Neyime kalmış, niye karışayım.

Üç yanı denizle çevrili bir ülkenin plajlarında sarık-takke dolaşan mollalar, plajlarda güneşlenen, denizde yüzen kadınlı-erkekli kalabalığa “Giyinin” demişler ve giyinmenin ne muazzam olduğunu anlatan bildiriler dağıtmışlar.
Adem ve Havva’nın Allah’ın yüce katında CISCIBILDAK dolaştıklarını, incir yaprağının sonradan icat olduğunu unutmuşlar.

Şimdi bu olaya ben niye karışayım değil mi?
Deniz kenarında mıyım?
Hayır!
Kumların üzerinde mayoyla, bikiniyle güneşlenen ben miyim?
Hayır!
Mollaların “Giyinin” dedikleri kadınlar, kızlarla bir akrabalık bağım var mı?
Yok!
O kadınların-kızların kocaları, babaları, kardeşleri “Size ne ulan, ne karışıyorsunuz bizim giysimize, çıplaklığımıza zepevenkler” diyorlar mı?
Hayır!
Eee, onlar demiyorlarsa ben niye karışayım?
Bana mı kalmış?
Dün “Türban”a insan hakkı, özgürlük falan diye bağıranlar bu gün de “Mayolara, bikinilere özgürlük” diye bağırırlar, giyimde-kuşamda eşitlik sağlanır, olur biter!

Xxx

IŞİD HALİFELİĞİ İLAN ETMİŞ!

”Irak Şam İslam Devleti emiri Şeyh Ebubekir el Bağdadi hilafet ilan etti.

IŞİD sözcüsü Şeyh Adnani dedi ki:

"İslam ümmeti uzun bir aradan sonra tekrar Hilafet Devleti'ne kavuşmuş oldu." (Basın)

Haydi leyyyn kutlayın!
2014 yılında bir halifeniz daha oldu..
Peygamber de yakında gelecekmiş...

Xxx

En son “Vay Benim Eşek kafam” diye bir yazı yazmıştım.
Başkalarından çok kendimi yerden yere vurmuş, kendimle gırgır geçmiştim o yazıda, biraz da sövmüştüm kendime.

Yazıya yorum yazan (Soyadı belirsiz) “songül k” şöyle demiş:
“aslinda pek birsey söylemeye gerek yok,,,böyleleri basimiza yazar cikmisti bir dönem,,,yazidaki uslup o insanin karekter ve kisiligini ortaya koyuyor”

Soyadı “k” olan sayın Songül hanım;
Bir tek kitabımı okudunuz mu bilmiyorum. Ama size şu kadarını söyleyebilirim: Bu güne kadar yazdığım 30 kitapla ilgili “Ulan bunlar da kitap mı, ne boktan bir dili, ne biçim kötü edebiyatı var bu adamın” diyebilen bir Songül veya Songüliye çıkmadı daha. Gücünüz yetiyorsa bir kitabımı eleştirin.
Yazarlığa gelince; varsın kitaplarımı bir “Songül k.” veya bir Songüliye okumasın, hiç derdim olmaz!

Elim değmişken şu “Karakter-kişilik” konusuna da değineyim.
Ben yazılarımı, eleştirilerimi, kitaplarımı açık ismimle, soyadımla yazıyorum.
“Karaktersiz ve kişiliksiz” olanlar da analarının babalarının kendilerine verdiği soyadından korkuyorlar, “k” deyip geçiyorlar.

Xxx

Evet, karışmamaya devam ediyorum:

TC. diktatörünün özel hazırlattığı ve adına “Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi” denilen bir yasa tasarısı hazırlanmış. Bu tasarıda öne çıkan maddeler şunlarmış:
“• Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirleyecek.
• Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alacak.”

Tasarıyla ilgili ilk açıklamayı İmralı’dan yapan sayın Öcalan özetle şöyle demiş:

“Tarihi önemdeki süreçte bundan sonraki çalışmaların yasal bir düzenleme üzerinden yürümesini oldukça anlamlı buluyorum. Yapılan düzenleme, devletin ilk defa çatışmalı olduğu toplumsal kesimlerle sorunları çatışarak, savaşarak değil, müzakere ederek çözmesinin önünü açan bir yasadır. Bu anlamda tarihi bir rol oynamıştır. Toplumsal uzlaşmanın önünü açacak bu yasanın yasalaşama aşamasında tüm toplumsal kesimlerin katkı ve destek sunması hükümetin de bu katkı ve destekleri dikkate almasının önemini vurgulamak istiyorum. Bu yasanın çıkmasıyla beraber, demokrasimizi geliştirecek ve kalıcı barışı sağlayacak yasal ve toplumsal çalışmaların bir arada ele alınması nihai olarak da demokratik anayasal çözümün başarılması Türkiye’nin özgür yaşam ve demokratik geleceği açısından son derece önemlidir.”

Sayın Selahattin Demirtaş da konuyla ilgili şunları söylemiş:

“Çözüm Süreci Yasası önemlidir. Bu yasayı başından beri arzu ediyorduk. Sürecin parlamentoya mal olması, yasal güvenceye kavuşması gecikmiş de olsa gerçekleşecekse, biz bunu değerli bir gelişme olarak değerlendiririz.”

HDP olarak Çözüm Paketi’ni “önemsediklerini ve desteklediklerini” belirten HDP Eşbaşkanı sayın Figen Yüksekdağ da konuyla ilgili düşüncelerini açıklamış:

“Toplumsal bir sorunla karşı karşıya kalmasına rağmen halka dayanan bir sorun olmasına rağmen terör gibi kriminalize edilmiş bir başlıkla çıkarılması talihsizlik oldu. Kürt sorunu bir terör sorunu olarak görülemez halk hareketidir. PKK’yı, Abdullah Öcalan’ı halktan ayrı düşünmek yanlıştır. Ancak yasal düzenlemede dahi terörle mücadele gibi ifade edilmesini ise, bir yanlışın zihniyet düzeyinde sürdürülmesi olarak görüyoruz.”

Elbette sayın Sırrı Sakık da konuşmuş ve demiş ki:

“MİT görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyorsa ve saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. 1 yıldır çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT'in bir katkısı varsa bundan mutlulukta duyarız."

Kendi ulusal sorununu “Terör” sorunu olarak isimlendiren bir yasa tasarısını insanlar böyle gönülden ve sıkıca destekliyorlarsa ben onlara karşı ne diyebilir, konuya nasıl karışabilirim?

Demek ki olayın gerçek adı “Kürt sorunu” değil, “Terör sorunu”ymuş. Çıkarılacak yasa da bu sorunu enine-boyuna çözebilecekmiş.

Yetkililerden iyi bilecek halimiz yok ya.
Öyle diyorlarsa öyledir!
Ama bir soruya takılıyor insanın kafası:
Düne kadar cinayetlerin merkezi olan MİT bu gün nasıl oldu da “Devrimci”leşebildi?

Demek ki bundan böyle MİT’i eleştirmek de “Sürece karşı çıkmak” sayılacak.

Eh, hal böyle olunca gel de karış bakalım!