Sevgili okuyucular,


Daha önceki Gezi Parkı değerlendirmesi ile ilgili yazılarımda, birkaç kez değinmiştim. Gezi Parkı direnişçilerinin yaratıcılığına vurgu yapmıştım. Gerek sokak duvarlarına yazdıkların, sloganlarla gerekse, yayınladıkları bildirgelerde ve sosyal medyada yayınladıkları mesajlarla ilginç buluşlara, yaratıcılığa imza attıklarını bilmekteyiz.


Gezi Platformunun çağrısı üzerine yeniden, başta İstanbul olmak üzere, kentlerimizin sokaklarını dolduran eylemciler yeni–yeni yaratıcılıkla şaşırtmaya devam ediyorlar. Gezi eylemcileri,  Beşiktaş çarşı grubu, demokrasi güçleri hep bir ağızdan, ‘Her yer yolsuzluk, her yer rüşvet’ 
vb. sloganlarıyla dikkat çekmeye devam etmektedirler.


Aslında bir noktanın altını çizerek, ‘itiraf’ etmek isterim ki, bu yaratıcılıkta, AKP’nin ve Başbakan R.T. Erdoğan’ın önemli rolü bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ‘paralel’ olarak organize olması, Türkiye de yaratıcılığı teşvik etmektedir.


Geçtiğimiz aylarda, Haziran sıcaklığında Taksim gezi parkı eylemlerinin başlaması, Başbakan R.T. Erdoğan’ın hırçınca itirazı, İçişleri bakanı Muammer Güler in, kudretli bir vezir gibi saldırganlaşması, polisin plastik mermisi, TOMA,  gaz bombaları ile Taksim gezi parkını savunanların üzerine saldırtması, yaratıcılık için iyi bir fırsattı.


Gezi parkı direnişçileri bu fırsatları değerlendirmeyi, akıllıca yapabildiler. Her yer taksim, her yer direniş, yaratıcılığın ilk meyveleriydi.  Sokaklarda duvarları süsleyen, ‘’AKP hükümeti satılıktır, sahibinden, yalnız çok yıpranmış kelepirdir’’  aslında müthiş bir yaratıcılıktır. Bu fırsatı, ‘sağlayan’ AKP ve başbakanın kendisidir.


17 Aralık la başlayan süreçte görüldüğü gibi, AKP hükümeti gerçekten çürümüş, yozlaşmış, ‘kanalizasyon’ kokusu gelen kelepir durumdadır. 
17 Aralık operasyonu, AKP hükümeti bakanları, bakan çocukları, bakanlık çalışanları, çevreleri, banka memurları, kelli felli iş adamları, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, kamu mallarını talan etme, rant sağlama gibi kirli ilişkilere bulaşmışlardır.


Yolsuzluk ve hırsızlıkla suçlanan bakanlar önce direndiler. 
Yolsuzluklara, rüşvet ve kirli ilişkilere, ‘bulaşmadıklar’ yalanlarını ısrarla savundular. 25 Aralık sabahı, ‘direnen’ bakanlar bir-bir istifa ettiler veya görevden alındılar.


Bakanlardan Erdoğan Bayraktar istifa ederken bir açıklama yaptı. Çevre ve şehircilik bakanı Bayraktar, başbakanı suçlayarak, "Her şeyden haberi olan Başbakan Erdoğan istifa etsin" ciddi bir konudur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bakanı tarafından suçlanan bir başbakan bulunmaktadır. Suçlamanın mahiyeti ise, ‘yolsuzluk ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet almaktan kaynaklanmaktadır. 
Bayraktar konuşmasının devamında, ‘’ Çünkü soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü sayın Başbakan'ın talimatıyla yapılmıştır. Bu nedenle Bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifamı açıklıyorum. Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce milletimize saygılar sunuyorum" açıklamasında bulundu.


Manidar, Başbakan R.T. Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve rüşvetle kendi bakanları tarafından, ‘suçlanmaktadır’. 
Başbakanın aile çevresinin bu karanlık ve kirli ilişkiler ağı içerisinde nasıl boğulduklarını kamuoyunun gözleri önüne sermektedir.


Demokrasinin işlerlik kazandığı bir ülkede, başbakan dolayısı ile bakanlar kurulu, hükümet toptan istifa edip, görevini Cumhurbaşkanı'na sunmak durumundadır. Böyle olmayacağını hepimiz bilmekteyiz. Çükü, böyle bir kültür ve teamül ülkemizde henüz yoktur.


Bu, ‘akıl almaz’ kirli ilişkilerin, yaşandığı bir ülkede, yaratıcı olmamak, mizahlara konu olan gerçekleri yakalamamak imkânsızdır. 
Ama hala, başbakan, bakanlar yaşananların, ‘komplo, faiz lobisi, dış güçler’ tekerlemesi ile açıklama çabasındadırlar. Kendi yolsuzluklarını, hırsızlıklarını üzerini kapatmak için, savunma refleksleriyle inanılmaz yollara başvuracaklardır.

Ama nafile! Takke düştü, kel göründü.


Gezi direnişçileri de, yaratıcılıklarına devam edeceklerdir. ‘Her yer yolsuzluk, her yer rüşvet’ haykırışları devam edecektir.


Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,


26 Aralık 2013