Yüreğimiz atıyor. Gezintisiyse, bedenimiz dışındaki acılarda.

Tutuklanan İklim Aktivisti Ella’nın savunma olarak okuduğu şiirde betimlediği gibi “yeryüzünün derisi soyuluyor” dünyanın dörtbir yanında.

Sayısız gözaltı, sayısız tutuklama, basılan ömür boyu hapis cezaları dünyanın dört bir yanında. Bir de “hoşça kal” bile diyemediğimiz, bize veda edenler. Utanıyoruz ömrümüzün uzamasından. Yediğimiz ekmekten, yattığımız yataktan. Yaptığımız, yapabildiğimiz her şey az ve yetersiz geliyor. Daha çok katıyoruz gecemizi gündüzümüze, yetmiyor!

Yitirdiğimiz şairlerin, yazarların acı içerisinde umutla harmanladıkları dizelere, paragraflara sarılıyoruz. Kendilerine, insana ve doğaya yabancılaşmamışlıklarına minnetle, eşlik ediyoruz onlara. Değişimi görmeye ömürlerinin yetmeyeceğini bilmelerinin yarattığı sancıya ağlıyoruz. Sevgimiz, bunu bilmelerine rağmen, ölesiye bir azimle işe koyulmalarına saygımızla çoğalıyor.

Farkındayız, bambaşka bir dünya gerçekliğindeyiz. Bilinçli bir pervasızlıkla dünya savaşları literatürü patlatıldı yine. Yanısıra, şanslıyız yine de! 1945 sırasında ve ertesinde doğan üç kuşak sanatçıyla ve edebiyatçıyla yapılan radyo röportajları. “Rus müziği, Rus romanları yeni kuşaklara nasıl aktarılacak?” soruları. Onlarınsa, şu “takas, taarruz” literatürünün medyanın merkezine oturtulmasına duydukları acıyla göz yaşlarını saklayamamaları. Ve hemen ardından edebiyat ve müzik tarihlerini aktarırken yaşadıkları büyük coşku, taşıdıkları umut!

Tüm gün savaş yayını yapan bir Ukrayna televizyon kanalı dahi var artık. Orta Doğu'dan ise sayılar dışında verilen bir şey yok!

2014 çatışmalarında Ukrayna’da savaşan kadınlar gösteriliyor. Kimi atletizm dalında, kimi okçulukta, kimi dövüş sporlarında madalya almış kadınlar. Kiminin bacakları kopmuş. Kiminin elleri. Bombalanmış yerleşim yerlerinin görüntülerinin hemen ardından, bu kadınlarla kurulan engelli spor kulüpleri gösteriliyor. Büyük sevinç çığlıklarıyla hem de!

Çocuklarını kanlı yorganlar arasında bırakarak canını kurtarmak zorunda kalan kadınlar gösteriliyor. Uyurken bombalanmış çocuk bedenleri! Ve “başarılı kadınlar” onların anneleri. Askeri elbiseler giymişler. Ellerinde silah. Ve İtalya’da gerçekleştirilen, binlerce insanın katıldığı bir dayanışma konseri. Konser, Ukrayna’nın tarihi müzik aletleriyle veriliyor! Hiçbir modern müzik enstrümanı yok! İşte bu sahnelere, bu “başarılı kadınlar”ın görüntüleri ve “Yaşasın Ukrayna!” sloganları yansıtılıyor canlı canlı. Ellerindeki bira şişeleriyle haykırıyor binlerce insan, deliler gibi!

Yabancı değiliz bu kokulara. Biliyoruz, yaşadık, tanıyoruz! Savaş kokusu yakıyor genzimizi, her gün ama her gün.

Ve iki emperyalist paylaşım savaşının ardından, bu savaşların acılarını-mücadelelerini direk omuzlarına yüklemiş kuşaklardan bir kitaba atıyorum elimi. Yeni bir dünya yaratma mücadelesinde hayli yol katedildiği bir zaman dilimi. Sosyalizm inşa edildiğinde paylaşım savaşlarının yinelenmeyeceğine olan inançları tam.

Savaş kokusu yakıyor her gün ama her gün genzimizi!

Sıcak kavgaların ardından-içinden, sancıyla haykıran kadın çalışmalarını paylaşmaya devam etmek geliyor şu an içimden. Nasıl bir dünya gerçekliği içerisinde olduğumuzun farkındalığını yitirmeye müsaade etmeden...

Bu yazı Güney Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi’nin temmuz-ağustos-eylül 2022 tarihli 101. sayısında “Kapitalizmde Kadın” çeviri dosyasıyla birlikte yayınlanmıştır.