharlar gelecek,

Sana söz, umut bitmeyecek.

Söz, söz…

Sana söz; birbirini incitmeyen, farklı olanı olduğu gibi seven, sayan,

uzaklaşan değil, kucaklaşan bir Türkiye.

Karnı tok, gönlü bol, yaşamayı seven bir Türkiye.

Bilime, sanata, geleceğe inanan, ayakları yere sağlam basan

uzmanlığa saygı duyan bir Türkiye.

Seyirci kalmayan, korkusundan susmayan, sözü dinlenen, kıymeti bilinen,

en güzel şarkılarını bağıra çağıra söyleyebilen,

neşesi çocuklarının gözünden okunan bir Türkiye için geliyoruz.

Sana söz, yine baharlar gelecek.

Sana söz, yine baharlar gelecek,

Sana söz, umut bitmeyecek.

Sana söz, yine baharlar gelecek,

Sana söz, umut bitmeyecek.

Sana söz, yine baharlar gelecek,

Bay Kemal sözünden dönmeyecek. “