“Bir kadına, bir çocuğa ve bir de işçiye şiddet kullanmışsın, savcı öyle söylüyor, sen ne diyorsun” diye sordu hakim.
“Şiddet mi” dedi Kabak, “Güldürmeyin beni hakim bey, ben kim şiddet kim. Hem benim TOMA’m mı var, copum, silahım, biber gazım mı var da şiddet kullanayım!”
“Davaya politika karıştırırsan senin için iyi olmaz. Sen o kadını, çocuğu, işçiyi dövdün mü dövmedin mi?”
“Dövmedim!”
“Tanıklar var ama!”
“Olabilir, benim de tanıklarım var.”
“O gün neler oldu, anlat bakalım.”
“Anlatayım hakim bey. Eğer bu dünyada adalet denilen bir zıkkım kaldıysa yerini bulsun o adalet.”
“Sana politika yapma dedim. Bak örgüt üyeliği de girer işin içine, bir daha çıkamazsın!”
“Gördün mü, ağzınla itiraf ettin işte Hakim bey, adalet olmadığını ağzınla söyledin. Daha sorgu yapılmamış, ifade alınmamış, savunma yok ortada, sen beni hapsetmeye karar vermişsin bile.”
“Bırak bunları şimdi, o gün ne oldu anlat!”
“Anlatayım. Ama olayın iyi anlaşılabilmesi için meselenin köklerine inmem gerekiyor.”
“İn bakalım” dedi alaycı bir sesle hakim.
“Şimdi o sözü siz de mutlaka bir yerlerden duymuşsunuzdur hakim bey. ‘Cennetten iki şey çıkmıştır, DAYAK ve Kabak!’
Öyle dedi annem hep. Sürdü önüme kabağı her fırsatta. Kabak kızartması, sarımsaklı-yoğurtlu kabak, mücver, kabak dolması, kabak kavurma, zeytinyağlı kabak, fırında kabaklı tavuk, Cevizli kabak tatlısı, kabaklı tepsi kebabı, kabaklı köfte…Kabaklı ebesinin örekesi...”
“Hakaret etmeden konuş” dedi Hakim.
“Ben niye hakaret edeyim hakim bey. Hakareti kabağı cennetten kovanlar yapmış esasında. Onlar kabağı kovmasalardı, o kabak gelip benim başıma patlamazdı. Neyse uzatmayayım hakim bey. Kabağı yemediğim anlarda cennetten çıktığı söylenen DAYAK çıkarıldı önüme.
Ya KABAK, ya DAYAK! Üçüncü bir yol kalmadı önümde. Orta yolcu bile olamadım.
Kabaktan nefretim öylesine ün saldı ki, mahallede, okulda, askerlikte, çalıştığım işyerinde herkes bana “Kabak” diye seslenmeye başladı. Adımı ben bile unuttum. Kabak gel, Kabak git.
Burası küçük şehir hakim bey. Millet iyi şeyleri hemen öğrenmez ama nerede bir bokluk varsa diline dolar hemen. Baktım kurtuluş yok, ben de alıştırdım kendimi kabaklığa.”
“Şu olay gününe gelsene sen? O kadını niye tekmeledin?”
“O kadın dediğin kişi benim eşim hakim bey. Tekmelediysem ben eşimi tekmeledim.”
“Niye?”
“Aile meselesine niye karışıyorsun hakim bey. Erkeği değil miyim, severim de döverim de. İstersen Diyanet Başkanlığı’na sor. “
“Dini karıştırma şimdi, olayı anlat!”
“Dinsiz işleyen neyimiz kaldı hakim bey. Ama senin dediğin olsun, anlatayım: Ayın sonu hakim bey, alışverişe gittik, kadın gitti bal kabaklarının yanına dikildi. Para yok dedim anlamadı, alamayız dedim yine ııh, beni deli edecek, amacı bu, efendim ne güzel cevizli tatlısı olurmuş bu kabağın, falan filan. Almadım kabağı, bu başladı sokağın ortasında ‘Bir kabağı bile çok görüyorsun bana, senin gibi herif yerin dibine batsın Kabak’ diye bağırmaya. Onurumu kırdı hakim bey.”
“Tekmelemen mi gerekiyordu?”
“Memlekette tekmeleme özgürlüğü var hakim bey. Onuru kırılan tekmeler.”
“O ne demek şimdi?”
“Yusuf Yerkel kim hakim bey. Koskoca başbakanlık müşaviri. Kameraların, basının, yüzlerce şahidin önünde Soma’da bir genci tekmeledi de kim ne dedi? Yusuf Yerkel ‘O gün yaşadığım bütün provokasyonlara, maruz kaldığım hakaret ve saldırılara rağmen sükunetimi muhafaza edemediğimden dolayı üzgünüm’ dediğinde hangi hakim çıktı da ‘Tekmelemen mi gerekiyordu’ diye sordu. Gözaltına mı alındı, sorgulandı mı, yargılandı mı? Hakkında idari soruşturma bile açılmadı değil mi? Bir başbakanlık müşaviri tekmeleme hakkına sahip de ben o hakka neden sahip olamıyorum?”
