Tavşan gelecek..
Yumurta getirecek..
Yumurtadan civciv çıkacak, tavşan değil…
Kendine Marksist-Sosyalist-Ateist diyen kişiler tavşan yememeye devam edecek..
Neden?
Çünkü dinsel inançlarına aykırı…
Hem ateist, hem dinsel inançlı..
O zaman Tavşan da elbette yumurta getirir…

Tavşan gelecek
Yumurta getirecek
Yumurtadan civciv çıkacak
Biz tatile gireceğiz
Bir Yunan lokantasında süflaki yiyeceğim
Süflaki domuz etinden yapılır.
Cezaevinden kaçtıktan sonra Atina’da arkadaşlar beni gezmeye çıkarmışlardı. Izgaraların üzerinde şişleri gördüm, yıllardır ete hasretim, canım çekti, kırmadılar beni götürdüler lokantaya, beş küçük şiş, ardından üç küçük şiş, utanmasam mangallardakilerin hepsini yutacağım..
Hesabı ödediler, çıktık lokantadan, birbirlerine sırıtıyorlar. Biri „Ne yediğini biliyor musun“ diye sordu.
„Şiş yedim“ dedim.
„Ama domuz şişiydi onlar!“
„Olsun, yine olsa yine yerim, çünkü gerçekten lezzetliydi“ deyince hayalleri kırıldı.
O gün bu gün yerim domuz etini.
Kendine Marksist-Leninist-Maoist-Stalinist-Ateist diyen bazıları domuz eti yemezler.
Neden?
Çünkü dini inançları izin vermiyor.
Ben hem tavşan yiyorum
Hem domuz..
Hem de tatil yapıyorum.

Xxx

Tavşan gelecek
Yumurta getirecek amaaa
Seçimler bitti bağırtı devam ediyor:
Madem oradaki seçimi iptal ettiniz, şuradakini de iptal edin!“
Halktan biri de çıkıp “Siz en iyisi kendinizi iptal edin, daha iyi olur” demiyor.
İsmet İnönü başbakanken bir AP’li politikacıyla (Adını bir türlü anımsayamadım) uçak yolculuğu yapıyormuş.
İnönü’nün torunu uçaktan aşağıya bakmış ve “Dede biraz para ver, aşağıya atayım, insanlar sevinsin” demiş.
AP’li politikacı gülmüş ve demiş ki:
„Evladım, parayı bir iki kişi bulur, sevinir, ama dedeni aşağıya atarsak tüm Türkiye sevinir!“

xxx

Tavşan gelecek, yumurta getirecek
Penceremin karşısındaki ağaca yuva yapıyorlar
Birinin getirdiği çöpü öteki gagasıyla, ayaklarıyla çekiyor, düzeltiyor, resmen dikiş atıyor.
Sonra ikisi birden uçuyorlar..
Sonra yine dikiş..
"Ne yapıyorsunuz" diye sordum, "Kör müsün ulan, yuva yapıyoruz" dedi herif.
"Yuva yapınca ne olacak" dedim.
"Yumurta yapacağız" dedi kadın.
"Yumurta yapınca ne olacak?"
"Çocuğumuz olacak!"
"Çocuk yapınca ne olacak?"
"Büyütüp uçuracağız!"
"Yani çekip gidecek çocuk öyle mi?"
"Sen çekip gitmedin mi lan teres" dedi herif.

xxx

Tavşan gelecek
Yumurta getirecek
TBMM’ndeki iktidar ve muhalefet partilerinin milletvekilleri MISIR için ortak bir bildiri imzalamışlar ve demişler ki:
"TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler olarak kardeş ülke Mısır’da cereyan eden olayları yakından ve kaygı ile izlemekteyiz. Kaygı verici gelişmeler son idam kararları ile yeni bir aşamaya ulaşmış bulunmaktadır. TBMM olarak tüm kardeş Mısır halkının yanındayız.
Mısırlı kardeşlerimizin demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği ve refah yönündeki talep ve beklentilerini içtenlikle destekliyoruz."
Tavşan dile gelse diyecek ki:
„Behey zepevenk ve zepevenkiyeler; Mısır için istediğiniz ‚demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği ve refah’ı neden öncelikle kendi ülkenizin insanlarına armağan etmiyorsunuz da Mısır’ı haşlamaya çalışıyorsunuz?
Ama tavşan bulaşmıyor böyle allengirli işlere. O çukolata taşıyor, yumurta taşıyor, tatil taşıyor…

