“Zor” ama ZORUNLU bir yazı yazacağım.

Benimle yazar-okur, dost-arkadaş ilişkilerini gözden geçirmek isteyenler okusunlar bu yazıyı.
Ötekilerin pek bir işine yaramaz.

Neresinden bakılırsa bakılsın 2014 yılında dünyanın bir çok ülkesinde “DİN-MEZHEP” savaşları yaşanıyor. Bu iğrenç savaşlar karşısında her insan kendi konumunu içtenlikle gözden geçirmek, tarafını belirlemek zorundadır.

Irak’ta Şİİ ve SÜNNİ bölgesi bir DUVARLA ayrılırken her iki mezhebin insanlarının İNSANLIK ADINA buna karşı çıkmaları gerekiyordu, ama onlar o duvarı savundular.
Çünkü her iki tarafta da düşmanlık, sevgisizlik hüküm sürüyordu.

TC. Diktatörü Recep Tayyip Erdoğan Almanya’ya gelince büyük bir protesto ile karşılaştı. Bu protestonun adı hemen “Aleviler protesto etti” şeklinde yazıldı. Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’nun protesto gösterisinin düzenlenmesinde başı çekmesi, güçlerini yoğun bir biçimde katmaya çalışması bu damganın vurulmasında önemli bir rol oynadı.

Ama damga yanlıştı, hatalıydı. Çünkü o protesto gösterisine Alevi oldukları için değil, Türkiye’deki faşist rejimi protesto etmek için katılan değişik düşüncelerden çok sayıda ateist, Sünni, Hıristiyan da vardı. Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu aynı amaçla Almanya’ya gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu protesto etmek için sokaklara çağırmadı kimseyi. Neden? Çünkü özünde onun politikasını destekliyorlar.

Geçmişte Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Olan Alirıza Gülçiçek’i de bu desteğin somut belirtisi olarak CHP’den milletvekili seçenler, seçtirenler de onlardı. Alevi Birlikleri Federasyonu’nun bir çok yöneticisinin eski sol, komünist örgütlerden geldiğini de ekleyerek yazının asıl içeriğine geçmek istiyorum.

Xxx

Yukarıdaki eleştiriden sonra bazı Aleviler benim bir “Sünni” olduğumu düşünebilirler.
Yanılırlar.
Babam Erzurum’un Hınıs Kazası’nın Barmasil (Parmaksız) köyünde doğmuş, Kürt-Alevi kökenli biriydi.
Evimizde dinin hiçbir çeşidinin ağır eğitimi ile büyümedik bizler.
Tek odalı evimizin duvarında hem Zülfikarlı, Düldüllü, yüzü görülmeyen Ali’li halımız, hem bir torbanın içinde duran Kur’anımız vardı. Bizim çocukluğumuzda her boydan ve biçimden “Ali resimleri” henüz piyasaya çıkmamıştı.
Ne molla-hoca, ne seyit-dede eli öptük!
Kimseye çıralık, hakkullah vermediğimiz gibi, fitre, zekat verme gibi bir alışkanlığımız da olmadı.
Ama babam yoksula gizlice yardımı seven biriydi ve bizleri de kendisi gibi, yoksul olana yardım etme alışkanlığıyla büyüttü.
Babam da o günlerde bir çok Alevi gibi İsmet İnönü’yü destekleyen biriydi. İnönü “Ortanın solu” politikasını ortaya atınca babam ona “Sen bundan sonra zor seçilirsin” diyerek küfretmiş, CHP taraftarlığından vazgeçmişti.
Kısaca evimizde politika da çok konuşulan bir konu değildi. Biz politikayla babamın okuduğu Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla tanışmıştık. Ben “Sosyalist-Komünist düşünceyi” benimseyince babamla aramızda elbette politik kavgalar da kaçınılmaz olarak yaşandı.