“Peki o çocuğu niye dövdün, niye altına işettirdin?”
“El alemin işine ne karışıyorlar hakim bey? Çocuksa çocukluğunu bilseydi. Ben tekmelediysem müşavirden örnek alıp eşimi tekmelemişim, o çocuk neden kalkıp ‘Lan Kabak, kadın tekmelenir mi’ diye bağırdı? Tahrik etti beni, tokatı yedi. İşemesinin nedeni ne tokat değil, yağmur.”
“Ne yağmuru? O gün yağmur yağmadı ki!”
“Nereden biliyorsun hakim bey. Meteoroloji müdürü müsün? Ne yani kalkıp TOMA ıslattı mı demeliydim?”
“Ne TOMA’sı?”
“Sen hiç mi gazete okumuyor, televizyon haberi dinlemiyorsun hakim bey. Bak şimdi sana bir haber söyleyeyim: İZMİR Alsancak’ta, Soma faciasını protesto edenlere müdahalede bulunan Çevik Kuvvet polisleri gözaltına almak isteyince korkup altını ıslatan 13 yaşındaki A.K. için 3 yıla kadar hapis cezası istendi.”
“Eee, ne alakası var bunun senin olayınla?”
“Var, İzmir Valisi de dedi ki: 13 yaşındaki A.K. zarar görmesin diye oradan uzaklaştırıldı, gözaltına alınmadı, şorttaki ıslaklık da sidik değil TOMA’dan sıkılan su nedeniyle oluştu.’
Şimdi koskoca vali yalan mı söyleyecek yani. Çocuk hem dayağı yedi, hem gözaltına alındı, hem de donunu ıslattı. Polislere bir laf eden oldu mu da ben aynı yaştaki çocuğa bir fiske vurdum, TOMA’m olmadığından donunu yağmur ıslattı dediğim için neden suçlu oluyorum. Hem o dayak yiyen çocuğun hakkında senin gibi bir hakim 6 ay ile 3 yıl hapis cezası istedi. Polisin çocuk dövdüğü bir ülkede benim vatandaş olarak bir çocuğa bir fiske vurma hakkım yok mu?”
“Bak yine politika karıştırıyorsun davaya? O işçiyi neden yumrukladın, onu anlat!”
“Şimdi olay aynen şöyle hakim bey. Ben bizim hanımı tekmeleyip, o çocuğu altına işettirince orada duran bir adam ‘Ulan Kabak, ben maden işçisiyim, seni oyar içinden kömürünü çıkarırım’ diye bağırınca..
Hele dur hakim bey, hele dur. Bu ülkenin başbakanı Soma’da maden işçisini tokatladı mı tokatlamadı mı? Başbakan tokatlayınca hak oluyor da onu seçen vatandaş olarak ben neden bir işçiyi tokatlayamıyorum?”
“Sen hangi örgüttensin ulan” diye bağırdı hakim.
“Hele dur daha bitmedi hakim bey. O Reza Zarrab denilen adamın hırsızlığını tüm dünya kabul etti değil mi? Ama o ne yaptı? Muğla’da onu görünce ‘Hırsız vaaar’ diye bağıran gençleri adamlarıyla birlikte haşat etti. Ne dedi o Zarrab; ‘Eşimin ve çocuğumun, sanatçı arkadaşlarımın yanında gençlerin sürekli ‘Hırsız var’ diye bağırmaları gücüme gitti. Karaya çıkışta onları uyarmak istedim, itişme oldu. Üzgünüm ve şikâyetçi değilim.’
Bak hakim bey bak, adam hem dayak atmış hem şikayetçi bile olmamış. Ben şikayetçi oluyor muyum? Zarrab’ın karısı karı da bizimki karı değil mi? Zarrab’ın karısının yanında ona hırsız denmesi anormal oluyor da, benim karımın yanında bana ‘Kabak’ diye bağırılması çok mu normal oluyor?
İyi be, müşavir adam tekmeler, başbakan işçi yumruklar, hırsız kalkar gençleri kan içinde bırakır, onlara bir şey yok, ben iki tokat atınca...”
“Yaz kızım” dedi hakim mahkeme katibesine, “Sanık son sözleriyle eylemini itiraf ettiğinden iyi halden sayılmasına, kamu üyelerine karşı şiddet kullandığı için bir yıl hapis cezasına çarptırılmasına, bu cezasını kabak tarlası olan bir cezaevinde, kabak bekçiliği yaparak tamamlamasına karar verildi!”
Kabak, mahkemeden kelepçeli ve jandarmaların arasında çıkarken gazetecileri görünce ellerini havaya kaldırdı ve “Kahrolsun kabak ve kabakçıların faşit rejimi” diye bağırdı!