Önce değişik zamanlarda gazetelere geçen kısa birkaç haber:

TC. Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre; “30 Ekim 2013 verilerine göre Türkiye'de 359 ceza infaz kurumunda toplam 140 bin 520 kişi bulunuyor. Bu sayının 111 bin 923'ü hükümlüler­den, 28 bin 597'si tutuklulardan oluşuyor.”

TC.de SİYASİ tutsaklara “TERÖR” suçlusu deniliyor. Sayıları kesin belli değil. İçlerinde bilim insanları, gazeteciler, siyasetçiler, partilerin yerel yöneticileri, muhtarlar, belediye başkanları, sol örgütlerin üyeleri-sempatizanları, yayıncılar, GEZİ PARKI direnişçileri, yönetimi rasgele eleştirenler ve PKK militanları var.

PKK’li tutsakların bir çoğu 15-20 yıldır cezaevlerinde. Önemli bir kesimi “Yaşam boyu” hapis cezasına çarptırılmış. Bir çoğu hasta.

İHD Ankara Şube Başkanı Halil İbrahim Vargün, “Cezaevlerinde ağır hasta olan kişi sayısı 154. Bizdeki rakamlara göre 526 tutuklu ve hükümlü hasta durumdadır” dedi.

TC. Adalet Bakanlığı TBMM’de bir soru önergesine verdiği yanıtta şunları belirtti:

“113 kişinin hakkında Adli Tıp Kurumu raporu bekleniyor. 216 kişi hakkında ise tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca yerine getirilen işlemleri devam ediyor.

Adli Tıp Kurumundan rapor beklenirken 14 kişi “eceliyle” vefat etti.”

TC. Adalet Bakanlığı’nın değişik dönemlerde yaptığı açıklamalara göre; TC. cezaevlerinde son 10 yılda 1734 kişi yaşamını yitirdi.

TC. cezaevlerinde 15-20 yıl geçirmenin ne demek olduğunu ancak o cezaevlerinde yatanlar bilebilirler.

Şimdi “Derdim ne” onu anlatayım.

Yıllar önce “Beybun” isimli internet sitesinde arkadaşlarımla birlikte “ZİNDANLAR BOŞALSIN-KOŞULSUZ SİYASİ GENEL AF” kampanyasını başlattığımızda özellikle kendilerine “Sol, sosyalist, komünist” diyen ve “Kürt Özgürlük hareketi” olarak isimlendiren çevrelerden gelen çok ağır küfürlerle karşılaştık.

Tüm partilere, örgütlere, kurumlara, etkin kişilere yazılı ve sözlü olarak ulaşmaya, desteklerini almaya çalıştık. 6 ay sürdürdüğümüz imza kampanyasında sadece 700 imza toplayabildik. O günlerde bizleri imzalarıyla destekleyen, başta sayın İsmail Beşikçi ve öteki insanlara burada bir kez daha teşekkür ediyorum.

İmzayla AF çıkarabileceğimizi düşünmüyorduk elbette. Amacımız ZİNDANLARI gündeme getirmek, başta siyasi partiler olmak üzere toplumun ilgisini oraya odaklamaktı. Toplumsal baskı ile bir genel af çıkartabileceğimizi düşünüyorduk.

Yanıldık, BECEREMEDİK! Karşımıza çok tuhaf sözler çıkarıldı:

-Kim kimi affedecek?

-Bizim affedilecek bir yanımız yoktur!

-Af dilemek onursuzluktur!

Olaya bakışta bir sakatlık vardı. Siyasi genel affı gündeme getirmek “Devletten özür dilemek” ve “Onursuzluk” olarak algılanıyordu. Bu sözleri söyleyen örgütlerin yöneticilerinden bir çoğu 1974 Genel Affı ile cezaevlerinden çıkan insanlardı. Bülent Ecevit yönetiminin ilan ettiği bu af sırasında zindanlarda yatanlardan hiç biri “Biz af istemiyoruz, yatacağız, buradan çıkmayacağız” demedi.

“ONUR” sözcüğü güzeldir. İnsan onuruyla yaşar. Ama öyle haller olur ki; genel olarak İNSAN YAŞAMINI SAVUNMAK “Kişisel onurdan” önce gelir. Gerçekte genel olarak insanın ÖZGÜRCE yaşama hakkını savunmak da ONURLU bir davranıştır.

Kendilerine “İlerici, demokrat, özgürlükçü, sosyalist” diyen tüm partilerin SEÇİM PROGRAMLARINDA durur bu GENEL AF sözü. Seçimlerde işe yarar, seçimlerden sonra unutulur hep.

Bizlere yöneltilen küfürlere ve ağır sözlere şöyle yanıt verdik:

-Avrupa ülkelerinde SİYASİ GENEL AF’tan söz ederseniz herkes size güler.

-Siyasi genel af Türkiye gibi hukuksuz ülkeler için geçerlidir. Oralarda bunu gündeme getirmek devletten özür dilemek anlamına gelmez, yasasızlığı düzeltecek bir hakkın savunulmasıdır.

-Cezaevlerinde yatanlar-koşulları ne olursa olsun-kendileri için af istemezler. Bunu istemek ve elde etmek dışarıda yaşayanların görevidir.

“Zindanlar boşalsın. Koşulsuz siyasi genel af” sözümüze karşı önümüze çıkarılan sözlerden biri şuydu:

“Zindanlar boşalsın, tutsaklara özgürlük!”

Tamam, iyi de nasıl boşalacak o zindanlar? Nasıl özgür olacak tutsaklar? Adına AF deyin yada demeyin, nasıl yapılacak o yasal düzenleme? Kim yapacak? Kim yaptıracak?

Recep Tayip Erdoğan (Benim için; ÇÖKELEKTEN DİKTATÖR) defalarca “Kimse bir genel af beklemesin” diyerek olaya nasıl yaklaştığını açıkladı. Siyasi tutsaklar için “Kurtuluş” olarak öne sürdüğü çözüm ise, 12 Eylül’den kalma “PİŞMANLIK BELGESİ İMZALAMAK” tı.

Çıkarılacak bir siyasi genel af, 12 Eylül 1980 cuntası sonrasında Türkiye’den dünyanın her yerine dağılan, sayıları (Ekonomik nedenlerle gidenler dahil) yüz binleri bulan MÜLTECİLER için de bir çözüm olabilecek. Özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan ve son dönemde kendi aralarında bir “Örgütlenmeye” giden, kendilerini mülteci değil, “SÜRGÜN” olarak isimlendiren insanlar da “Haksızlığa uğradık, haklarımız yasal olarak geri verilsin” derken herkesi kapsayacak siyasi genel af istemine pek sıcak yaklaşmıyorlar.

Bazen değişik internet sitelerinde, arada bir de basında “Falan kişi çok hasta, ona özgürlük” diyen yazılar çıkıyor. Herkes için “Özgürlük” istenmiyor nedense, ille de ölümcül hasta olmaları bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hasta tutsaklarla ilgili olarak en son “Dosyaları önüme gelsin, düşünürüm” dedi.

Abdullah Gül hasta tutsakları “AFFEDİNCE” kimsenin onuruna bir şey olmuyor. Ama bizler tüm siyasi tutsaklar için siyasi genel af isteyince ONURSUZ sayılıyoruz.

Ben bu ONURSUZLUĞU kabul ediyorum ve o sloganı haykırıyorum:

ZİNDANLAR BOŞALSIN! KOŞULSUZ SİYASİ GENEL AF!