Xxx

Çocukluğumda yumurtaları soğan kabuğuyla birlikte kaynatır, renklendirirdik.
Yani yumurta boyama işi salt Hıristiyanlara özgü bir olay değil.
Biz Nisan ayında yumurtayı neden soğan kabuğuyla boyardık, bilmiyorum.
Ama güzel olurdu yumurtalarımız.
Bir güzel de tokuştururduk.
Çalıştığım okulda çocuklar yumurta tokuşturmayı bilmiyorlar. Ben de yumurtayı kafamda kırıyorum, müthiş gülüyorlar.
Okulu bitiren çocukların işçi olarak çalıştıkları atölyelere gittik yine. Gözleri görmeyen bir Türkiyeli delikanlı atölye yöneticisine aynen şu sözleri söyledi:
“Annem babam çalışmıyorlar. Ama hasta değiller. Gittim onları Gençlik Dairesi’ne şikayet ettim!”
“Neden” diye sordu yönetici hayretle.
“Engelli olan benim, ama ben çalışıyorum, onlar tembellik yapıyorlar, bana ödenen parayı yiyorlar. Gitsin çalışsınlar, hem kendilerine baksınlar, hem bana yardım etsinler!”
Delikanlıyı öpmemek için kendimi güç tuttum.
O sözlerini bitirdikten sonra Türkçe „Çarşambayı sel aldı/Bir yar sevdim el aldı“ türküsünü söylemeye başladı. Ötekiler de karton kutularla darbuka çalıp, ona eşlik ettiler.

Xxx

Cumartesi pazarlarla birlikte 17 günlük tatile giriyoruz yarın.
Tavşan getiriyor bize tatili.
Tavşanı biberle, tuzla iyice ovarak fırında kızartmak güzel oluyor.
Yıllar önce evime konuk gelen parti arkadaşım bir aileye kızartmıştım bir ada tavşanını. Erkek arkadaş malı görünce hemen tanıdı ve “Aman bizim kadın bilmesin tavşan olduğunu, senin evine bir daha gelmez” dedi.
Bir sünni ile evil olduğu halde tavşandan nefret eden Alevi kadın arkadaşa tavşanı “Yeni doğmuş kuzu” diye yedirdik.
Çok hoşuna gitti yeni doğmuş kuzu. Ama “Keşke biraz büyümesine izin verselerdi” demekten de geri kalmadı.
Hala söylemedik ona tavşan yediğini.
Yalan söylemeyeyim, benim böyle “Kalleşliklerim” çok oluyor.
Domuz yemeyenlere de domuz eti yedirdim.
Bir arkadaşım vardı, Alevi dedesi bir arkadaşı Köln’ün Eski Şehir’ine götürmüştü, iyice kafayı bulduktan sonra “Gel bir kızartma yiyelim” demiş, onu harika domuz kızartması satan bir yere götürmüştü. Dede arkadaş önüne gelen eti yalayıp yutunca “Yav sanki bunun tadı biraz farklıydı” demiş, arkadaştan şu yanıtı almıştı:
“Burada sünnetli domuz satıyorlar Dede, sünnet ettiklerini gözümle gördüm!”
İkisi birlikte bana anlatmışlardı bu olayı, gülmekten yıkılmıştım.
“Yav ne bileyim” dedi Dede, “Ama şerefsiz gerçekten de lezzetliydi!”

Xxx

Tavşan bize gelecek…
Bazılarına gidemeyecek…
Ne kadar ayıp!
Oysa yumurta getirecek tavşan, çukolata getirecek, tatil getirecek.
Ama “O yenmez, bu yenmez” diyenler bu işten bir halt anlamayacak.
Ne yazık!