31 Mart öncesinde toplumda seçimlere yönelik bir enerjinin pozitif bir beklentinin olmadığı görülüyordu. 2018 yılından itibaren ekonomide yaşanmaya başlayan kriz enflasyondaki yükselişe doğru evrilmiş ücretli çalışanların ve emeklilerin alım gücündeki azalışa neden olmuştu.

Seçim arifesinde en azından emekliye yansıtılacak zam müjdesi Mehmet Şimşek'in liderliğinde hayata geçirilen ekonomi politikalarında yer almıyordu. Bu ekonomi politikalarına karşı toplumdaki rahatsızlık toplumsal hareketliliğe dönüşmüyordu. Yani dipten bir dalga belirtisi gözlemlenmeyen bir durumda tepkinin seçimlerde gösterileceği de öngörülmüyordu. Seçim sonuçlarındaki sürprize neden olan en büyük gelişme ekonomideki kötü gidişat olduğu her kesim tarafından dile getiriliyor. Bunun sorumluğunu da hükümete kesen halkın sosyal adalet beklentisi, yaşadığı geçim sıkıntısına karşı kullandığı oydaki tepkisellik sol açısından pozitif gelişmeler olsa da sonuç itibariyle birinci parti olan CHP’nin uygulanan ekonomi politikalarına herhangi bir itirazı söz konusu değildir. Mehmet Şimşek eğer Millet ittifakı seçimleri kazansaydı ekonomi yönetiminin başına geçirilmesi hedeflenen bir kişiydi.

Bu seçimleri 1989 yerel seçimleriyle kıyaslayan da oldu 1994 yerel seçimlerine benzeten de vardı. Muhalefet 89 enerjisini istiyor hükümet 94 ruhunu bekliyordu. İçinden geçtiğimiz bu dönemin benzerliği ekonomideki kriz açısından 89’u çağrıştırsa da toplumdaki sessizlik o dönemle bir benzerlik oluşturmuyordu. 24 Ocak kararlarının 12 Eylül darbesiyle birlikte Özal’ın ANAP’ı ile hayata geçirilen Neo liberal ekonomi politikalarının halkta karşılığı yoksullaşma olurken işçi sınıfı içerisinde hala ağırlığını koruyan kamu işçilerinin ücretlerindeki azalış bir öfkeye dönüşürken hükümette olan ANAP bu durumdan azade değildi.

Tarihe bahar eylemlikleri olarak geçen 1989 yılının mart ayında başlayan bu eylemlilikler ekonomik talepli eylemler olurken politik birçok tepkiyi de içerisinde barındırıyordu. Siyasilere toplu mesaj çekme, Özal’ın istifasının istenmesi, demokrasi talebi bunların bazıları. Bu koşullarda gerçekleştirilen yerel seçimlerde SHP birinci parti olurken DYP ikinci parti ANAP ise üçüncü parti olmuştu.

Bahar eylemliliklerine benzetilemeyecek ölçekte işçi eylemlikleri 2023 yılında da yaşandı. Belediye işçilerinin toplu sözleşmelerde anlaşmaya varılan ücretin enflasyondaki yükseliş nedeniyle erimesi nedeniyle güncellenmesi talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerin yanı sıra bazı işçi eylemlilikleri şunlar.

• Metal sektöründe işçi sendikaları ile patron sendikası MESS arasındaki toplu iş sözleşmesi sürecinde anlaşma sağlanamadığı için eylemler yapıldı. grev kararları alındı.

• Urfa’da Özak Tekstil’de BİRTEK-SEN’de örgütlenen işçiler, eyleme başladı. İşçiler çok kez polis tarafından darbedilerek gözaltına alındı.

• Tarım-Sen’e üye oldukları için işten atıldıktan sonra direnişe başlayan Agrobay işçileri, jandarma müdahalesine uğradı.

• Tüm Emeklilerin Sendikası, Emekliler Dayanışma Sendikası ve DİSK-Emekli-Sen’in çağrısıyla emekliler sık sık sokağa çıktı.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC), 2023 Küresel Haklar Endeksi raporuna göre Türkiye, işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında. Sendikal hakların durumuna göre sınıflandırıldığında ise Türkiye, “hakların güvence altında olmadığı ülkeler” kategorisinde. Türkiye’nin bu konudaki ‘başarısının’ sebebi ise şöyle sıralanıyor: Grev yasakları/ertelemeleri, sendika üyelerine yönelik keyfi gözaltılar, tutuklamalar ve sistematik sendika düşmanlığı.

AKP hükümetinin işçi sınıfı üzerinde kurmuş olduğu baskı ile sınıfın örgütsüzlüğü başarılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ağustos ayı verilerinde 16 milyon 413 bin 359 olan işçi sayısı iken bunların sendikalardaki örgütlü toplamı 2 milyon 241 bin 940 kişi.

Solun bu koşullarda gidilen seçimlerdeki çıkan sonucu halkın zaferi olarak yorumlaması seçimlerin sonuçlarından sonraki diğer sürprizi. Halkın yani emekçi halkın bunun altını kalın bir çizgi ile çizmek gerek. Yoksulluğa karşı göstermiş olduğu tepkinin doğru yere kanalize edilmesi için Solun CHP ve DEM’den ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi gerekiyor. Sol halk ile siyaset yaparken halka benzemeye çalışarak değil, halka ait olan değerlerin ön plana çıkartılması için mücadeleyi önüne koymalıdır. Eşitlik, özgürlük, dayanışma gibi işte umut buradadır.