Dönemin Harp Tarihi Başkanı Korgeneral Fahri Güventürk ve Tümgeneral Reşat Gülsoy, Tuğgeneral İhsan Aksoley’e İsmet İnönü’nün hayatı hakkında bir kitap yazması talimatını verdi. Bunun üzerine Aksoley, İsmet İnönü’den izin alarak Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve o dönem tüm komutanlarla ilgili yaşadıkları onlarca çok özel anıyı daktiloya döktü. 'Eşsiz İnsan' adıyla kitaplaştırılmaya çalışılan ve Aksoley’in ölümüyle yarım kalan anıların en dikkat çekici olanının, Atatürk’ün İsmet İnönü’nün çocuklarıyla geçirdiği dakikaların anlatıldığı satırlar olduğunu belirten Yüksel, bu anıların kitaplaştırılarak gelecek kuşaklara aktarılmasını istediğini söyledi.

"ATATÜRK, İSMET PAŞA'NIN ÇOCUKLARINI ÇOK SEVERDİ"

Tuğgeneral İhsan Aksoley, daktiloya döktüğü satırlarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve çocukları Ömer ve Erdal İnönü ile o gece Pembe Köşk’te yaşananları şöyle aktardı:

"Atatürk, İsmet Paşa'nın çocuklarını çok severdi. İsmet Paşa, Ömer ve Erdal’ı eski geleneklere göre sünnet ettirdi. O gün Pembe Köşk'te davetli olarak yalnız ben ve eşim Mebrure Aksoley vardı. Atatürk, 20.30 sıralarında köşke geldi. Doğru çocukların yanına İsmet Paşa'nın yatak odasına çıktı. Ömer ile Erdal’ı uzun uzun sevdi ve okşadı. İstanbul’dan getirilen hokkabazları seyretti. Sonrada hep beraber yemek salonuna indik. Atatürk, solunda İsmet Paşa sağında Mevhibe Hanımefendi birer koltukta oturuyor. Ben ve eşim, İsmet Paşa'nın solundaki kanepede oturuyoruz. Atatürk soframı buraya getirsinler çocukları da aşağıya indirsinler emrini verdi. Erdal, uyuduğu iskemle üzerinde yemek salonuna getirildi. Bir eli ile entarisini tutan Ömer ise yürüyerek geldi. Atatürk, 'İsmet ben sünnet olduğumda 7 gün yatakta yatmıştım. Bu günün çocukları 10 saat sonra yürüyor' dedi ve koltuğundan kalkarak Ömer’i kendi koltuğuna oturttu. Kendileri de yere ve Ömer’in ayaklarının dibine oturdu. Başını Ömer’in dizine koydu. Bu eşsiz tablo dakikalarca sürdü. Atatürk çocukları yataklarına götürün istirahat etsinler emrini verdi ve koltuğuna oturdu. Bu sefer İnönü koltuğundan kalktı, Atatürk’ün bir az önce yaptığı gibi yere ve Atatürk’ün ayaklarının dibine oturdu, başını Atatürk’ün dizine koydu. Atatürk, İnönü’nün uzun uzun saçlarını okşadı. Bu eşsiz tablo dakikalarca sürdü. Atatürk İnönü’nün omzuna hafifçe dokunarak, 'İsmet haydi kalk' dedi. Çocuk sevgisinin ve içten arkadaşlığın bu örnek iki tablosu unutulmaz bir anıdır. Çankaya Köşkü'nden gelen sofra camlı salona kuruldu ve camlı salona geçtik. Çocuklar uyuduktan sonra hokkabazlarda camlı salona geldi. Atatürk bir çiftetelli çalmalarını istedi, ayağa kalktı. Şarkı söyleyen kızla tango yaptı. Sonunda kızı yerine götüren Atatürk, 'Gördünüz mü bizim havalarımızla da dans ediliyormuş' dedi. Gece yarısından sonra Afet Hanım ve Milli Savunma Bakanı Zekai Apaydın geldi. Atatürk bir zeybek havası çalınmasını istedi. Zekai Apaydın oynamasını rica etti. Oynamasını bilmem diyen Zekai beye emretti. Emri üzerine bir iki defa döndükten sonra Atatürk, 'Oturabilirsin bunları öğrenmen lazım Zekai'dedi. 'Bunlar bizim kültürümüz özümüz' dedi."