Xxx

18 yaşımdan beri politikanın içindeyim.
18 yaşımda terk ettim Tanrı’yı.
Ateist olsam da yaşamım boyunca bütün dinlere-inançlara eşit yaklaştım, onlar kendilerini bana DAYATMADIKLARI sürece onlarla bir sorunum olmadı.

İnsanlar isterlerse camilerinde, evlerinde 24 saat namaz kılsınlar, kiliselerinde gün boyu ibadet etsinler beni ilgilendirmez dedim. Hala aynı düşüncedeyim. Ama o düşünceleri bana dayatmaya kalkıştıklarında karşılarında her zaman uzlaşmaz bir ateist bulacaklarını da belirtmek isterim.

Çocuklarım tanıktır, onların hiç birine ne bir dinin ne Ateizmin propagandasını yaptım. Seçim onlarındı. Kendileri seçtiler kendi inançlarının ne olacağını.

Politika dünyasında felsefem; “Bir konuyu eleştireceksem o konu hakkında yeterli detay bilgiye sahip olmalıyım” şeklinde. Bu nedenle dinleri politik biçimde eleştirebilmek için Zebur, Tevrat, Kur’an ve İncil’i, Alevilikle ilgili yığınla kitabı defalarca okudum, tartıştığım Müslümanlar ve Almanlar bile kendi kitaplarını benim kadar bilmiyorlardı. Bu kitapları defalarca okuduktan sonra “Tanrının Son Sözleri” isimli romanı yazdım.

Bana göre “Din” insan ile inandığı Tanrı arasında, iki kişilik bir olaydı. Üçüncü kişileri ilgilendirmezdi.
Yeri geldiğinde dinin insanlara dayatılmasına, propagandasının yapılmasına elbette karşı çıktım, karşı çıkmaya devam edeceğim. .
Günümüzde “Din” adına dünyanın bazı ülkelerinde yaşanılan ve yaşatılanlar ise sadece iğrençlik, katliam.. Benim bu katliamların içinde yer almamı, “İnançlara saygı” adı altında hiç kimse isteyemez ve bekleyemez.

Xxx

18 yaşımda dinlere-inançlara değil ama İNSANLIĞA inandım!
“Proletaryanın ulusu yoktur” düşüncesine inandığım için ulusal-milliyetçi tüm duygulardan arındım.
Dünyada ezilen, horlanan, aşağılanan, yok edilmek istenilen tüm AZINLIKLARIN haklarını savundum ama her zaman onların tetikte bekleyen FAŞİST MİLLİYETÇİ yanlarının da karşısında oldum.
Benim için önemli olan İNSAN HAKLARI, GERÇEK DEMOKRASİ ve insanların insanca yaşayabilecekleri bir dünyaydı.
Bu düşünce uğruna canımı insanlık için ortaya koydum.
Bu düşünce uğruna idam cezasına çarptırıldım.
Bu düşünce uğruna yıllarca İDAM EDİLMEYİ bekledim.
Doğduğum, büyüdüğüm ülkeden 25 yıldır uzakta oluşum bu üşünce yüzündendir!
Yaşadıklarımdan, düşüncelerimden asla PİŞMANLIK DUYMADIM!
İnsanlığın mutluluğu için mücadele dünyanın en değerli, en kutsal mücadelesi benim için.

Xxx

Günümüzde öyle bir noktaya geldik ki artık “Yere batsın sizin dininiz” diye bağırmamak olanaksız!
Yıl 2014
Hala birileri “Benim DİNİM, benim MEZHEBİM” hikayesi okuyorlar.
Hala birileri “Benim BAYRAĞIM, benim ULUSUM” diyorlar.
Hala birileri “Benim ÜLKEM” reklamı yapıyorlar.
İnternet sitelerinde kendi fotoğraflarının yerine “Bayrak” resmi kullanıyorlar!

Hiçbir ülke orada doğup büyüyenler için KÖTÜ değildir!
Hiçbir Din-Mezhep ötekinden üstün değildir!
Hiçbir Toprak kutsal değildir!
Hiçbir bayrak öteki bayraklardan daha değerli değildir.

