Dördüncü bölüm için düşündüğüm konu aslında, ‘Devrimcilerin-Kürtlerin açmazları ve Tehlikeler’ başlığını taşıyacaktı. Fakat bu başlık, seçim sonrası dönemi içerdiği için, çok önemli olmasına rağmen, güncelliği olmayan bir konuyu içeriyordu. Dolayısıyla kendine devrimci-sosyalist-komünist diyenler ile Kürt Özgürlük Hareketi liderinin, 14 Mayıs seçimi ile ilgili tavırlarını konu başlığı yapmak daha doğru bir adım olacağını düşündüm.

Demirtaş(tabi Parti de), sanırım Kürt halkının yaşadığı yüzyıllardır süren acıyı ruhunda ve kalbinde hissettiği için olsa gerek pratikte, ezilen sınıfların temsilcilerine örnek olacak taktikler geliştiriyor. Devrimci grupların ise, işçi sınıfıyla kitlesel siyasi bir ilişkisi olmadığı için, ülkenin devrimci dönüşümündeki ivmede etkin bir rollerinin olmadığını biliyoruz. Fakat Kürt ulusal hareketi, kim ne derse desin, ülkemizdeki siyasi dengeleri değiştirecek dinamizmi yakalamış bulunuyor. İşte Demirtaş, bu potansiyeli, geçmişteki bir takım eksik ve yanlış adımlara rağmen en akıllıca kullanan demokrat bir lider olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de son Yerel ve 14 Mayıs seçimleri için izlediği taktikler, sanki Marxistlere ders niteliğinde.

İsterseniz Marxizm’in burjuva seçimlerine ilişkin kazandırdığı ilke ve taktiklerine bir göz atalım. Bu ilkelerin Demirtaş’ın pratiğiyle olan benzerliğine dikkat edin.    

Bu taktikler şunlardır:

1-  Seçimlerde; eğer ezilenler, siyasi iktidarı alaşağı edecek bir güce ulaşmışsa, burjuva seçimleri boykot edebilirsiniz. Çünkü kitlelerin bilinçli ve örgütlü gücü karşısında bu tür seçimlere girmek veya seçim taktikleriyle uğraşmak, kitle mücadelesini geriletip dağıtmak anlamına gelecektir. Fakat kitlelerin sınıf bilinci seçimlere katılmayı zorunlu kılıyor ve bu durumda, seçime girmeyip boykot ediyorsanız, kitleleri siyasi iktidarı alması için eğitemez ve örgütsel olarak dağıtır, onlara güven veremezsiniz!

2-  Seçimlere girmenin zorunlu olduğu koşullarda; iktidardaki baskıcı ve diktacı olana karşı, burjuva muhalefetiyle ittifak yapabilir veya onlara destek verebilirsiniz. Marx ve Engels bu konuda önemli açıklamalarda bulunuyorlar. ‘işçi sınıfı tek başına hareket edecek güçten yoksunsa’ radikal burjuvaziyle birlikte veya onu zorlayarak otokrasiye karşı demokrasi mücadelesinin verilmesi isteğini dile getiriyorlar:

  “ Burjuvazi işbirliğine yanaşmadığı takdirde kitle gösterilerinde şimdilik onlara katılın. Tötonik açık sözlülüğü, doğrucu davutluğu* ve nezaketi bir yana bırakıp kurnazca davranın ve basın özgürlüğü, anayasa ve benzeri taleplerle burjuva dilekçelerini imzalayıp destekleyin” ( Demokrasi Savaşçıları Olarak Marx ve Engels, August H. Nımtz, Yordam Kitap, sf. 64).

* “Doğrucu Davutluk” kavramı burada oldukça itici olmuş. Bir çeviri hatası görüyorum. Anladığım kadar Marx burada, keskin ve burundan kıl aldırmaz tavırları bırakın demektedir.

3-  Seçimlerde veya mücadelenin her aşamasında düşmana verilen destek veya onlarla yapılan ittifak veya uzlaşmalar, komünistlerin düşüncelerine, duygularına aykırı ve itici gelebilir. Marx’ın dediği gibi ‘keskinliğin’ âlemi yok! Sorunlara emekçi ve ezilen kitlelerin kazanımları açısından bakanlar, duygularla değil akıl ve mantıkla hareket edenlerdir ve onlara komünistler denir. Onun içindir ki Lenin, 1918 de Almanlarla o rezil anlaşmayı yapmak zorunda kaldı. Onun içindir ki Mao, o güne kadar komünistleri kıtır kıtır kesen Çan-Key-Çek ile Japon emperyalistlerine karşı ittifaka onay verdi.    

Şimdi bu ilkeler ile Demirtaş’ın 2019 yılındaki ve şimdiki seçimde izlediği taktikleri karşılaştırdığımızda inanılmaz benzerliği görebiliyoruz. Nedeni de çok açık: Demokrasi mücadelesinde bu taktikler her yerde ve zaman geçerli evrensel adımlardır da ondan. Bugüne kadar biz devrimci güçler, birleşip bunları hayata geçirememiş isek bu da bizim ayıbımızdır.

Ezilenlerin demokrasi mücadelesini kim yürütür ve öncülük ederse, proletarya devrimcileri onlarla omuz omuza olacaklardır. Ne varki burjuvazi ile ittifak böyle değildir. Bu zorunluluğun getirdiği bir adımdır ve geçicidir. Bunu kalıcı görenler, ister Kürt Özgürlük Hareketi, isterse devrimciler olsun, bu onlar için tarihsel bir yanılgı olur.

Ülkemizdeki demokrasi mücadelesinin kalıcı olarak başarıya ulaşabilmesi için, Türk ve Kürt proletaryasının öncülüğünde yürütülmesi zorunludur. Tüm uzlaşmalar, bu siyasi hedefin hayata geçmesi için mücadelenin önümüze koyduğu bir zorunluluktur sadece.

  Seçim değerlendirmeleri-V

DEVRİMCİLER VE KÜRTLERİN AÇMAZLARI VE ONLARI BEKLEYEN TEHLİKELER**

**Seçim sonrası ele alınacaktır.