SAKARYA SAVAŞI'NDAN BİR ANI

Tuğgeneral İhsan Aksoley, milli mücadelede garp cephesi kumandanlığının bulunduğu Malıköy-Alagöz’de toplandığını, İstiklal Savaş'nın dönüm noktası Sakarya Savaşı'nda 1000'den fazla subay şehit oldu. Yazının devamında şunlar yer aldı:

"Bu nedenle Sakarya Savaşı'na 'Subay Savaşı’ denilebilir. 22 gece 22 gündüz aralıksız süren pek çetin ve çok kanlı bir savaştan sonra yenilen düşman Sakarya’dan çekilmeye başladı. Yağmurlu geçen Eylül ayında suları yükselen Sakarya nehri üzerine köprü kurmak için gereken malzemenin bulunamaması nedeni ile köprü kurulması gecikti. Düşman demiryolunun her rayını 2 – 3 parçaya ayırmak bütün köprüleri ve telgraf hatlarını yok etmek, köylerimizi de tamamen yakmak olanağı buldu. Çekilen düşmanı sol kanadımızdan bir geçit bulup Sakarya nehrini geçen süvari kol ordusunun kumandanı Fahrettin Paşa (Altay) yılmak, yorulmak bilmeyen kahraman birlik arkadaşları ile kovaladı. Hızla ilerleyen birliklerimizle telsiz, telgraf irtibatı tamamen kesildi. 24 saatten beri ilerleyen birliklerden irtibatı olmadığından dolayı sinirli gözüken İnönü geldi. Bizleri yağmur altında bırakarak çadırına girmeyi uygun görmeyen İsmet Paşa tellerin altında yalnız dolaşmaya başladı. Yanına gittim. 'Paşam tellerdeki 70 bin volt elektrik var. Tellere değmek tehlikelidir' dedim. Hayretle gözlerini açarak 'Neden 24 saattir telsizimizi çalıştırmıyorsunuz' dedi. 'Atmosferdeki elektrik voltajı çok yüksek cihazı yakar Paşam'dedim. 'Çare yok bekleyeceğiz' dedi ve şu emri verdi. 'Telgrafla Fahrettin Paşaya şu emri yazın' dedi.

"Orada şiddetli yağmur yağıyor mu? - Erlerin ve Subayların yemekleri moralleri nasıldır? - En ilerdeki birlik nerededir?

Uzunca bir süre şöyle cevap geldi ; "Bütün gece ve gündüz çok şiddetli yağmur altında savaşıyoruz. Erlerin ve Subayların yemekleri moralim mükemmeldir. Afyon şehrine 5 km mesafedeyiz. Fahrettin"

Bu cevap Paşa'yı sevindirdi. Gözleri parladı. 'Sağ olun sağ olsunlar' dedi.

"Harekatı daha yakından takip etmek isteyen İsmet Paşa karargahı ile birlikte Alagöz’den Polatlı’ya geldi. O günlerin küçücük Polatlı’sında tren istasyonunun yakınında telsiz cihazını kurmak için 150 metre çapında yuvarlak boş bir alan bulamadım. Böyle bir alan sağlayıp hemen telsiz cihazımı kurabilmek için yunan ölülerini toplattım ve üstlerine bir branda bezi örttürdüm. Bütün yunan ölülerini kaldırmaları için bir birlik görevlendirdim. Kaldırılacak o kadar yunan ölüsü vardı ki bu iş iki gün sürdü. Telsiz istasyonun yakınlarında olan yunan ölülerini oldukları yerde üzerlerini toprakla örttürdüm. Köpekler yemesin diye de gezici nöbetçi tayin ettim."

"BENİ İSTEMİYORLAR BENİ"

"27 Haziran 1971’de hanımefendi ile küçük misafir odasındayız, Paşa 'Mebrure İstanbul ilinin kongresinde bulundun mu?' diye sordu.

-Bulundum paşam.

-Kongre nasıl geçti?

-43 yıl birçok kongrelerde ve kurultaylarda bulundum. Bundan berbatını görmedim hiç. Bir ara başımızın üzerinden iskemleler uçtu, İstanbul’a Ankara’dan getirilenler vadeden parayı alamadan buradan bir yere ayrılmayız demeye başladı. Kesin olarak söyleyeceğim şey 43 yıldan beri aralıksız CHP ile çalışan ben size gönülden bağlı olanları ve ikili oynamayanları bir kısım CHP’liler istemiyor artık. Bize, boş çuvallar diyorlar. Paşa 'Beni istemiyorlar beni' dedi.

İHSAN AKSOLEY KİMDİR?

İhsan Aksoley, 1899’da Üsküdar’da dünyaya geldi. Kuleli Askeri Lisesi’nde eğitimini gören İhsan Aksoley, henüz 18 yaşındayken Enver Paşa tarafından Trablusgarp yani Libya’ya Fizana telsiz, telgraf istasyonu kurmak için gönderilir. Telsiz Telgraf Teğmeni olarak, 1917’de denizaltı gemisiyle Kuzey Afrika’ya gitti.. Mondros Mütarekesi’nin ilânından sonra 26 Mart 1919’da önce Tunus’ta, sonra İtalya’da enterne edilmiş, Eylül 1919’da memlekete döndü. Milli Mücadele döneminde İstanbul’dan Anadolu’ya silah, malzeme ve insan kaçırmış, daha sonra Anadolu’ya geçti. Cumhuriyet döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çeşitli rütbelerde görev yaptı, Tuğgeneral rütbesiyle emekli olmuştur. Aksoley, 1975 yılında vefat etti.



TG(MV/İD)