Kutsal olan, uğruna mücadele etmeye değen sadece ve sadece İNSANDIR!
Uğruna ölünecek ne bir bayrak ne bir karış toprak, ne de din-mezhep vardır!

Evet, 46 yıllık siyasi mücadele sonucunda geldiğim nokta, savunduğum düşünce, tartıştığım felsefe bu!
Elbette yığınla insan hoşlanmayacak bundan.
Umurumda değil.
Yazılarımı, kitaplarımı okumasalar da önemli değil.
Yaşamımım son yıllarını tek başıma geçirecek olsam da dert değil.
Bu düşünceyi savunmaya devam edeceğim.

İnsanları din-Mezhep adına karşılıklı kurşunluyorlar!
Çocukların başlarını kesiyorlar!
Kadınlara tecavüz ediyorlar!
Bunlarla yetinmiyor, yaptıkları katliamları fotoğraflayıp propaganda-reklam yapıyorlar.
Ve sonra hep birlikte “Allah” diye bağırıyorlar!

Savundukları; insanlara rahatı-huzuru, gerçek demokrasiyi getirmek değil, DİN!
Aynı dine-mezhebe, inanca sahip olanlar ortaya çıkıp da bu iğrençliği yapanlara“Durun, ne yapıyorsunuz, din bu değil” diye bağırmıyor, içten içe seviniyorlar!

Xxx

Sorun dinsel inanç olunca; Sünni’si, Şafii’si, Alevi’si, Hambeli’si, Maliki’si, Hıristiyan’ı fark etmiyor!
Güçlü olan ötekini ezmenin çabasında.
Hepsi insanı bir “Tanrıya” kul olmaya çağırıyorlar!
İnsanı “Öteki dünya” ile ödüllendirip gerçek dünyalarını cehenneme çeviriyorlar.
İmamlar, mollalar, papazlar, rahipler, dedeler, seyitler toplumu köleleştirmeye, kendi asalak
yaşamlarını daha iyi sürdürmeye uğraşıyorlar.

Xxx

İnsanlar katlediliyor, insanlar!
Sonra o iğrenç söz çınlıyor her yerde:
“Allah rahmet eylesin! Kalanlara baş sağlığı diliyorum!”

Biri “Nur içinde yatsın” diyor, öteki sözüm ona dinsellikten uzaklaşıyor, “Nur” demiyor ama “Işıklar içinde yatsın”la vaziyeti kurtarmaya çalışıyor.
Ölüler karanlıkta yatmayı severler, onları “Nurlamak-Işıklamak” olsa olsa işkencedir!

Kendilerine solcu, devrimci, ilerici, demokrat diyorlar, bir dinin kutsal günü gelince de hep birlikte, her yerde “Kutlama mesajları” yazarak insanları etkilemeye çalışıyorlar.
Kendileri gibi olmayanları asla SEVMİYOR-SEVEMİYORLAR!
Sonra da “Kardeşlikten, insanlıktan” dem vuruyorlar.

ŞİİLİĞİN, SÜNNİLİĞİN ve öteki tüm dinsel inançların savunusunu yapanlar insanı tanrı karşısında kulluğa çağıranlardır.
Bunların ve öteki tüm din ve mezheplerin demokrasi, özgürlük, insanca yaşam diye bir sorunları yoktur.
Özleri dinsel faşizmdir!

Xxx

İlan ediyorum.
Sonuçlarına da elbette katlanacağım.

Benim dinim-mezhebim, ulusum, milliyetim, ülkem yoktur!
Bu düşüncelerin reklamını, savunusunu yapanlara da artık tahammülüm, saygım kalmadı.
Tüm dünya bana ait!
Uğruna mücadele ettiğim, edeceğim tek varlık İNSANLIKTIR!

Beni böyle kabul edenler bana böyle gelirlerse sevinirim.